Kızılkoyun Nekropolü
Kızılkoyun Nekropolü (veya Edessa Nekropolü) Şanlıurfa ilinde Balıklıgöl Platosu içinde yer alan, Balıklıgöl havzasının yaklaşık 500 metre kuzeyinde Tılfındır tepesinde yer alan antik kaya mezarlarıdır. MS. 2. ve 4. yüzyıla tarihlenen 100'e yakın mezar, Helenistik ve Roma-Bizans izleri taşımaktadır.[1]
Diğer adı | Edessa Nekropolü |
---|---|
Tarihçe | |
Kurucu | Osroene Krallığı |
Kuruluş | M.S. 2. Yüzyıl |
Terk ediliş | M.S. 635 |
Kültür(ler) | Paganizm Hristiyanlık |
Mimari | |
Mimari biçim | Kaya Mezarlar |
Tarihçe
değiştirYaklaşık 12 bin yıllık bir tarihe sahip olan Şanlıurfa, su kaynakları ve ticaret yollarına yakın olması nedeni ile antik çağlardan beri insan yerleşke tercihlerinden olmuştur. Büyük İskender M.Ö. 300'lü yıllarda şehri fethettikten sonra, Büyük İskender'in komutanı I. Seleukos tarafından şehrin adı 'Suyu Bol' anlamına gelen Edessa olarak değiştirildi.[2]
Nekropolün bulunduğu Balıklıgöl Platosu Frigya, Lidya, Helenistik, Pers, Roma-Bizans izleri taşımaktadır. Plato sadece yazılı tarih devletlerini değil Tunç Çağı izleri de taşımaktadır. 1993 yılında platoda yapılan kazıda 12.000 yıllık tarihe sahip olan Urfa Adamı heykeli bulunmuştur. (Ana madde: Urfa Adamı)
M.Ö. 300'lü yıllarda Antik Makeonya Kralı Büyük İskender Asya seferleri sırasında erken yaşta vefat edince elde ettiği topraklar komutanları tarafından bölüştürüldü. Balıklıgöl Platosunun bulunduğu alan I. Seleukos himayesinde kalıp Seleukos İmpratorluğu sınırları içindeydi. İmparatorluğun sınırları Antakya'dan Hindistan'a kadar uzayınca Seleukos, imparatorluğu 25'e yakın eyalete bölmek zorunda kaldı. Sonradan bu eyaletler içinde yerel halklar tarafından krallıklar kuruldu. Seleukos, imparatorluk sınırları içinde Yunan kültürünü yaydı. Yunan kültürüne göre şehirleri iskan ettirdi. Bu imparatorluk pagan inanç kültürüne sahipti. (Ana madde: Seleukos İmparatorluğu)
Seleukos ve çocukları geniş sınırları olan imparatorlukları idare etmekte güçlükler çekmekteydi. İmparatorluk kurulduktan sonra eyaletler içindeki küçük krallıklar bağımsızlıklarını ilan etmeye başladılar. Bunlardan biri M.Ö. 132 yılında bağımsızlığını ilan eden Osroene Krallığıydı. Bu krallık bağımsızlığını ilan etmesine rağmen yaşam ve dini kültürleri helenistik kültür içindeydi. Başkentleri ise günümüz Urfa sınırları içinde olan Edassa'ydı. Ana şehir merkezi ise günümüz Balıklıgöl Platosu bölgesiydi. (Ana Madde: Osroene Krallığı)
Nekropolün yapılışı
değiştirOsroene Krallığı yerel halk tarafından kurulan bir krallık olması sebebi ile Büyük İskender öncesi ve sonrası karma Poloteist Pagan inancına sahiptiler. Bu krallık M.S. 100'lü yıllarda Balıklıgöl havzasının kuzeyinde kayaları oyarak, kaya mezarları inşa etmeye başladılar. Bu nekropol kültürü Paganist Osroene, Paganist Roma-Bizans ve Hristiyan Roma-Bizans dönemlerinde kullanılıp alan genişletildi.[3][4]
Mimari ve dekorasyon
değiştirKaya mezarlar genellikle şehrin önde gelen insanları için yapılırdı. Pagan inanışlarına göre ölüm sonrasında başka bir evrende uyanacakları için değerli eşyaları ile gömülürdü. İlk gömü zamanlarında mezarların girişi açık olup mezar aile bireyleri tarafından ziyaret ediliyordu. Mezar içindeki değerli eşyalar yüzünden mezar soygunları başlayınca kapılara dairesel şekilde hareketli taşlar konuldu. Sonraki zamanlarda bu dairesel taş kapılar da mezar hırsızlarını durduramayınca mezarlarda, yalancı mezar ve asıl mezar olarak iki aşamalı gizli mezarlar da yapıldı.[3][4]
