Ahmed Midhat

Osmanlı yazar, gazeteci ve çevirmen
(Ahmed Midhat Efendi sayfasından yönlendirildi)

Ahmed Midhat (Osmanlıcaاحمد مدحت; 1844, Tophane, İstanbul - 28 Aralık 1912, İstanbul), Türk yazar, gazeteci ve yayıncı. Tanzimat dönemi yazarlarındandır. Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. 1870'te Devir (Çağ) adıyla bir gazete çıkardı ancak ilk sayıda kapandı. Çok kısa zaman sonra Bedir adıyla çıktı. 1878'de çıkarmaya başladığı ve yayın hayatını 1921'e kadar sürdürmüş olan Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biri olmuştur. Kabri Fatih Camii içinde II. Mehmed'in türbesinin de bulunduğu ayrı kısımdadır.

Ahmed Midhat
Doğum1844
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm28 Aralık 1912 (68 yaşında)
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
MeslekYazar, yayıncı
Dönem1870-1910

Millî Eğitim Bakanlığının 100 büyük Türk edebiyatçısı listesinde yer almaktadır.

Yaşamı

değiştir

1844 yılında İstanbul'un Tophane semtinde dünyaya geldi. Babası Bezci Süleyman Ağa (Kafkasya'daki Aktaş şehrinden Anadoluya hicret etmiştir[1]), annesi bekâr çamaşırı diken Nefise Hanım idi.[2] Annesinin ilk evliliğinden olma Hafız İbrahim adlı bir ağabeyi ve Halime, Şerife, İsmet adlı kardeşleri vardır.[3]

6-7 yaşlarında iken babasını kaybetti ve ailesi büyük geçim zorluğuna düştü. Ailesi ile beraber ağabeyi Hafız Ağa'nın kaza müdürü olarak görev yaptığı Vidin'e gitti ve bir mahalle mektebinde öğrenim görmeye başladı. Ertesi yıl İstanbul'a dönerek öğrenimine Tophane Sıbyan Mektebinde devam etti. 1857-1861 yıllarında Mısır Çarşısı'nda bir aktar dükkânında çırak olarak çalıştı.

1861'de ağabeyinin yeniden Vidin kasabasına atanmasıyla Vidin'e, Midhat Paşa'nın ağabeyini yanına aldırması üzerine Niş kasabasına gitti ve 1864 yılında üç yıllık Niş Rüştiyesini bitirdi.

Memuriyet yaşamı

değiştir

Midhat Paşa'nın Tuna Valisi olarak atanıp ağabeyini vilayet merkezi Rusçuk'a getirtmesinden sonra kendisi de Rusçuk'ta bir devlet dairesine memur olarak atandı. Memuriyetini sürdürürken bir yandan da Arapça, Farsça ve Fransızcasını ilerlettiği için kendisini takdir eden Midhat Paşa ona kendi ismini verdi. Böylece asıl adı olan "Ahmet"in yanına "Midhat" da eklenerek bu şekilde anılmaya başladı. Bu dönemde memuriyet görevlerine ilave olarak Teşkilat Kanunu gereği çıkartılan Tuna gazetesinin yazı işlerinde yardımcılık yapmaktaydı.

1866'da ağabeyinin yanında tercümanlık göreviyle gittiği Sofya'da ailesinin isteği üzerine evlendirildi. Kısa süre sonra Rusçuk'a dönerek çeşitli işlerde çalıştı. 1868'de Tuna gazetesinde yazar olarak göreve başladı; gazetenin başyazarı oldu. Bu dönemde tanıştığı Muhacirin Komisyonu (Göçmen Komisyonu) başkanlığını yapmakta olan Şakir Bey'in evinde uzun süre konuk olan Ahmed Midhat, onun zengin kitaplığından yararlandı, Şakir Bey'in Romanyalı bir müzisyen olan eşi sayesinde ilk defa Batı sanatı ile tanıştı.[4]

Bağdat yılları

değiştir

Şura-yı Devlet Reisi olan Mithat Paşa 1869 yılında Bağdat Valiliği'ne tayin olduğunda Şakir Paşa'yı da merkez mutasarrıfı olarak Bağdat'ta görevlendirmesi üzerine Ahmed Midhat, onunla Bağdat'a gitmek istedi. Bu isteğini kabul eden Midhat Paşa kendisini bir matbaa kurmakla görevlendirdi ve çıkartılacak olan "Zevra" adlı gazetenin başına geçirdi.

