Gemi kazazedesinin hikayesi

Gemi Kazazedesi (ya da diğer dillerde Shipwrecked Sailor, Schiffbrüchiger oder Naufragé) resmi adı Papirüs Leningrad 1115 olan eski Mısır edebiyatına ait bir eserdir. Orta Mısır dili'nde hieratik alfabesi ile yazılan eserin ortaya çıkış tarihi 12. hanedan olarak kabul edilir.

İçerik

değiştir
 
Sefere giden bir gemi tasviri

Metinde anlatım herhangi bir giriş yapılmadan aniden başlar. Sırf bu yüzden metnin başının kaybolduğu yönünde tartışmalar vardır. Anlatımda bahsedilen karakterler isimlerinde ziyade rütbeleri ile anlatılırlar. Sefere çıkan bir geminin kaptanı başarısız olduğu seferinden geri dönmekte ve krala nasıl hesap vereceğinden korkmaktadır. Adamlarından biri adamlarının ve mühimmatın sapasağlam geri döndüğünü vurgulayarak kaptanı teselli etmektedir. Bunun üzerine kaptan farklı bir hikâye anlatmaya başlar. Burada hikâye içinde hikâyelerden oluşan bir bölüm başlar ki bu durum masal anlatımında yaygın bir biçimde başvurulan metodlardan biridir.

Kaptanın adamı daha önce de sefere gittiğinden ve batan bir gemiden tek hayatta kalan olarak zor kurtulabildiğinden bahseder. İçinde bulundukları gemi maalesef bir fırtınaya yakalanır ve parçalanır. Gemide bulunan 120 kişilik mürettabat yaşamını yitirirken, kazazede dalgaların yardımıyla bir ada kıyısına ulaşır. Üç gün ve üç gece bu adada çaresizce bekleyen kazazede yemek aramaya başladığında ihtiyacı olan her şeyin adada var olduğunu fark eder. Adanın bu durumu metinde "Orada olmayan hiçbir şey yoktu." cümlesiyle ifade edilmektedir. Tanrılara şükranını sunmak üzere bir ateş yakan kazazede, aniden karşısında adanın sahibini görür. Adanın sahibi 50 arşın uzunluğunda sakallı, kaşları lapislazuli taşından olan bir yılandır.

Yılan kazazedeye adaya nasıl geldiğini sorar ve onu cevap vermemesi halinde ölümle ve yakmakla tehdit eder. Kazazede aniden cevap veremeyince Yılan onun konutunu elinden alır. Bunun üzerine kazazede başına gelenlerden bahseder. Yılan durumu anlayışla karşılayarak, korkmaması gerektiğini Ka'nın adasına geldiğini ve yaklaşık 4 ay sonra bir geminin gelerek onu alacağı kehanetinde bulunur. Hikâyenin devamında yeni bir hikâye başlar. Burada bu kez yılan kendi kaderini anlatmaya koyulur. Yılan adada 75 ayrı yılanla kardeşleri ve çocukları ile yaşadığını anlatır. Günlerden birinde adaya düşen yıldız yangın çıkarır ve akrabalarının ateşler içinde ölmesine yol açar. Olay esnasında orada bulunmaması nedeniyle ölmeyen Yılan bu olay sonrasında adada yalnızlığa mahkûm olur.

Hikâyesini anlatmayı bitirdikten sonra bir kez daha konuşan yılan bu kez kazazedenin evine geri dönmesi gerektiğini söyler. Kazazede yılanın önünde boyun eğer ve onun gücünden kralına anlatacağına ve ona saygıdan ötürü altın ve gümüşten oluşan hazineler gönderteceğine dair söz verir. Yılan bu anlatılanlara güler ve bunların hepsine zaten sahip olduğunu, kendisinin Punt Prensi olduğunu söyler. Kazazedenin adadan kurtulmasından sonra ada sular altında kalarak gömülür. Kazazede yılandan aldığı altınları firavuna götürür.

Bütün anlatılan hikâyeler sonrasında kazazede sefer kaptanını teselli etmeye devam eder. Ancak sefer kaptanının bütün konuşma boyunca ettiği ilk ve son konuşma, metni bitiren şu sözlerdir. "Kendini çok fazla önemseme dostum. Kesileceği gün yaklaştığında kim bir kuşa su verir?

Ayrıca bakınız

değiştir