Nekropolün bulunduğu tepe, jeolojik olarak kolay oyulabilen kireçtaşından oluşmaktadır. Mezarlda rölyefler, mozaikler, duvar yazıları lahitler bulunmaktadır. Mezarlar genellikle kare ve dikdörtgen planlıdır.[3][4]
İlk yapılış zamanlarında dinin inançtan ötürü aile bireylerinin mezarı ziyaret etmesi için mezar girişleri genişçe açıklıklara sahipti. Gömü kültüründe gömülen kişinin yanında değerleri eşyaları bırakılıyordu. Bu değerli eşyalar yüzünden mezar hırsızlığı artınca mezar mimarisi de evrim geçirdi. Önce hareketli kapı sonra gizli bölmeler yapılamaya başlandı.[3][4]
Mezarların genelinde tekne lahitler bulunmaktadır. Birkaçında ise yekpare oyulmuş kapaklı taş lahitler mevcuttur. Birkaç mezar da ise koruyuculuk sıfatı taşıyan taş heykeller bulunmaktadır.[3][4]
Tüm mezarların tabanında mozaikler vardı. Bu mezarlar genellikle tek bir birey için olmayıp aile bireylerinin de sonradan defnedilmesi için 3-5 kişilik mezarlardı. Bu mozaiklerde gömülen kişinin adı, ölüm tarihi, ailesel tablo figürleri ve bazen de cinsel sahneler resmedilirdi.
Bu mezar kültürü yaklaşık 500 yıl kullanıldı. Bu 500 yıllık süre zarfında mezarlarda çeşitli dekorasyonlar bulunmaktadır. Fresk, taban ve duvar mozaiği, tavus kuşu, istiridye, hristiyan haçı rölyefleri bulunmaktadır.[3][4]
Bazı mezarlarda antik dönemden kalma tamirat izleri vardır. Bu da mezarların tekrar kullanıldığı ve Roma'nın pagan inancından Hristiyan inancına geçtikten sonra mezarları hristiyan kültürüne göre dekore ettiği görülmektedir.[3][4]
Mezar Planları ve Tapınak Cepheli Mezar
Kızılkoyun mezarları genellikle büyük düz girişe sahiptir. Ana kayaya oyularak yapılmış, en küçüğü 3x3 m, en büyüğü 12x10 m arasında değişen ebatlarda, kare tabanlı, arcosoliumlu mezarlardan oluşmaktadır. Mezarların bazılarının içlerinde ana kayadan bağımsız olarak yapılmış lahitler bulunur. Böylelikle mezar içlerine birden fazla gömü yapılmıştır. İki mezarda ise, ana mezar odasına giriş kapısının sağında ve solunda heykel nişi bulunur. Müze müdürlüğünce yapılan kazılarda bu heykellerden bir tanesi, heykel başı kopmuş şekilde bulunmuştur. 56 numaralı mezar içerisinde bulunan bu asker heykeli, sağ elini göbek üstünde, sol eli ise dirsekten kırılarak öne doğru uzatır şekilde verilmiştir. Kızılkoyun’da yer alan tapınak cepheli mezar, ön avlulu, tek odalı plan tipine girmektedir. Tapınak cepheli bu mezar odası Antik Edessa Kent merkezinde şu ana kadar bulunan tek örnek olması bakımından önem arz eder. Önde yer alan iki sütunuyla belirgin olarak distyl in antis planın uygulandığını görmekteyiz. Giriş düz bir alanla iki basamaklı bir çıkışla sağlanmıştır. Sütunlar dikdörtgen podium üzerinde yükselmektedir. Sütun gövdesi ve kaidesi toskania düzenindedir. Sütun kaidesi klasik toskania düzenindeki kare plinthos üzerine tek torus yerine, torus-trokhilos-torus şeklinde (Attika-İon tipi kaideleri tarzında) uygulanmış ve kare plinthos üzerine oturtulmuştur. Sutün başlığında kompozit düzen uygulanmıştır. Bilezikle başlayan sütun başlığında kalathos akhantus yaprakları, volütler ve völütlerin tam ortasında abakusla birleştiği kesimde kadın büstü şeklinde pilastrlar kullanılmıştır. Entablatür‘de ise üç fascialı arşitrav, geisipodes, geison ve üçgen alınlıkla tamamlanmıştır. Entablatür‘ün tamamı bezemeli olup, yumurta dizisi (kyma recta), boncuk dizisi, rozet ve bitkisel bezemeler kullanılmıştır. Alınlığın bittiği yerde kısmen korunmuş, kıvrık dallarla bezeli bir köşe akroteri görülmektedir. Hint‘ten Yunan‘a birçok mitolojide kötü ruhlardan koruyucu tılsım olarak görülen istiridye formu entablatür‘ün tam orta