Faşist İtalya (1922-1943)

İtalya Krallığı'nın faşist yönetim altında olduğu dönem

Faşist İtalya (1922-1943) (İtalyanca: Italia fascista) Benito Mussolini'nin İtalya Krallığı Başbakanı olduğu 1922-1943 yılları arasında Ulusal Faşist Parti iktidarı altındaki dönemi anlatır. Totaliter bir rejim kuran İtalyan faşizmi ekonomik kalkınma modeli benimsemişse de siyasal muhalefeti ortadan tamamen kaldıracak hamlelerde bulunmuş, geleneksel muhafazakâr değer yargılarını savunmuş Katolik Kilisesi'yle yakın işbirliği yapmıştır. Çeşitli farklı dönemlerden geçen rejim özellikle gerçekleştirdiği emperyalist hamlelerle II. İtalya-Habeşistan Savaşını çıkarmış, Milletler Cemiyeti'nden atılmıştır. Ayrıca Sovyetler Birliği'nde karşı Çelik Pakt'a katılmış, II. Dünya Savaşı'na gidişi hızlandıran hamlelerde bulunmuştur. Dahil olduğu Mihver Devletlerinin II. Dünya Savaşı'nda mağlup olması sürecinde alaşağı olmuştur.

Regno d'Italia
Italia fascista
İtalya Krallığı
1922 (Roma'ya Yürüyüş)-1943 (İtalya'da faşizmin sona ermesi)
bayrağı
Bayrak
{{{arma_açıklaması}}}
Arma
BaşkentRoma
Yaygın dil(ler)İtalyanca
HükûmetOtoriter üniter meşruti monarşi (1922-1925)
Totaliter faşist diktatörlük idaresinde tek partili üniter meşruti monarşi (1925-1943)
Duce 
• 1922-1943
Benito Mussolini
Yasama organıBüyük Faşizm Konseyi
Tarihçe 
• Kuruluşu
1922 (Roma'ya Yürüyüş)
1929
1935
1936-1939
1939
10-25 Haziran 1940
• Dağılışı
1943 (İtalya'da faşizmin sona ermesi)
Öncüller
Ardıllar
İtalya Krallığı
İtalya Krallığı
İtalyan Sosyal Cumhuriyeti

Arka planı

değiştir

I. Dünya Savaşı öncesinde birliğini sağlamış olan İtalya Krallığı özellikle Kuzey Afrika bölgesinde sömürge edinme peşindeydi. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu'na karşı verdiği Trablusgarp Savaşı nedeniyle 1882'den beri Üçlü İttifak kapsamında müttefiki olduğu Alman İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile ilişkileri gerilmiştir. Bu devletler yaklaşan I. Dünya Savaşı kapsamında Osmanlı İmparatorluğuyla müttefik olma gündemleri olduğu için İtalya'nın Osmanlılara karşı verdiği savaşı eleştiriyorlardı. İtalya'nın ayrıca Ege Denizindeki adalar ve Arnavutluk nedeniyle Yunanistan Krallığı ile gerilimli ilişkileri bulunuyordu. İtalyan toplumu ise savaş patlak verdiğinde kararsız kalmış durumdaydı. Milliyetçiler ve muhafazakârlar kazanılacak bir zafer sonrası elde edilecek toprak kazancının ve ganimetin hesabını yaparken genel olarak sol olarak tarif edilebilecek kesim savaşa katılmamaktan yanaydı. Ayrıca özellikle ülkenin kuzeydeki sanayi bölgelerindeki komünist örgütlenmenin fabrikalarda güçlenmesi, iktidardaki burjuvaziyi korkutacak seviyeye gelmekteydi.[1] Dolayısıyla hakim çevrelerin savaşa girmek için çeşitli sebeplerin yanı sıra eğer savaşa girilmezse ülkedeki iç siyasetin tansiyonunun yükseleceği ve kontrol edilemez bir hale gelme korkusu da belirleyici oldu. İtalya savaşın ilk başlarında tarafsız kalsa da geleneksel müttefiklerinin aksine İtilaf Devletleri safında savaşa girmiştir.[2]

