Hapishanenin Doğuşu

Hapishanenin Doğuşu veya Disiplin ve Ceza (Fransızcası: Surveiller et punir : Naissance de la prison) 1975 yılında Fransız filozof Micheal Foucault tarafından kaleme alınmış eserdir. Kitap, Fransa'nın tarihi kaynakları ışığında, modern çağda batıda uygulanan penalojiyi ve cezalandırma sistemlerini sosyal ve teorik açıdan irdeler. Foucalt'a göre hapishaneler, salt hümaniteryenist bir anlayışla suçluları cezalandırma amacıyla yaratılmamıştır, aksine bu istekten oldukça uzak bir tutum sergilemektedir. Bunun yanında Foucault, kültürel değişimlerin ve bu kültürel değişimlerin zamanla neyin suç, neyin suç olmadığı üzerindeki etkisini, hapishanenin salt suçluyu topluma kazandırma gayesi taşımayıp, iktidar kavramı açısından beden üzerinde hakimiyet kurma isteğini ele alır. Hapishanenin yanında iktidar kavramının etkin olduğu modern teşkilatlardan da söz eder. Ona göre İktidar, bedene daima müdahale etmiştir. Beden ve iktidar arasındaki bu ilişkilere örnek olarak, devleti, cezaevlerini, tıbbı, akıl hastanelerini ve hukuk disiplinini işaret etmektedir.

Hapishanenin Doğuşu
Surveiller et punir
YazarMichael Foucault
ÇevirmenMehmet Ali Kılıçbay
ÜlkeFransa
DilFransızca
KonularHapishaneler, Ceza
Sayfa318 (Türkçe basımı 445)

Foucault için devlet, temelde güç kullanmak ve iktidar uygulamak adına var olmuştur. Devletin tesisi ve işleyişi kendini bu doğrultuda geliştirmiştir. Kendi ifadeleriyle “devletin işi totaliter olmaktır, yani sonuçta her şeyin kesin kes denetimini yapmaktır.”[1] Bu denetim tüm zaman ve koşullarda tamamıyla gerçekleşemese bile devletin genel geçer tavrı böyle bir anlayışı korumaktadır. Örnek olarak cezaevleri söz konusu devlet anlayışının en bildik araçlarındandır. Cezaevleri, devletin kendi iktidarını gizlemediği, tersine açıkça ortaya koyduğu yerlerden birisidir. İktidar, kendini dikte etmek için cezaevlerini kullanmaktadır. Foucault'ya göre devlet iktidarının bu süreçte yararlandığı temel disiplin ise hukuktur. Bu açıdan cezaevleri, hukukun en sertleştiği ve somutlaştığı bölgeler olarak düşünülebilir. İktidarın cezalandırma işlemlerinde seçtiği hedefse (en azından görünürde) bedenin kendisidir. Buna göre devlet tarafından cezaevlerine konulan beden, hukuken kural bozmanın veya suç işlemenin önünü almayı simgelemektedir. Cezaevleri gibi akıl hastaneleri de bedenlerin hapsedildiği bir diğer büyük alandır. Cezaevlerine gönderilen suçlu bedenlerin kaderini bu kez akıl hastanelerine yatırılan deli bedenler yaşamaktadır. Foucault, delilerin hastanelere konmasından hukuk ve psikiyatri işbirliğini sorumlu tutmaktadır. Hukuk bu kez psikiyatriyle birlikte çalışmakta, psikiyatri de bundan memnun kalmaktadır.[2][3]

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Foucault M., Entelektüelin siyasi işlevi, 2005, s. 168.
  2. ^ Foucault, M. (2003). İktidarın gözü. (F. Keskin, Çev.). İstanbul: Ayrıntı yayınları. s. 78, 156
  3. ^ Foucault, M. (2002). The birth of the clinic. Calhoun, C., Gerteis, J., Moody, J., Pfaff, S., Virk, I. (Ed.). Contemporary sociologicial theory. Australia: Blackwell Publishing. s. 200