Kategori:Seyhan'daki müzeler

SABRİ ŞENEVİ “SİNEMA MÜZESİ”

Adana'da yaklaşık 15 yıl gönüllü sinema makinistliği yapan Sabri Şenevi, küçük yaşlardan bu yana biriktirdiği yüzlerce film, binlerce afiş ve sinema makineleriyle müzeye dönüştürdüğü evinde, ziyaretçilerine nostaljik filmler izleterek adeta zamanda yolculuk yaptırıyor.

Merkez Seyhan ilçesi Alidede Mahallesi'nde yaşayan Sabri Şenevi'nin beyaz perdeye olan tutkusu, 5 yaşındayken babasıyla gittiği yazlık sinemayla başladı.

Bu süreçte sinema çöplüklerine atılan film ve afişleri toplayarak biriktiren Şenevi, 17 yaşına geldiğinde yazlık sinemada gönüllü makinistlik yapmasının yanı sıra koleksiyonu için yeni materyaller toplamayı sürdürdü.

Makinistlik yaptığı 15 yılda çok sayıda film ve afişi arşivine kazandıran Şenevi, evinin zemin katını 2011 yılında sinema evine dönüştürmeye karar verdi.

Şenevi, koleksiyonundaki 4 film makinesi, 260 makara film ve yaklaşık 25 bin dijital film ile 10 bin film afişi arşiviyle 8 yılda müzesini oluşturdu.

Kendi adını verdiği müzede ziyaretçilerine eski makinelerle ücretsiz olarak özlemli filmler izleten Şenevi, gazoz ve patlamış mısır ikramıyla da gönülleri kazanıyor.

"Sinema sevgim Tarzan filmiyle başladı"

Şenevi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sinemayla ilk kez 1964 yılında 5 yaşında izlediği "Tarzan" filmiyle tanıştığını söyledi.

Babasının, annesiyle kendisini yazlık sinemaya götürdüğünü belirten Şenevi, şöyle devam etti:

"Fim başlama saati geldi, ışıklar söndü. Yarı çıplak bir adam çıktı, bağırmaya başladı. Ormanın içinden aslanlar, kaplanlar, zürafalar, filler çıktı. Hayvanlar yarı çıplak adamın yanında toplandı. Hiç unutmam o sahneyi, beni de içine çekti. Sinema sevgim, tutkum o sahneyi gördükten sonra başladı. Beyaz perdenin büyüsünü o sahneden sonra anladım. O yıllarda makinistler kesilen filmleri ve afişleri atarlardı. Bunları bizim evin yakınındaki çöplüğe dökerlerdi. Arkadaşlarımla sinemanın çöpü geldiğinde koşar filmleri ve afişleri toplardık. Yırtılan afişleri yapıştırırdım, kırışanları düzeltirdim."

Şenevi, sinema makinistliğine 1975'te başladığını söylerken, "Makinistliği para için de değil sevdiğim için yaptım. Meslek olarak görmedim. Gündüz baba mesleği tenekecilik, akşam gönüllü olarak sinema makinistliği yaptım. O yıllarda Adana'da 150'ye yakın sinema vardı. 1990 yıllarına kadar gönüllü olarak çalıştım." dedi.

Emekli maaşını filmlere ve afişlere harcadığını vurgulayan Şenevi, şöyle devam etti:

"Müzeme üniversite ve liseden öğrenciler geliyor. Fotoğrafçı, sinemacı arkadaşlar geliyor. Toplanıyoruz burada çay, mısır, gazoz veriyorum. Sinemada geçmişi hatırlatıyorum. Sinema evimizde, her dönemden yerli ve yabancı filmlerin afişleri sergileniyor. Sinema makineleri, makara filmler, kitaplar, kasetler, plaklar gibi bir çok şey var. İstek üzerine film oynatıyoruz.

[1]

Adana Saydam Caddesi'ndeki evini adeta bir sinema müzesine çeviren Sabri Şenevi yıllarca yazlık sinemalarda sinema makinistliği yapmış.

Bu sinema evinde 20 bin kadar film, 10 bin yerli ve yabancı afiş, 150 tane 35 mm’lik film, 50 tane 16 mm’lik film, bir tane 70 mm’lik film, 3 tane büyük 35 mm’lik film, 5 makine, 7 tane 16 mm’lik makine, 5 makine ve 8 mm’lik 3 makine var. 5 bin tane yerli ve yabancı dvd, 4 bin tane kaset filmi ve her birinden bin film olmak üzere 25 tane hard disk var. (Kaynak:Ekşi Sözlük)

Müzeye çevirdiği evinde Yeşilçam’ı yaşatıyor.