I. Dünya Savaşı

değiştir

İtalya I. Dünya Savaşına kuzey komşusu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na saldırarak başladı. Avusturya Orduları sayısal olarak belirgin şekilde güçsüz olsa da müstahkem savunma hattı, disiplinli birlikleri ve üst düzey teçhizatı sayesinde İtalyan saldırılarını bertaraf etmiştir. Siper savaşına dönen muharebeler sırasında cephede çıkan kolera gibi salgınlar da binlerce İtalyan askerinin ölmesine yol açmıştır. Adriyatik Denizi'nde ise Fransız ve İngiliz donanmalarının desteğinden yoksun İtalyanlar Avusturya-Macaristan donanmasının üstünlüğünü kabul etmiş durumdaydı. 1916 yılının sonuna gelindiğinde İtalyan komutan Luigi Cadorna saldırı taktiğini bırakıp savunmaya geçmek zorunda kalmıştır.[a] 1917 yılına gelindiğinde ABD İtilaf Devletleri safında savaşa katılsa da İtalyan komuta heyeti askerî bir yardım talebinde bulunmamıştır.

1917 yılına gelindiğinde Rusya İmparatorluğu'nda gerçekleşen Şubat Devrimi ve sonrasındaki Ekim Devrimi ile Vladimir Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin işçi sınıfı lehine iktidarı almaları ve Barış Kararnamesiyle savaştan çekildiklerini ilan etmelerinin İtalya üzerinde etkileri olmuştur. Doğu Cephesinde boşa çıkan İttifak Devletleri Orduları Batıya kaydırılınca güç dengesi değişmiştir. Ayrıca bu dönemde Milano başta olmak üzere kuzey kentlerinde komünistler fabrika grevleri düzenleyerek savaşa son verilmesini talep etmiş, eylemleri kanlı şekilde bastırılmıştır.[3] 24 Ekim - 19 Kasım 1917 tarihlerindeki Caporetto Muharebesinde yaşanan bozgunda İtalya birlikleri çok ağır bir yenilgi almış, ordu dağılmış ve komutanlar çareyi 150 km geri çekilerek savunma hattını Piave Nehrinde kurmakta bulmuştur. Bu ağır hezimetten sonra müttefiklerden istenen yardım talebi sonrasında savaşın bitmesine kadar durum kararlı halde devam etse de yenilginin etkileri devam etmiştir.

Savaşın ardından

değiştir

Savaşın 1918 yılı Kasım ayında sona ermesiyle birlikte İtalya, savaşa sonradan dahil olan ABD'nin Başkanı Woodrow Wilson tarafından savunulan Wilson İlkelerinin açıklanmasıyla İngiltere tarafından kendisine verilen sözlerin tutulmadığını görür. Ayrıca savaşın bilançosu İtalya için çok ağırdır. Silah altına alınan 5 milyon kişiden 700 bini ölmüş, ortaya 12 milyar liretlik bir borç çıkmıştır. Toplumsal huzursuzluklar artarak devam etmektedir. Vittorio Emanuele Orlando'nun savaşı sona erdiren Versay Barış Antlaşmasını imzalaması ve İtalya'nın beklediği savaş ganimetini kazanamamış olması milliyetçi dışavurumları tetikler. İtalya'nın egemenlik bölgesi dışında kalan ve rövanşizmin konusu olan Fiume Özgür Devleti, milliyetçi şair ve savaş gazisi Gabriele D'Annunzio önderliğindeki milisler tarafından Eylül 1919'da fiilen işgal edilir. Takipçileri tarafından Duce olarak çağrılan D'Annunzio hem hareket tarzı hem de ideolojisi olarak Benito Mussolini ve Kara Gömleklilerin öncülü sayılır.