Bağdat yolculuğu sırasında ressam Osman Hamdi Bey ile tanışmıştı. Osman Hamdi ile dostluğu sayesinde Batı kültürünü tanımaya başladı. Bağdat'ta bulunduğu sırada Muhammed Zuhavi ve yarı derviş bir kişi olan Şirazlı Muhammed Bakır Can Muattar ile tanışıklığı onun kültürünü genişletti, öğrenme hırsını kamçıladı.[2]

Bağdat'ta hem gazete yönetmenliği yaptı hem de sanat okulu öğrencileri için fen bilgileri kitabı hazırladı. Kitabı, Maarif Nezaretinin yarışmasında ödül kazanıp ders kitabı olarak okutuldu. Devrin Maarif Nazırı Saffet Paşa ile yazışmaları onda İstanbul'a dönme isteği doğurdu.

Yayıncılık ve yazarlık

değiştir

Basra mutasarrıfı (valisi) olan ağabeyi Hafız İbrahim'in ölümü üzerine 1871 yılında görevinden istifa eden Ahmed Midhat, İstanbul'a dönüp ailesinin geçim yükünü üstlendi. "Ceride-i Askeriye" ve "Basiret" gazetelerinde çalıştığı gibi matbaahanesini de kurup eserlerini bastı. İlk önce kendi evinin altında kurduğu matbaayı kısa süre sonra Eminönü'nde kiraladığı bir odaya taşıdı.[2] Edebiyatımızın ilk hikâye koleksiyonu olan "Letaif-i Rivayat" adlı eseri kaleme aldı. "Letâif-i Rivayat" ve "Kıssadan Hisse" isimli eserlerini kaleme aldı, bu eserlerin satışıyla geçimini temine çalıştı. İlk sayıda kapatılan "Devir" ve 13. sayıda kapatılan "Bedir" gazetelerinin ardından "Dağarcık" adlı dergiyi çıkardı.

Bu dönemde Genç Osmanlılar ile ilişki kuran Ahmed Midhat, Ebüzziya Tevfik aracılığıyla Namık Kemal ile tanıştı. Kendi bastığı eserlerinin yanı sıra gazetelerde de yazıları yayımlandı. Namık Kemal'in yayınlamaya başladığı "İbret" gazetesinin sürekli yazarları arasına girdi. 1873 yılında kendine ait Dağarcık mecmuasında yazdığı yazılar ve Yeni Osmanlılar'la yakınlığı nedeni ile tepki çekti. Özellikle mecmuanın 4. sayısında yayınladığı "Duvardan Bir Seda" adlı makalesi nedeniyle dinsizlikle suçlandı. Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre oyununun yarattığı hava içinde Gedikpaşa Tiyatrosu'nda iken 6 Nisan 1873'te Ebüzziya Tevfik ile birlikte Rodos'a sürüldü.[2]

Rodos sürgünü

değiştir

38 ay süren sürgün sırasında çok sayıda eser yayınladı, Rodoslu çocuklara ders vermekle kalmadı, "Medreseyi Süleymaniye" adlı bir ilkokul açtı. En üretken dönemlerinden birini yaşayan yazar, "Hasan Mellah", "Hüseyin Fellah" ve "Dünyaya Yeniden Geliş ya da İstanbul'da Neler Olmuş" gibi önemli eserlerini burada yazdı. İstanbul'da çıkan "Kırkambar" dergisine yazılar gönderdi. Abdülaziz'in vefat etmesi ve V. Murat'ın başa geçmesiyle çıkan genel af sonucu İstanbul'a geri dönmesine izin verildi.

Sürgün sonrası

değiştir

İstanbul'a döndükten sonra gazetecilik, yayıncılık ve romancılığa ağırlık verdi. İstanbul'a dönüşünden 15 gün sonra "İttihad" adlı gazeteyi çıkardı. Vakit gazetesinde yazar (1877), Takvim-i Vakayi'de müdür oldu (1878). Bu dönemde yazdığı ve sürgüne kadarki hayatı ile sürgün yıllarını anlattığı "Menfa" adlı eserinde Yeni Osmanlılar'ı eleştirdi; "Üss-i İnkılab" adlı eserinde de II. Abdülhamid'in siyasetini överek yeni padişahın gözüne girdi.