KAYNAK(DHA )

Adana'da çocukken sinema salonlarında gazoz satan sonraki yıllarda ise 15 yıl film makinistliği yapan Sabri Şenevi o yıllarda oluşan sinema tutkusunu, bugün adeta müzeye çevirdiği evinde yaşatıyor. Burada biriktirdiği film afişlerini sergileyen ve ziyaretçilerine film gösterimi yapan Şenevi, “Amacım, şimdiki gençlere eski filmleri, aktörleri tanıtmak. Bizim yaşımızdaki insanlara da geçmişi hatırlatmak” dedi.(Kaynak: CNN Türk)

Sabri Şenevi Sineması

M. Demirel Babacanoğlu Yazdı

Adana sinemaların beşiği, şenliğiydi.

Sinema oyuncuları gelip giderdi. Bunların çoğu Adanalıydı. Yılmaz Güney, Demir Karahan, Melek Görgün, Hicran Işık, Ali Şen, İhsan Yüce, Salih Güney, Bilal İnci…

Gündüzden hazırlanır sinemaseverler, akşamları sinemaya koşarlardı. Nerdeyse her sokakta bir sinema vardı. Şimdi adlarını saymak bile zor. Yeni Sinema, Çamlı Sineması, Lüks Sineması, Çelik Sinema, Nur Sineması, Tan Sineması, Asri Sineması, Ünal Sineması, Erciyes Sineması, Alsaray Sineması, Arı Sineması, Arzu Sineması, daha niceleri…

Alsaray’a, şalvarlı, kirli giyinekli alınmazdı. Sinemaların önü dolar taşardı. Hangi sinemada hangi film oynuyor öğrenilirdi. Önceden bilet alınır, vakti geldi mi, ailecek, kümeler halinde, gruplar halinde, ya da bireysel gidilirdi. Varlıklı olanlar localarda yer alırdı. Çıt çıkmazdı. Özellikle sevgililer, nişanlılar sinemada buluşurdu.

Adana Altınkoza Film Festivali 1969 kuruldu, varlığını koruyor… Canlılık getiriyor Adana’ya. Sinema oyuncuları, galalara geliyor, tanışıyor izleyicilerle, güç kazanıyor… Ekonomi güçleniyor.

Televizyon çıktı, sinemaların sayısı azaldı.

Müşteri çekebilmek için erotik film oynatmaya başladı sinemalar. Sonra onların etkisi oldukça düştü; çekildiler. Yeni anlayışla, yeni filmler çekildi, yeni sinemalar açıldı. Sinema zevki değişti. Evlerde TV’den, çarşıda sinemalardan yeni anlayışla çevrilen filmler izlenmeye başlandı. Alidede Mahallesi‘nde; 01 Ocak 1958’de bir çocuk doğdu; Sabri adı verildi ona. Babası tenekeciydi, onun çırağı kalfası oldu, tenekecilik öğrendi. 29 Ekim İlkokulu’nu bitirdi. Sinemacılığa merak sardı..

Şöyle anlatıyor o günleri:

Sinemaların önüne giderdik, özellikle, Sucuzade Mahallesinde Lüks, Çelik sinemaları önünde Tommisk, Teksas gibi çizgi romanlar okur, satardık. Parasıyla sinemaya giderdik. Paramız olmadığı zamanlarda ise aradan kaçar girerdik. Ya da grup halinde gelenlere söylerdik, yanlarında bizi sinemaya alırlardı.

Lüks Sineması yabancı film oynatırdı, yerli film oynatmazdı. Bir aile geldi mi, beni de yanlarında sinemaya almalarını söylerdim, mantosunun arasına alırdı beni, sinemaya öyle geçerdim.