Devlet yapısı ve iktidarı

değiştir

İktidar

değiştir

1919 yılında ilk kez sahneye çıkan Mussolini ve faşistler Fasci di Combattimento adlı örgütlerinin siyasal bir partiye dönüştürürler. Ulusal Faşist Parti adını alan parti milliyetçi söylemlerle sahneye çıkmıştı ve parlamenter demokrasiyi kaldırma vaadinde bulunuyordu. Mussolini önceki dönemlerdeki Kilise ve kral karşıtı söylemlerini bırakarak, monarşi yanlılarının ve Katolik Kilisesi'nin desteğini kazanıyordu. Ayrıca özellikle komünizme karşı söylemleriyle ordu içinden de destek büyümekteydi. Parti 1921 İtalya genel seçimlerine katılmış, %0.4 oy alsa da lideri Mussolini'yi meclise sokmayı başarmıştı. 1922 yılına gelindiğince İtalya'da yönetim krizi patlak vermiş, solun artan gücü karşısında muhafazakâr çevrelerin korkusu belirleyici hale gelmişti. Bu şartlar altında darbe planları yapan Mussolini, önde gelen devlet adamları ve kralın yanı sıra Roma'daki ABD Büyükelçisi Richard Washburn Child'ın da desteğiyle başlattığı Roma'ya Yürüyüş sayesinde iktidarı alır. Liberal başbakan Luigi Facta sıkıyönetim ilan etmek istese de kralın vetosuyla karşılaşır ve 20 bin kişilik bir yürüyüş kolu sayesinde faşistler iktidarı alır.

Otoriterleşme

değiştir

İtalya'daki faşist rejim iktidarı aldıktan sonra tek parti devleti haline gelerek faşizmi hayatın her alanında egemen hale geitrmek için kolları sıvadı. 1935 yılında ilan edilen Faşizm Doktrininde totaliter devlet anlayışı resmî olarak ilan edildi. Faşizm ideolojisi çerçevesinde yeni insanın yaratılması anlamında Ulusal Faşist Parti'nin bütünlüklü planları ve uygulamaları olsa da Nazi Almanyasının bu alanda ulaştığı başarılara yaklaşamamıştır. Faşizmin iktidarı boyunca propagandaya ayrı bir yer ayrılmıştır. Özellikle Mussolini'nin kişi kültü çerçevesinde yüceltilmesi, kitlelere hitap tarzı ve Kara Gömlekliler türü örgütlenmesi, Adolf Hitler ve Nazilere ilham vermiştir. Faşizmin iktidarda olduğu ülkede genel seçimler 24 Mart 1929 tarihinde referandum şeklinde gerçekleştirilmiştir. Bu süreye kadar ülkedeki muhalif siyasi partiler tasfiye edilmiş olduğu için Ulusal Faşist Parti tek yasal siyasi parti konumundaydı. Mussolini seçimler sayesinde faşist vekil listesini onaylatmış ve seçmenlerden %98.43 düzeyinde onay almıştır. Ancak bu dönemde sadece erkeklerin oy hakkına sahip olduğu, sendikalı işçilerin, silah altındaki askerlerin ve din adamlarının oy kullanamadığı düşünülürse seçmen sayısının sadece 9.5 milyon kişi olduğu şaşırtıcı olmamaktadır.