Tercüman-ı Hakikat dönemi

değiştir

27 Haziran 1878'de Osmanlı sarayının desteği ile Tercüman-ı Hakikat gazetesini yayımlamaya başladı. Gazete, Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından birisi oldu. Başlangıçta gazetenin tüm yazılarını kendisi yazıyordu. Zamanla gazetenin yazarları arasına giren Ahmet Cevdet, Hüseyin Rahmi, Ahmet Rasim gibi isimler, bu gazetenin sütunlarında meşhur oldular. 1879'da Matbaayı Amire'ye müdür olarak tayin edildi.

Şair Fitnat Hanım ile aşkı

değiştir

Rodos sürgününden döndükten sonra Kabataş'ta yeni bir eve taşınan Ahmed Midhat Efendi, burada şair Fitnat Hanım ile komşu olmuştu. Annesi Nefise Hanım'ın kardeşinin kızı olan Fitnat Hanım ile aralarında doğan aşk, mektuplarla sürdürüldü. Mektuplaşmaları 1944 yılında kitaplaştı.[4]

Beykoz'a yerleşmesi

değiştir

1880 yılında Beykoz'da bir çiftlik satın aldı. Ona ait araziden kaynayan suya "Sırmakeş" adını verdi ve şişeleyerek içme suyu satışı başlattı. Beykoz kıyısında bir yalı satın alarak sanat ve edebiyat çevrelerinden pek çok kişiyi bu yalıda ağırladı.

1884'te büyük kızı Mediha'yı Muallim Naci ile evlendirdi. Damadı Muallim Naci, 1883'te Tercüman-ı Hakikat'in edebiyat sayfasının yönetimini üstlendi. Ne var ki Ahmed Midhat eski edebiyat alışkanlıklarını savunan damadı ile görüş ayrılığına düştüğü için 2 yıl sonra onu gazeteden kovdu.

1888'de "Gümüş İmtiyaz Madalyası", 1889'da ise "Bâlâ Rütbesi" ve ikinci dereceden "Mecidî" aldı. 1888'de Türkiye temsilcisi olarak Stockholm'daki VIII. Müsteşrikler Kongresi'ne (Doğu Bilimleri Kongresi) katıldı ve ayrıca dönünce gözlemlerinden yola çıkarak "Avrupa'da Bir Cevelan" kitabını yayımladı.

1895 ilâ 1908 arasında Karantina Nazırlığı yaptı.[5] 1908'e kadar Tercüman-ı Hakikat'te roman, hikâye ve makaleler yazmayı sürdürdü.

Emekliliği

değiştir
 
Ahmed Midhat Efendi'nin Fatih Camii haziresinde bulunan kabri, İstanbul

Yazar, II. Meşrutiyet döneminde yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı. Yazıları eskisi gibi rağbet görmediği için yazı hayatından da çekildi;[2] Bakanlar Kurulunun özel kararıyla Darülfünun'da genel tarih, felsefe tarihi; Darülmuallimat'ta tarih ve eğitimbilim dersleri; Medreset-ül-Vaizin'de dinler tarihi dersleri verdi; ayrıca Darüşşafaka'da gönüllü olarak öğretmenlik yaptı. 28 Aralık 1912 tarihinde Darüşşafaka'da nöbetçi olduğu bir sırada kalp durmasından hayatını kaybetti. Fatih Camii haziresine defnedildi.

Eserleri hakkında

değiştir

Ölümüne dek iki yüzden fazla eser yayımlayan Ahmed Midhat, Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. En büyük arzusu kitap okuyan bir toplum yaratmak idi.[2] Çoğunluğa hitap etmek, dertlerine tercüman olmak kaygısıyla çok sayıda eser verdi "kırk beygir gücünde yazı makinesi" olarak tanındı.