Bir gün, Bit Pazarı’nda film çekiyorlardı. Amcamın da burada dükkânı vardı. Eski eşyalar alıp satıyordu. Yanındaydım. Yılmaz Güney’i gördüm, şaşırdım. Omzunda eski somya taşıyordu. Bu sırada çocuğun biri karpuz kabuğu attı önüne. Yılmaz Güney omzundan attı somyayı, sinirlendi, çocuk kaçtı, bir şey yapamadı. Film çekerlermiş. Davet ettik, geldi yanımıza, oturdu, tanıştık, çay söyledik, içti. Memnun oldu…

Sinema izlemeyi severdim. Onun Korkusuzlar filmini izledim. Bu filmde Cahide Sonku oynuyordu. Koza Oteli’ne gelmişlerdi gördüm. 1969 Altın Koza Film Festivali’nde ödül aldı. Fatma Girik de vardı. Yılmaz Güney’in en çok beğendiğim filmi Umut Filmi oldu. Bu filmi yasaklandı. Sonradan yasak kaldırıldı.

Kendimi filmlere vermiştim. Çelik, Lüks Sinemalarında, kopan, kesilen film şeritlerini Kanlı Fabrika yakınında bulunan çöplüğe atarlardı. Biz de gider toplardık. Eve getirir kesikleri birbirine yapıştırırdım. Bunları su dolu sürahiye tutardım, büyültürdü. Çöpten bulduğum ampulün içine su doldurdum mukavva kutuya yerleştirdim. Masa üstüne koydum ayna ile güneş ışığını ampule yansıttım, kesiklerdeki biçimlemeler göründü.

Afişlerin arkası boştu, beyazdı, perde yaptım onlardan. Filmleri oynattım. Arkadaşlar, komşular geldiler, izlediler… aferin dediler, sende iş var dediler. Bu benim ilk sinema denememdi…

Çelik, Lüks sinemalarında yer göstericiliği (teşrifatçılık) yaptım. Gazoz, eğlence/çekirdek sattım. Gazozlar çok soğuktu, açınca çok patlardı. 32 dişe keman çaldırıyor derdim, hemen alırlardı. Getir dokuz kişiye bir gazoz, al yüz para, ver beş kuruş diyenler olurdu.

Babam, eğrilmiş, yamulmuş film makaralarını doğrulturdu, ben götürüp sinemaya teslim ediyordum. Bu sırada, makinistin yanında duruyordum, çalışmaları izliyordum, kopan filmlerin yapıştırılmasına yardımcı oluyordum. Makinist, çalışmalarımı görünce gel sen bana yardımcı ol dedi, bende evden izin alıp gelip yardımcı oldum. Böylece sinema makinesini çalıştırmayı öğrendim, makinist oldum. Arzu Sineması’nda makinistlik yaptım.

Makineler dijitale (Sayısala) dönünce eski makineler kullanılmaz oldu. Hurdaya çıkarıldı. Ben sinemalardan bu makineleri satın aldım. Hatta Anamur’a gittim, Osman Karayel‘den eski bir makineyi satın aldım.

Bende 35’lik beş tane, 16’lık dört tane; 8’lik beş tane makine bulunmaktadır…

Evi tamir ettirdim. Sinema için perdeleri yerleştirdim, makineleri düzenledim, oldu sinema evi.

Adını, Sabri Şenevi koydum.

Sinema’mda film oynatmaya başladım. Komşular geliyor, arkadaşlar geliyor, tez yapmak isteyen öğrenciler geliyor, gazeteciler geliyor, ilgililer geliyor, izliyorlar filmleri…Öğrenciler bilgi aldılar, tez yaptılar sınıflarını geçtiler, mezun oldular.

Yaşam öykümü de anlatayım size: Alidede Mahallesi 2950 Sok. No 26 nolu evimizde (Seyhan-Adana.) 01 Ocak 1958’de doğdum.

29 Ekim İlkokulu’nu bitirdim. Başka bir okula gitmedim. Evlenmedim. Sinemayla evliyim. Aileden kimse kalmadı.[2]

  1. ^ UZUNYOL, Zehra Idil (2020-10-10). "Gazetecilik Mesleğinde Sosyal Medya Kullanım Kurallarının Analizi: Anadolu Ajansı Örneği". Atatürk İletişim Dergisi. doi:10.32952/atauniiletisim.766519. ISSN 2146-1538. 
  2. ^ Alp, Selda (2017-06-01). "İstanbul Hıristiyan Mezarlıklarındaki Hayvan Sembolleri". Anadolu Üniversitesi Sanat & Tasarım Dergisi. 7 (1): 198–213. doi:10.20488/sanattasarim.563684. ISSN 2146-7692. 

"Seyhan'daki müzeler" kategorisindeki sayfalar

Bu kategoride toplam 5 sayfa bulunmaktadır ve şu anda bunların 5 tanesi görülmektedir.