Kilise'yle ilişkiler

değiştir

1870 yılına kadar Papalık Devleti olarak varlığını sürdürmüş olan ve Papa'nın yönetiminde bulunan devlet bu tarihte İtalya Krallığına dahil edilmiştir. Mussolini iktidarında devlet yönetimiyle papalık arasındaki çelişkiler çözüm için masaya yatırılmış ve 11 Şubat 1929 tarihinde imzalanan Laterano Antlaşması ile Vatikan Devleti kurulmuştur.[4] Mussolini ve önde gelen faşistlerin Kilise'yle sorunlu ilişkileri olmasına rağmen İtalya toplumu üzerinde Kilise'nin önemini görerek uzlaşma yolunu seçmiştir. Faşist rejimle Papalık arasında iç işleyişte sorunlar devam etse de dış politikada Papalık faşizmin dış siyasetine uyumlu davranmış, İspanya İç Savaşı'nda komünizm karşıtı Francisco Franco'yu desteklemiş, Etiyopya'nın İtalya tarafından işgalini savunmuştur. Ayrıca antlaşma uyarınca İtalya'da Katoliklik devlet dini olarak kabul edilmiş, 1938 yılında kabul edilen kanun uyarınca Yahudilik, Protestanlık ve Evanjelikalizm yasaklanmıştır. Yahudiliğe karşı böylesi bir yaklaşım olmasına rağmen İtalyan faşizmi Yahudilere karşı Nazizim gibi soykırım temelli bir yaklaşım benimsememiştir. Mussolini rejimine İtalya çapında muhalefet arttıkça Vatikan tarafından Nazilerin soykırım siyasetinin eleştirildiği örnekler de görülmüştür. 1943 yılında Büyük Faşizm Konseyi kararıyla Mussolini devrildiği ve İtalya'da faşizmin sona ermesiyle beraber Naziler İtalya'daki Yahudileri tutuklamaya ve imha kamplarına göndermeye başlamıştır.

Dış siyaset

değiştir

I. Dünya Savaşı'na sonradan dahil olan ve savaş ganimeti peşinde olan İtalya Krallığı kazanan tarafta olmasına rağmen beklentilerini karşılayamamış durumdadır. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu aleyhine olacak küçük toprak kazanımları iktidar çevrelerini tatmin etmemekte, imparatorluk dönemindeki görkem ve ihtişam hayalleri topluma yansıtılıyordu. Bunun üzerine iktidara gelen Mussolini Yeni Roma İmparatorluğu'nun kuruluşunu müjdeliyor, Akdeniz'in bir İtalyan gölü haline geleceğini söylüyor ve Mare Nostrum yayılmacı söylemini kullanıyordu. Ayrıca öteden beri Afrika kıtasında sömürge olarak ele geçirilmeye çalışan topraklara dair planlar da yapılmaktaydı. Adriyatik bölgesinde de yayılmacı bir siyaset güden İtalya, Dalmaçya kıyıları, Arnavutluk ve Yunanistan üzerine ilhak planları yapmaktan geri kalmıyordu.

İtalya'nın Afrika'nın kuzeyinde sömürge elde etme mücadelesi 1920'lerde yeniden başladı. Buradaki Arap nüfus İtalyan himayesini kabul etmediği için bir iç savaş durumu bölgeye hakimdi. Mussolini tarafından bölgeye gönderilen Mareşal Rodolfo Graziani Arap milliyetçilere yönelik askerî harekâta girişti. Arap direnişinin başında ise Ömer Muhtar bulunmaktaydı. 3 Ocak 1928 tarihli ateşkesin ardından Faşist İtalya'nın Libya'daki tutumu daha da saldırganlaştı. Direnişçilerin yerel desteğini kesmek için kurulan toplama kampları ve uygulanan tehcir siyaseti yüzünden ortaya çıkan salgın hastalık, açlık gibi sebeplerden dolayı en az 80 bin kişi öldü. Muhtar'ın 15 Eylül 1931'de yakalanıp Bingazi'de idam edilmesinin ardından direniş düşüşe geçti ve az sayıdaki direnişçi Şeyh İdris'in liderliğinde direnişe devam etti. Sömürge olarak Mısır'ı elinde tutan İngiltere ile Libya-Mısır sınırına dair yapılan görüşmelerde İtalya daha önce kendisine tanınmamış arazileri elde etti. Ayrıca İtalya'nın Sudan'dan da bazı bölgeleri almasına izin verildi. Bu dönemde Mussolini, Etiyopya'nın da İtalyan sömürgesi için faaliyetlere başladı. İtalyan sömürgesi olan Eritre ve Somaliland bölgelerinden saldırıya geçen İtalyan birlikleri çok çeşitli savaş suçları işledikleri muharebelerin sonucunda 1936 yılında ülkede hakimiyeti sağlamayı başardı. İtalya kralı III. Vittorio Emanuele Etiyopya İmparatoru ilan edildi. Ancak İtalya uluslararası kamuoyu tarafından mahkûm edildiği için Milletler Cemiyeti'nden atıldı. Bu süre zarfından İtalya'yı koşulsuz olarak destekleyen tek ülke Nazi Almanyası oldu.

