Samipaşazade Sezai
Sami Paşazade Sezai (Osmanlı Türkçesi: سامی پاشازاده سزائی) (d. 1859, İstanbul - ö. 26 Nisan 1936, İstanbul), Türk gerçekçi öykücü, romancı. Türk edebiyatının ilk gerçekçi romanlarından birisi olma özelliğiyle edebiyat tarihinde büyük önem taşıyan Sergüzeşt adlı romanın yazarıdır. 1892'de yazdığı Küçük Şeyler ile Türk edebiyatında modern öykücülüğün kurucularındandır.[1][2][3]
Sami Paşazade Sezai | |
---|---|
Doğum | 1859 İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm | 26 Nisan 1936 (77 yaşında) İstanbul, Türkiye |
Meslek | Siyasetçi, diplomat, yazar |
Dönem | 1879-1923 |
Yaşamı
değiştir1859 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Tanzimat devrinin ileri gelen isimlerinden, Osmanlı Devleti’nin ilk Maarif Nazırı (eğitim bakanı) Abdurrahman Sami Paşa ile Paşa’nın ikinci eşi olan Gürcü[4][5] asıllı Dilârâyiş Hanım[6][7]’ın oğludur.
Sultan III. Ahmed devrinde Osmanlı ordusu ile Mora’ya gitmiş ve orada Tripoliçe’de tekke kurmuş bir aileye mensuptur. Büyük babası Halvetî tekkesi şeyhlerinden Ahmed Necib Efendi, babası ise Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk Maarif Nazırı (eğitim bakanı) olan Abdurrahman Sami Paşa’dır. Annesi Gülârâyiş Hanım, Kafkasya’dan kaçırılmış bir Gürcü kızıdır. Kardeşi Hazîne-i Evrâk mecmuasının kurucularından Samipaşazade Abdülbaki’dir. Mora İsyanı sırasında, isyanın bastırılmasında görev alan babası adada rehin kalan ailesini kurtardıktan sonra Mısır’a iltica eder ve Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın hizmetine girer. Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın ölümünden sonra hidiv olan Abbas Paşa ile anlaşamayınca 1849’da Mısır’dan ayrılmak zorunda kalan Abdurrahman Sami Paşa, kalabalık ailesiyle birlikte İstanbul’a gider ve Osmanlı Devleti’nin hizmetine girerek Rumeli müfettişliği, Trabzon, Vidin, Edirne ve Girit valilikleriyle Maarif nazırlığı, Meclis-i Vala, Meclis-i Aliyye ve Meclis-i Ayan üyelikleri gibi önemli görevlerde bulunur.
Samipaşazade Sezai, babasının İstanbul Fatih’in, Taşkasap semtinde bulunan konağında doğdu. Bir mahalleyi andıran bu konak, aynı zamanda Ziya Paşa, Ahmed Vefik Paşa, Ali Suâvi, Osman Nevres, Yenişehirli Avni Bey ve Üsküdarlı Hakkı Bey gibi devrin önemli fikir adamı ve edebiyatçılarının eğitim gördüğü bir kültür merkezi hüviyetindedir.
Babasının Taşkasap’taki konağında özel öğrenim gördü. Konaktaki eğitim yıllarında Farsça, Arapça, Fransızca, Almanca; daha sonra Londra’da görev yaptığı yıllarda İngilizce öğrendi. Yirmi yaşına kadar resmi bir görev almayıp, edebiyat konusundaki bilgilerini artırmayı tercih etti. “Maarif” başlıklı ilk yazısı 1874 yılında “Kamer” adlı gazetede yayımlandı 3 perdelik bir piyes olan “Şir” isimli ilk eseri 1879’da yayımlandı.
1880'de, ağabeyi Abdüllatif Suphi Paşa’nın başında olduğu Evkaf Nezareti Mektubi Kalemi’ne memur oldu. Babasının ölümünden sonra da Londra elçiliği ikinci kâtipliğine atandı. Orada kaldığı dört yıl boyunca İngiliz ve Fransız edebiyatlarını yakından izledi. 1885’te elçilik görevlerinin şapka giymesi yasağına uymadığı için elçilik kadrosu azledildiğinde İstanbul'a döndü. 1885-1901 arasında İstanbul’da yaşadı ve edebi açıdan verimli bir dönem geçirdi.
Abdülhak Hamit ve Recaizade Ekrem ile yakın dost oldu. 17-18 yaşlarında iken tanıştığı Namık Kemal ile sürekli mektuplaştı. Diğer Tanzimat yazarları gibi çok sayıda eser vermedi; bir roman, iki küçük hikâye kitabı, hatıra ve seyahat yazıları yazdı. 1888’de bir paşazade ile cariyenin aşk öyküsünü anlattığı Sergüzeşt adlı romanı yayımlayarak Şemseddin Sami, Namık Kemal ve Ahmet Mithat Efendi'den sonra Türk edebiyatının ilk romancıları arasına girdi. Alphonse Daudet'den “Jak” romanını Türkçeye çevirdi. 1891’de hikâyelerini “Küçük Şeyler” adlı kitapta topladı. 1897'de İkdam Gazetesi'nde makaleler ve hikâyeler yazdı. Bazı makale ve hikâyelerini “Rumuzü'l-Edeb” (1898) adlı kitapta topladı.
