"Kalem harfleri, harfler kelimeleri ve kelimeler cümleleri yarattı ve ben onlardan ufak tefek şiirler oluşturdum. kimi zaman düşünceler anatomisinde yer buldum, ana fikri başlık yaptım, kimi zaman ise konmayan başlıklarda sen buldun anafikri. Cümlelerin ortasındaki minicik virgüller büyük şeyleri anlatabilmem için bir yol oluşturdular. O yolda birçok kişi buluştu, yürüdü, düşündü, ağladı, güldü vesaire... Virgüller hiç durmadı. Bencil olan onlar değildi, sadece kendilerini göstermek için yoklardı o uzun cümleler yolunda. Onlar belki de yorgunlardı, yorulmuşlardı ve ben insanoğlu insan bir heyecan vurgusu yarattım, uzunca dik bir çizgi ve altında minicik bir nokta. Virgüller bir an olsun dinlendiler, dinlenebildiler. Onlar sadece bu uzun cümle yolunun ufak fertleriydiler, aslında aramızdan birçok kişi yürümekteydi o yolda; kalabalık cadde ortası kurulan ATM'den para çekmek için girdiğimde soğuk taşa yüzünü emanet eden bakımsız, en önemlisi barakasız garip, 13 sene önce bana güle güle diyemeyen kanımdan bir damla, kırık sandalyelerde oturma savaşı veren dostum, karaya bulanan yeşil, parayla yıkanan onurlar, savaşla harabe ruhlar, ihanet kurbanı dostluklar, suç dolu sevaplar, battaniyeye sarılmış sahibine ağıteden sevimli köpek, elleri kir dolu sokak çocuğu, yokuşlara göğüs geren minik ayakkabılar... Onlar bu yolun daimi konukları, akıp giden cümlelerin virgülleriydiler. Yazılan her satır, beraberinde belki hiç tanımadığımız belki de çok yakın olduğumuz bir konuğu misafir etti bu uzun cümle yoluna ve her konuk bir virgüldür. Kalem, sürekli yazdı, bitap düştü, cümlelerin bu denli uzaması onu yormuştu. Artık virgüller de bitkindiler, yardım istediler. Kalem bu yorgunluğa dayanamadı ve yazarının elinden düştü beyaz sayfanın tam üzerine. Ve yığıldı kaldı. O an tüm cümle yolu sakinleri şaşkınlıkla birbirlerine baktılar, virgüller birdenbire durdular, o kalabalık yolun sonu gelmez ucunda bugüne kadar hiç görmedikleri bir şey gördüler. Hemen bu garip şeye bakmak için hızla ilerlediler. Gördükleri şey onları yaratan bugüne değin var olmalarını sağlayan yaratıcıları kalemdi. Öylece yığılmış kalmıştı. Her bir cümle yolu sakini çepeçevre olan bitenden habersiz, hayretle birbirlerine bakındılar. Yolun ilerisi yoktu, kapanmıştı. Kalem son kez bir şey yaratmıştı bilmeden, belki de uzun zamandır ihtiyacı olan, dinlenmesi için gerekli olan fakat bir türlü bulamadığı şeydi o... Ufak bir nokta."[1]