Yunanistan

değiştir

Faşist rejimin Avrupa'daki önemli yayılmacı adımlarından birisi Yunanistan'a karşı yaşandı. Eski dönemde Venedik Cumhuriyeti'nin bir parçası olan Yunan adası Korfu, İtalyan faşistlerinin Yunanistan'a egemen olma planlarının ilk adımı olarak görülüyordu. Korfu Olayı olarak bilinen olay Yunanistan-Arnavutluk sınır anlaşmazlığının çözümü için bölgede bulunan İtalyan komutan Enrico Tellini'nin bilinmeyen kişiler tarafından öldürülmesiyle patlak verdi. İtalya'da büyük tepki çeken olay sonrasında Mussolini Yunanistan'a yedi maddelik bir ültimatom göndererek resmî olarak özür dilenmesi, soruşturmanın İtalyan makamların dahliyle gerçekleştirilmesi, cenazenin tüm Yunan hükûmetinin katılımıyla Atina'da gerçekleştirilmesi, ortaya çıkan manevi zararın tazmini için 50 milyon liret ödenmesini talep etti. Yunan tarafı cevap olarak ancak askeri bir törenin düzenleneceği ve İtalyan delegasyonunun ve bayrağının selamlanacağını, cenazenin törenle İtalyan zırhlısına taşınacağını ancak diğer taleplerin Yunanistan'ın egemenlik haklarının çiğnenmesi anlamına geldiği için reddedildiğini bildirir. Mussolini verilen cevabı yeterli görmez ve derhâl askerî harekât başlatılması emrini verir. 31 Ağustos günü bölgeye giden donanma Korfu Adasını bombalar ve adaya 5 ila 10 bin asker çıkartır. Bombardıman sırasında 20 sivilin öldüğü, 32'sinin de yaralandığı belirtilmektedir. Adadaki Yunan valisi tutuklanırken, askeri garnizon teslim olmaz ve adanın içlerine doğru çekilir. Yunanistan 1 Eylül günü sorunun çözülmesi için Milletler Cemiyeti'ne başvurur. Cemiyetin araya girerek iki tarafı da uzlaştıran şartları sunması üzerine Yunanistan 8 Eylül günü, İtalya ise 10 Eylül günü şartları kabul eder. 27 Eylül günü adadaki İtalyan askerleri ayrılırken, 30 Eylül günü itibarıyla bölgedeki son İtalyan savaş gemisi ayrılır. 1920'li yıllarda Mussolini'nin en saldırgan dış siyaset hamlelerinden birisi olan Korfu Olayı sayesinde faşizm iç siyasette elini rahatlatır.

Yugoslavya

değiştir

Faşist rejimini Yugoslavya Krallığıyla toprak anlaşmazlığından kaynaklanan sebeple ilişkileri kötüydü. İtalya Yugoslav topraklarında ajanlık faaliyeti yürütüyor ve Hırvat aşırı millyietçi Ante Paveliç'in İtalya'da barınmasına ve Yugoslavya zararına yıkıcı faaliyet yapmasına göz yumuyordu. Bunun da ötesinde Paveliç'e bağlı milis kuvveti olan Ustaşa destekleniyordu.[b]