Eserlerinde Avrupa'nın bilim, sanayi ve çalışkanlığını överken Osmanlı toplumunun ahlaki değerlerinin korunması gerektiğini vurguladı. Genç yazarlara destek verdi, dilde sadeleşmeyi savundu, devlete ve dine itaatsizliği, tembelliği, müsrifliği, özentiliği eleştirdi. Ürünlerini daha çok öykü ve roman türünde vermiştir. Romancılığı ve öykücülüğü, halk öykücülüğünden Batı tarzı öykü ve romancılığına geçiş olarak kabul edilebilir.[4] Ayrıca tiyatro alanında da çalışmalar yapmış, "Açıkbaş, Ahz-i Sar, Ziba" adlı kitaplarıyla dram ve operet türlerinde ürünler vermiştir.

Fransızcadan yaptığı roman çevirileri, Batı yazınının ilk çeviri örneklerini oluşturur. Romanları, Namık Kemal, Şemseddin Sami ve Samipaşazade Sezai ile birlikte onu ilk Türk romancılar kuşağının bir üyesi yaptı.

Gazeteciliğin dışında tarih, coğrafya ve felsefeye ilgi duymuş; çoğunlukla Batı kaynaklarından yararlanarak kaleme aldığı bu eserleri hem kitap oylumunda, hem de fasikül olarak çıkarmıştır.

Eserleri

değiştir
 
Ahmed Midhat

Romanları

değiştir

Öyküleri

değiştir
  1. Suni'fi Zann(1870)
  2. Gençlik (1870)
  3. Esâret (1870)
  4. Teehhül (1870)
  5. Felsefe-i Zenân (1870)
  6. Gönül (1870)
  7. Mihnetkeşân (1870)
  8. Firkat (1870)
  9. Ölüm Allâhın Emri (1873)
  10. Bir Gerçek Hikâye (1876)
  11. Bir Fitnekâr (1876)
  12. Nasîb (1877)
  13. Çifte İntikam (1887)
  14. Para (1887)
  15. Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar (1887)
  16. Diplomalı Kız (1890)
  17. Dolabdan Temâşâ (1890)
  18. İki Hud'akâr (1893)
  19. Emânetçi Sıdkı (1893)
  20. Cankurtaranlar (1893)
  21. Ana-Kız (1893)
  • Durûb-u Emsâl-i Osmâniyye Hikamiyyatının Ahkâmını Tasvir (1872)
  • Hayâl-Hakîkat (1891)
  • Avrupada Bir Cevelan (1889)
  • Seyyadane Bir Cevelan (1891)

Tiyatroları

değiştir
  • çengi
  • açıkbaş
  • eyvah

Diğer eserleri

değiştir
  • Üss-i İnkılâb ve Zübdetül Hakâyık (3 cilt, 1877-78)
  • Hilâl-i Ahmer Cemiyet-i İnsaniyesinin Tarihi
  • Müdâfa'a (3 cilt, 1883-85)
  • İstibşâr (1892)
  • Beşâir
  • Nizâ'-ı İlm-ü Din (4 cilt)
  • Şopenhavr'ın Hikmet-i Cedidesi
  • Volter
  • Beşir Fuad
  • Menfa (öz yaşam öyküsü)
  • Çerkez Özdenler (oyun)

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Bilgehan, Şerif (12 Temmuz 1944). "Ahmet Mithat efendi'nin menşeine dair malûmat", No. 9243. Akşam. s. 3. 28 Nisan 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Nisan 2024. 
  2. ^ a b c d e f Kemal Coşkun, Ahmet Midhat Efendi'nin Eserlerinde Dini ve Toplumsal Temalar, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilm Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2006, Ankara]
  3. ^ "Gökhan Akka, Muhammet Uysal, Şükrü Özdemir, Ahmet Midhat Efendi, Egeedebiyat.org sitesi, 29.01.2010". 7 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ocak 2011. 
  4. ^ a b c "Güngör Gençay, Edebiyatın Batıya Açılan Kapısı, Evrensel.net 04.09.2000". 27 Kasım 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ocak 2011. 
  5. ^ Yıldırım, Nuran (2006). "Osmanlı Coğrafyasında Karantina Uygulamalarına İsyanlar: Karantina İstemezük", 150. Toplumsal Tarih. ss. 18-27. 14 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ocak 2022.