Sonat (Latince ve İtalyancada sonare, "ses çıkarmak") müzikte, tam olarak ve kantatın (Latince ve İtalyancada cantare, "şarkı söylemek") anlamına gelmektedir . Müzikal literatürde ise söylenen değil çalınan bir parçayı ifade eder. Müzik tarihi boyunca evrilmesi sonucu belirsizleşen terim, klasik çağ öncesi çeşitli biçimleri belirtir. Bir ya da iki çalgı için bestelenen, allegro, adagio, andante gibi türlü karakterlerde üç ya da dört bölümden oluşan, müzik eseridir. Sonatlar genellikle dört muvmanlı (ana bölümlü) olan piyano, keman, viyolonsel gibi solo çalıgılarla, piyano eşliğinde yaylı ya da üflemeli çalgılardan birine yazılan kompozisyonlardır.

Sonat, 16. yüzyılda insan sesi için bestelenen kantatlara ve klavye için bestelenen toccoia'ya karşıt olarak çalgılarla seslendirilen müzik parçaları için kullanılan bir terimdi. Ancak, çok geçmeden sonat terimi, çalgı müziğinin tek bir biçimini belirtir duruma geldi. 16. yüzyılın sonlarına doğru çalgılara daha büyük bir ilgi gösterilmeye başlandı. Bundan böyle çalgı, çok sesli bir müzik ürününde bir ya da birden çok vokal bölümünün yerini almaya başladı. Bir Canzone’de de tümüyle insan sesinin yerini alması bundan sonra Canzone de söner biçiminde adlandırılmasına yol açtı. Daha sonra bunların yerini Gabrielli’nin beş ya da sekiz çalgı için bestelediği sonatlar aldı. Aynı biçimde lavtacılar da moda olan dans parçalarını bir sıra izleyerek çalgılara uyarladılar. Buna göre parça, prelüdle başlıyor, bunu allamande, courante, sarabande, gigeu izliyordu.

17. yüzyılın sonlarına kadar sonat, dans süitlerini ya da her bestecinin sonatın düzenlenebileceği biçimsel bir plan arayışı içinde olduğu, başka bir çalgı parçasını anımsatabilecek nitelikteydi. Monotematik sonatın doğuşuysa 18. yüzyılın başlarına rastlar. Bu biçimde, tema ana tonda sunulur, ilk evrede eksen değiştirerek genellikle dominant ya da bağdaş majör tona kadar geliştirilir. İkinci devrede, yeni bir tona erişene kadar geliştirildikten sonra ana tonda tamamlanır.

18. yüzyılın ikinci yarısında Corelli, Vivaldi, Bach vb. besteciler sonatlarını bu biçimsel şema çevresinde bestelediler. Öte yandan sonat giderek koreografik kökeninden uzaklaştı ve eski dans adlarının yerini, hareketleri belirten terimler aldı. Monotematik sonatın boyutlarıysa 1750’ye doğru genişledi. Aynı zamanda birinci temaya bir tema daha eklendi.

19. yüzyılın başlarında bu biçim Bach, Mozart ve Haydn’ca benimsenerek bu besteciler tarafından sonatın ikişerli ya da üçerli biçimleri ayrım yapılmaksızın kullanıldı. Beethoven ile birlikte sonat tam bir yapıya kavuşurken, birinci ve ikinci tema arasında karşıtlık öğeleri yer almaya başladı. Böylece sonat artık kesin olarak dört hareketli klasik biçimine kavuştu. Romantik dönemde sonat türünün en güzel örneklerini ise Frédéric Chopin, Schumann ve Liszt verdi. 20. yüzyılın başlarındaysa sonat genel olarak müzik alanındaki evrime uydu.

Dış bağlantılar

değiştir