kısmında arşitrav ve alınlığın ortasında kullanılmıştır. Mezarın cephesindeki süsleme öğelerinin yapımında el matkabı kullanılmış olma olasılığı yüksektir. Çünkü süsleme detayları yüksek kabartma şeklinde oldukça düzgün yapılmıştır. Mezar odası triclinium düzendedir. Mono blok dikdörtgen bir kapı ile girişin sağlandığı görülmektedir. Kapı üzerinde yuva içerisinde, ortasında delik bulunan döküm demir izleri görülmektedir. Kapının tam karşısındaki kline tapınak cephesi şeklinde yanlarda iki sütunla ve arcosoliumun üzeri de ana kayaya kabartma tekniği ile üçgen kemerli şekilde düzenlenmiştir. Bu klinede farklı olarak kapak korunmuştur. Diğer iki klinenin cephe düzenlemelerinde herhangi bir bezeme ya da süsleme öğesi bulunmamaktadır. Mezar odasına 3 basamak inilerek ulaşılmaktadır. Basamaklarda devşirme taş malzeme kullanılmıştır. Kapının içeriye sağa doğru açıldığını gösteren demir kapı pimi korunmuştur. Kapısı dikdörtgen şekildedir. Tek odalı mezar triclinium düzende yapılmıştır[5]
Yazıtlı Tabula Ansata Taşı
Kızılkoyun Nekropolü’nde Şanlıurfa Müze Müdürlüğü denetiminde yürütülen kazı çalışmalarında, Jesus Christ monogramlı mezar odasının ön tarafında Grek ve Arami dilinde yazıtların yer aldığı bir tabula ansata bulunmuştur. Çift dilli yazıtın yer aldığı tabula ansata, ortadan kırık olarak ele geçmiştir. Prof. Dr. Mustafa ADAK tarafından yapılan çalışmada; “Bu anıt Kineas çocukları Zooras, Bias ve Boethos’a ve de onların çocuklarına aittir” şeklinde tercüme edilmiştir. Yine Adak’ın belirttiğine göre Zooras dışındaki isimler Yunan kökenli olup yazıt M.S. 3. yüzyıla aittir. Bu çift dilli yazıt, Edessa’nın kozmopolit yapısını ve kültürler arası etkileşimlerini yansıtan değerli bir buluntudur[5]
Mezar kültürün terkedilmesi ve günümüz
değiştirMillattan sonra 525 yılında Roma hakimiyeti altında olan Edessa'da büyük bir sel felaketi yaşandı. Selde binlerce insan öldü, şehirdeki yapıların büyük kısmı zarar gördü.[6] Nekropol yamaçlı bir yüzeyde olduğu için nekropolün yarısı toprak altında kaldı. Sel felaketinden yaklaşık 100 yıl sonra Müslüman Emevîler Edessa'yı işgal etti. Şehir müslüman hakimiyeti altına girdikten sonra kaya mezar kültürü terk edildi.
Gecekondulaşma
değiştirM.S 600'lü yıllardan 1970'lere kadar nekropol alanı boş olup her hangi bir iskanlaşma yoktu.1970'lerde platoda gecekondu iskanlaşması başlandı. İlk iskanlaşma 1970'lerin hemen başında Balıklıgöl havzasında başlandı. Bu ilk gecekondular için yol çalışması yapılırken nekropolün önündeki yol da açıldı. Bu yol açma çalışmalarında kültür bakanlığının izniyle 13 tescilli tarihi ev ve tarihi IV. Murat kapısı yıkıldı.[3]
Yeni yollar açıldıktan sonra bu yollar yüzünden halk bölgede gecekondu iskanını hızlandırdı. Nekropoldeki ilk gecekondular 1979'da yapılmaya başlandı. Urfa yerel bürokrasisi bu tarihi bölgelerdeki yapıların tahrip edildiğini fark edince 1979'da Balıklıgöl Platosu için bir koruma kararı aldı. Haleplibahçe, Balıklıgöl, Urfa Kalesi koruma altına alınırken, Kızılkoyun Nekropolü koruma sınırları içine alınmadı. 1979'dan 2000'e kadar nekropol alanı tamamen gecekondu ile doldu.[3]
Bu kaya mezarlar düzgün kare ve dörtgen alanlardan oluştuğu için küçük mezarlar gecekondu yapan halk tarafından kömürlük/odunluk, büyük kaya mezarlar ise oda amacıyla kullanıldı. Tekne lahitlerin bulunduğu kısım yer yataklarının içine konulması için dolap nişlerine çevrildi.[3]
Arkeolojik sit alanı ilan edilmesi
değiştir1992'de Koruma Amaçlı İmar Planında alan çocuk parkı alanına dahil edilip kısmen koruma altına alınmıştır ancak gecekondu yapılaşması devam ediyordu.[3]