İspanya

değiştir

İtalyan faşizmi 1936 yılında II. Dünya Savaşı öncesindeki en ciddi askeri müdahalesini gerçekleştirdi. İkinci İspanya Cumhuriyeti'nde iktidara gelen Halk Cephesi hükûmetine karşı ayaklanan Francisco Franco önderliğindeki Afrika Ordusu[c] unsurları, muhafazakâr çevreler ve Falanjistler üç yıl sürecek olan İspanya İç Savaşı'nı başlatınca İtalya, Nazi Almanyasıyla beraber milliyetçi cepheyi doğrudan askerî olarak desteklemeye başlar. Savaş sırasında yaklaşık 60 bin İtalyan askeri İspanya'da savaşmıştır.

Adolf Hitler önderliğindeki Naziler 1933 yılında Weimar Cumhuriyeti'nde iktidara geldiklerinde Mussolini ve İtalya'daki faşist rejim onları göklere çıkardı. Ancak ideolojik benzerliklerine rağmen kamuoyuna verilen mesajların dışında Nazilerin başta Antisemitizm olmak üzere kimi uygulamaları İtalyan faşistleri tarafından aşırı bulunuyor ve reddediliyordu. İtalyanlar Hitler'in Pancermenizm yönelimini tehlikeli buluyor ve Avusturya'nın ilhakına karşı çıkıyordu.Öte yandan Hitler, Mussolini ve Kara Gömleklilerin halka hitaplarını, kıyafetlerini, örgütlenmelerini önemsiyor ve uygulamaya koyuyordu. İspanya İç Savaşındaki işbirliğinin ardından savaşın yaklaşmakta olduğu dönemde Münih Antlaşması gibi gündemlerde birlikte hareket eden İtalya ve Almanya 1939 yılında Çelik Pakt ile resmen müttek olmuştur. İki hareket de ideolojik olarak anti-komünizmde ortaklaştığı için Mussolini, 1939 yılında imzalanan Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktından dehşete düşmüş ancak kamuoyu önünde bu görüşlerini açıklamamıştır.

II. Dünya savaşı ve çöküş

değiştir

İtalya Ordusu savaşın öncesinde İspanya, Etiyopya, Libya ve Arnavutluk topraklarında savaş halinde bulunmaktaydı. Hem personel hem de lojistik anlamında çok farklı coğrafyada bulunmanın olumsuz etkileri hissediliyordu. Ordu, uzun süreli bir dünya savaşına hazırlıklı değildi. Genellikle asker bulundurulan bölgeler geleneksel ordulara sahip olmayan bölgeler olmadığı için bu sorun henüz yeterince hissedilmemekteydi. Bu verileri göz ardı eden Mussolini rejimi imparatorluk özlemini dile getiriyor ve buna uygun adımlar atmaya devam ediyordu.

İtalya, Fransa Muharebesi'nin Naziler lehine sonuçlanacağı ortaya çıkınca Mihver Devletler safında II. Dünya Savaşı'na katıldı. Fransa'yla sınır bölgesindeki kısıtlı işgal harekâtı gerçekleştirmiş, sonrasında ise Afrika ve Orta Doğu'daki İngiliz sömürgelerine gözünü dikmiştir. İtalyan Ordusu Afrika'da ilk başlarda sınırlı da olsa başarı gösterse de 1940 yılında başlatılan Yunan-İtalyan Savaşında başarısız olur. Savaşa Nazilerin dahil olmasıyla işgal gerçekleşecek, ülkenin çoğunluğunun denetimi İtalyanlara bırakılacaktır. İşgal altındaki Fransa'da kurulan kukla devlet Vichy Fransası'nın Anton Harekâtı kapsamında 1942 yılı Kasım ayında işgal edilmesine İtalyanlar da katılır ve sınır bölgelerinin yanı sıra Korsika'yı ve Tunus'u işgal eder. Wehrmacht ile birlikte Nisan 1941'de gerçekleştirilen Yugoslavya'nın işgali sonrasında Nazi yanlısı Bağımsız Hırvatistan Devleti kurulurken Dalmaçya kıyıları, Karadağ ve Arnavutluk İtalya denetimine girdi.