Sergüzeşt romanı yüzünden göz hapsine alındığını düşünerek bundan kurtulmak için 1901’de Paris'e gitti ve 1908'de Meşrutiyet'in ilanına kadar da orada kaldı. Yurtdışına kaçışını Servet-i Fünûn dergisinde yayımlanan “1901‘e Ait Bir Hatıra” başlıklı yazısında anlattı. Paris’te Jön Türkler’le tanıştı; İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı ve cemiyet içinde saygın bir yere geldi. Cemiyetin 15 Şubat 1902’de yayın hayatına başlayan "Şüra-ı Ümmet" adlı yayın organında Osmanlı Devleti politikalarını ve rejimini eleştiren yazılar yayımladı. Paris yıllarını “1901’den İtibaren Paris’te Geçen Seneler”, “Paris Hatıratından”, “Paris’te Yedi Sene” adlı yazılarında anlattı.
II. Meşrutiyet’in ilanı üzerine İstanbul'a döndü ve Madrid elçisi olarak görevlendirildi. I. Dünya Savaşı başlayınca Madrid'den İsviçre'ye geçti, savaşın sonuna kadar burada kaldı. İspanya yıllarını “Gırnata ve El-Mescidü’l Camia: Elhamra” adlı iki yazıda, İsviçre’de geçirdiği zamanı “İsviçre Hatıratı” başlıklı yazılarında anlattı.
Mütareke devrinde 1921 yılında yaş haddi dolmadan hükûmet tarafından emekliye sevkedildi ve İstanbul'a döndü.
Son yıllarını Kadıköy‘ün Mühürdar semtindeki evinde geçirdi. Çok sevdiği yeğeni İclal'in ölümü üzerine yazdığı mensur bir mersiye ile daha bazı nesir ve hatıralarını 1924’te yayımladığı “İclal” isimli kitapta topladı.
1927'de kendisine Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararıyla "Hidamat-ı Vataniyye" tertibinden maaş bağlandı. 26 Nisan 1936 tarihinde İstanbul'da zatürreden öldü. Cenazesi, Göksu’daki aile mezarlığına, yeğeni İclal’in yanına defnedildi.
Zeynep Kerman kendisinin tüm eserlerini üç cilt halinde topladı.[8]
Edebi kişiliği
değiştirİlk eserini Namık Kemal etkisinde yazdığı “Şir” adlı eseri ile tiyatro oyunu alanında veren sanatçı; roman, hikâye, hatıra, sohbet, makale ve şiir ile üne kavuştu.
Tek romanı olan Sergüzeşt, bütünüyle esaret konusunu işleyen ilk roman olarak Türk edebiyatında yer aldı; cariyelik ve kölelik siteminin eleştirildiği roman, onun en ünlü eseri oldu. Besim Ömer Paşa tarafından Fransızcaya çevrildi.[9]
Romanının getirdiği ünle hikâyeci yönü gölgede kalmış olsa da hikâyecilik yönü çok güçlü bir yazardı. Küçük olayları konu alan hikâyeleri ile kısa hikâye türünü, Türk edebiyatına soktu. Tanzimat döneminin en genç yazarı olan sanatçı, “Küçük Şeyler” adlı kitabı ile Servet-i Fünûn yazarlarını etkiledi. Namık Kemal’in etkisiyle birçok hikâyesinin dilini süsledi, uzun cümleler kullandı.[9] Yazılarında romantizm ile realizmi birleştirdi. “Sanat için sanat” anlayışıyla eserler verdi. Konularını her zaman yerli hayattan seçti.
Eserleri
değiştirRoman
değiştir- Sergüzeşt (1889)
Hikaye
değiştir- Küçük Şeyler (1892)
- Müdafaa-i Zulüm
Oyun
değiştir- Şir (arslan, 1879)
- Mantemeden
Sohbet-Eleştiri-Anı
değiştir- Rumuzu’l- Edeb (1900)
- İclal (1923)
Ayrıca bakınız
değiştirKaynakça
değiştir- ^ Kahraman, Alim (1998). "HiKAYE" (PDF). TDV İslâm Ansiklopedisi. Cilt Cilt 17. ss. s. 495. 11 Nisan 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2017.
- ^ Törenek, Mehmet. "Hikâyeciliğime Düşen Cemre: Küçük Şeyler" (PDF). 21 Mayıs 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 16 Mayıs 2017.
- ^ Ömer, Ayhan. "Sami Paşazade Sezai Kedi Öykülerinin En Güzelini Yazdı" (PDF). 25 Mart 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2017.
- ^ A. Ferhan Oğuzkan, Sami Paşazade Sezai 5 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Varlik Yayinevi, 1954, p. 3.
- ^ Ali İhsan Kolcu, Tanzimat edebiyatı, 2. cilt 5 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Salkımsöğüt Yayınları, 2007, p. 205.
- ^ Türk ansiklopedisi, Türk ansiklopedisi, 28. cilt 5 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Millî Eğitim Basımevi, 1980, p. 492.
- ^ Turk Klasikleri, Turk Klasikleri, 33. sayı 5 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., California Üniversitesi, 2010, p. 3.
- ^ Öztürk, Yakup. "Bir edebiyat ustası: Zeynep Kerman". Yeni Şafak. 29 Ocak 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ocak 2018.
- ^ a b Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;yakup
isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)