2006'da Nekropolün önündeki büyük caddede altyapı çalışmaları yapılırken bazı kaya mezarlarına denk gelindi. Belediye, bu kaya mezarlarının gecekonduların üzerinde bulunduğu alanla kısıtlı olmayıp geniş bir alana yayıldığının farkına vardı. 2008'de alan ilk defa Arkeolojik Sit alanı statüsüne alındı. 2011'de belediye gecekonduların tamamını yıkıp gecekonduların altında kalan 72 adet kaya mezarını ortaya çıkardı.[3]
2017'de, 525 yılında Roma döneminde yaşanan sel felaketi ile toprak altında kalan kısımlarında da kazı yapıldı. Burada da 30'a yakın kaya mezarı keşfettiler. Bu mezarların bazıları tahrip edilmemiş, içinde gömülerle beraber keşfedildi. Buluntular Nekropol'ün önünde inşa edilen Urfa müzesine taşındı.[3]
Şanlıurfa'daki diğer nekropoller ve İmar Barışı krizi
değiştirŞanlıurfa'da Kızılkoyun Nekropolü dışında 3 adet daha nekropol bulunmaktadır. Kızılkoyun Nekropolünün 500 metre güneyindeki Balıklıgöl havzasında da bulunan Kale Eteği Nekropolü, şehir merkezindeki Suriçi Nekropolü, Tektek dağlarındaki nekropoller Şanlıurfa'da mevcut olan diğer nekropollerdir.[7][8]
2018'e kadar belediye, Kale Eteğindeki gecekonduları yıkıp gecekondular altındaki kaya mezarları gün yüzüne çıkarırken, 2018'de İmar Barışı Yasası faaliyete girdi. Bu alandaki gecekondu sahipleri İmar Barışından faydalanıp gecekondularına Yapı Kayıt Belgesi çıkarttı. İmar Barışı Yasası yüzünden belediye bu gecekonduları yasal olarak kamulaştırıp yıkamadı. Öyle ki kale duvarlarına bitişik olarak yapılan gecekondular bile yıkılamadı. İmar Barışı; Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi, Şanlıurfa Valiliği ile Çevre Şehircilik Bakanlığı arasında bir krize döndü. Sorun günümüzde hala çözülememiştir.
Kızılkoyun Nekropolünde 100'e yakın kaya mezarı varken Kale Eteği Nekropolünde 1.000 ile 2.000 arası kaya mezarı olduğu tahmin edilmektedir.
Kaynakça
değiştir- ^ "Kızılkoyun Tanıtım Broşürü" (PDF). Kızılkoyun Tanıtım Broşorü. Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi. 2 Mart 2022 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ "Urfa Tarihi". Eski Çağlarda Urfa Adları. Şanlıurfa Valiliği. 18 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ a b c d e f g h i j k l m "Kızılkoyun Nekropolün Tarihi". Kızılkoyun Nekropolü Arkeolojik Sit Alanı’nın Koruma-Planlama Kapsamında Değerlendirilmesi. Hülya ÖZTÜRK TEL-Fatma Şebnem KULOĞLU YÜKSEL /DergiPark.
- ^ a b c d e f g "Kızılkoyun Nekropolünün Tarihi - 2". Multi instrumental documentation and 3D modelling of an archaeological site: a case study in Kizilkoyun Necropolis Area. Halil İbrahim ŞENOL, Abdulkadir MEMDUHOĞLU, Mustafa ULUKAVAK /DergiPark. 3 Temmuz 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ a b ALİ İLASLAN, ZEYNEP NİDA YILDIRIM İLASLAN (3 Aralık 2024). Geçmişin İzinde Şanlıurfa (PDF). s. 141-142. 15 Ekim 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Aralık 2024. Birden fazla
|sayfalar=
ve|sayfa=
kullanıldı (yardım) - ^ "Roma Dönemi Sel Baskını". Eskiçağ'dan Kurtuluş Savaşı'na Kadar Urfa Tarihi. Kültür ve Turizm Bakanlığı. 23 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "Urfa'daki Diğer Nekropoller". ŞANLIURFA KALE ETEĞİ NEKROPOLÜ KAYA MEZARLARI. Yusuf Albayrak/DergiPark. 13 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "Urfa'daki Diğer Nekropoller - 2" (PDF). Tek Tek Dağları Nekropolü. Bahattin ÇELİK/Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 28 Aralık 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 15 Temmuz 2022.