İtalya kağıt üzerinde egemenliğindeki toprakları genişletse de işgal altındaki bölgelerdeki Yugoslav partizanları ve Yunan Direnişini sona erdirememiş, Müttefik Devletlerin bu bölgelere olan desteğini kesememiştir. Ayrıca Afrika'nın kuzeyinde İngiltere'nin varlığı sonlandırılamamış, Akdeniz'deki İngiliz donanmasının üstünlüğü kabul edilmiştir. Ayrıca 1941 yılı içinde savaşa Sovyetler Birliği ve ABD'nin müttefikler lehine katılması, İtalyan planlarını bozmuş ve İngiltere'yi barış masasına zorlayarak sömürgeleri elde tutma planları suya düşmüştür.

Savaşın ilerleyen dönemlerinde Doğu Avrupa'da ve Kuzey Afrika'da alınan mağlubiyetlerle beraber İtalyan imparatorluk düşleri çökmüştür. Müttefiklerin Sicilya'yı işgalinin ardından 1943 yılı Temmuz ayında Mussolini karşıtı cephe harekete geçmiş Büyük Faşizm Konseyinde güven oyu alamayan Mussolini İtalyan Kralı III. Vittorio Emanuele emriyle tutuklanmıştır. Yerine getirilen Mareşal Pietro Badoglio da duruma hâkim olamamış, ülke dışındaki askeri komuta yapısı çökmüştür. İtalya 3 Eylül 1943'te Müttefiklerle ateşkes imzalayınca İtalyan egemenliğindeki toprakların denetime alınması için Naziler hareket geçer, buna karşı koyan İtalyanlar ise direnişe geçince iç savaş patlak verir. Bu iç savaş ortamında İtalya'nın kuzeyi, faşistlerin de desteğiyle Nazi denetimine geçer, burada İtalya Sosyal Cumhuriyeti adlı bir kukla devlet kurulur. Monarşi yanlılarından komünistlere varıncaya kadar Müttefik Devletlerle işbirliği halinde olan İtalyan direniş hareketi sonuçta faşist rejimin kalıntılarını da alaşağı etmiştir. 28 Nisan 1945 günü kaçarken yakalanan Mussolini partizanlarca infaz edilirken, iç savaş süresince monarşi rejiminin ikircikli yaklaşımı kraliyet kurumuna İtalyan kamuoyundaki desteği azaltmış, savaşın ardından yapılan referandumda monarşinin kaldırılıp cumhuriyetin ilan edilmesine karar verilmiştir.

  1. ^ Cadorna savaşın en başarısız komutanlarından sayılmaktadır
  2. ^ Bu örgüt II. Dünya Savaşı sırasında Yugoslavya Mihver Devletlerinin işgaline uğradığında iktidarı almış ve Sırplara, Yahudilere, komünistlere karşı katliamlar düzenlemiştir
  3. ^ İspanyolcası Ejercito de Africa

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Kızıl hafta (İtalyanca: Settimana rossa) olarak bilinen ve 7-14 Haziran 1914 tarihleri arasında işçi haklarına karşı düzenlenen yasaları protesto için başlayan eylemler Romagna ve Marche bölgelerinde çok sayıda grev, eylem ve protesto gösterilerine yol açmış eylemler ancak 100 bin askerin bölgeye sevk edilmesiyle bastırılabilmiştir..
  2. ^ Bakınız 26 Nisan 1915 tarihinde imzalanan Londra Paktı
  3. ^ 23 Mayıs 1917 tarihinde Milano'da ordu birlikleri tarafından bastırılan eylemlerde 47 gösterici ve 3 asker ölmüş, 800 kişi tutuklanmıştır
  4. ^ Laterano Antlaşması metni (İngilizce) 24 Haziran 2021 tarihinde erişilmiştir