Tartışma:Osmanlı İmparatorluğu/Arşiv 1
Burası geçmiş tartışmaları içeren bir arşiv sayfasıdır. Lütfen bu sayfayı düzenlemeyin. Eğer yeni bir tartışma başlatmak istiyorsanız, eskilerden birini canlandırabilirsiniz ya da mevcut tartışma sayfasında yeni bir tartışma başlatabilirsiniz. |
Arşiv 1 | Arşiv 2 | Arşiv 3 | → | Arşiv 5 |
- Aşağıdaki tartışma, bir arşiv olarak korunmuştur. Lütfen üzerinde herhangi bir değişiklik yapmayınız. Daha sonraki yorumlar, tartışma sayfasının uygun kısmında yapılmalıdır.
deneme 1. Her şeyi eğitime bağlamayın. 2. "Önceki padişahlar iyiydi ama sonradan gelenler kelek çıktı zevk alemine dalıp devleti iyi yönetmediler" demek "ben tarih hakkında zır cahilim" demekle eşdeğerdir. 3. Saray yaptırmakla devlet yıkılmaz, imparatorluk hiç yıkılmaz.
Sağdaki tabloda Devletin fesh tarihi olarak 29 ekim 1923 cumhuriyetin ilanı yerine 1 Kasım 1922 tarihli "saltanatın ilgası hakkında kanun"un esas alınması daha manktıklı olur.
hayır osmanlının bitişi 29 ekim 1923 te olmuştur saltanatın fesh edilmesiyle değilisterseniz araştırın--Graywolf 18:35, 20 Şubat 2007 (UTC)
İçindekiler
- 1 Şablon sorunu
- 2 İmlâ Bozuklukları
- 3 Osmanlı İmparatorluğu mu Osmanlı Devleti mi?
- 4 Bayrak
- 5 Konstantiniyye
- 6 İmparatorluk mu devlet mi ?
- 7 Dönemler
- 8 Çetin Altan'ın 24 yıl önceki bir yazısı
- 9 Osmanlı İmparatorluğu bir Türk devletimidir?
- 10 Gerileme Dönemi
- 11 Osmanlı Devleti
- 12 dönemselleştirme
- 13 Askeri Sistemin Bozulması
- 14 askeri sistemin bozulması II
- 15 Osmanlıca-Türkçe
- 16 Sosyal Alandaki Bozulmalar
- 17 Dönemler
- 18 Harita Sorunu
- 19 Referanslar
- 20 Resmi Dil Türkçedir
- 21 Osmanlı topraklarındaki şu an bulunan devletler. yanlışı
- 22 Osmanlı topraklarındaki şu an bulunan devletler. doğru!!!
- 23 OSMANLI HARİTASINDA EKSİKLİKLER VAR
- 24 Doğu Afrika Kıyılarında Osmanlı Faaliyetleri
- 25 Bilgi kutusu
- 26 Tekrar kategorilendirme
- 27 Fakhri Pasha
- 28 Devlet Yönetimi
Şablon sorunu
Osmanlı davleti bir Anadolu devleti olduğuna göre tarihteki Türk devletleri şablonu şablonu yerine Anadolu tarihi şablonunun kullanılmasını öneriyorum.--Macukali 13:07, 17 Ocak 2007 (UTC)
İmlâ Bozuklukları
Türkçe karakter problemi nedeni ile imla bozuklukları var. Makaleye katkıda bulunan arkadaş zahmet etmemiş anlaşılan... --Timurberk 13:15, 29 Temmuz 2005 (UTC)
- Yazim bozukluklarindan ote, bu makalede yapi bozuklugu var. Makalenin birkac parcaya bolunmesi gerek, Osmanli Imparatorlugu'nun ekonomik yapisi gibi. Umarim bir gun zamanim olur...
Osmanlı İmparatorluğu mu Osmanlı Devleti mi?
- Bence isim olarak Osmanlı Devleti yerine Osmanlı İmparatorluğu kullanılmalıdır neden derseniz Osmanlı ilk beylik olarak kuruldu daha sonra büyüdü devlet haline geldi İstanbul'un Fethinden sonrada İmparatorluk haline geldi her yerdede Osmanlı İmparatorluğu yazıyo belgesellerde dahi Osmanlı İmparatorluğu diye söleniyo Avrupa'da Osmanlı İmparatorluğu İngilizce olarak Ottoman Empire diye belirtilmiş yani bundanda anlaşıldığı gibi Osmanlı İmparatorluğu daha uygun diye düşünüyorum. --Okan ÖRGÜN 20:32, 4 Şubat 2008
Bayrak
Devlet-i Aliye-i Osmaniye bayrağını koydum fakat altına Osmanlı Bayrağı yazıyorum olmuyo bi el atın çözemedim. StANDby007
- Bayraktaki yıldız Türkiye bayrağından farklı idi bildiğim kadarıyla. --Timurberk 17:35, 28 Ocak 2006 (UTC)
- İlk dönemlerde daha fazla köşsesi vardı ve ay daha açık ağızlıydı, sonraki dönemlerde gittikçe bugünkü haline dönüştü.
- Osmanlı Bayrağı olarak konulan bayram Türk Bayrağı. Yanlış hatırlamıyorsam osmanlı bayrağının fonu kırmızı değil yeşil idi. Bonjurkes
- Yeşil Bayrak Osmanlı'da en son ne zaman kullanıldı bir de onu hatırlayın bakalım.
- Osmanlı Bayrağı olarak konulan bayram Türk Bayrağı. Yanlış hatırlamıyorsam osmanlı bayrağının fonu kırmızı değil yeşil idi. Bonjurkes
Saygılar
- Yeşil bayrağın en son kullanıldığı tarihi tam olarak bilmesem de oradaki bayrağın Türk Bayrağı olduğunu ve Osmanlı Devleti'nin Türk Bayrağı kullanmadığını biliyorum Bonjurkes 17:46, 28 Ocak 2006 (UTC)
- Demek ki yanlış biliyorsunuz ve doğrusunu öğrenmek için hiç de geç değil.
- Şimdi kullanılan Türk Bayrağı II.Abdülhamid Han devrinde tasarlanmış ancak kullanılması I.Dünya Savaşı Yıllarında olmuştur.Ancak o bayraktaki yıldız sekiz köşeli idi.Bunun yanında Asakir-i Osmani yani Osmanlı Ordusu yeşil bayrak,üç hilal ve fetih ayetleri de içeren farklı sancaklara sahiptir ve kullanımda pek bir öncelik görülmememektedir.Yani şimdiki Türk bayrağı için Osmanlı'nın eski bir bayrağıdır.
demek yerine Eskiden kullanılan sancaklardan biridir demek daha doğru olurdu.Osmanlı Türk-İslam devleti olduğunu savunur ve yeşil İslam'ın kırmızı Türklüğün sembolü olduğundan Osmanlıların bayraklarında her iki rengi de kullanmış olması yadsınacak bir durum değildir...
______ olur mu ya gerçek Osmanlı bayrağı yeşil üzerine 3 hilal şeklindedir ancak bazı bayrakların fonu kırmızıda olabilir
Konstantiniyye
Konstantiniyye hakkında bilgi veren kardeşim o konuyu ik defa senden duydum bağışla beni :) . Bende derine inersem Bu osmanlı devleti makalesi ve haritası toptan değişir ama vaktim yok. Konstantiniyye hakkında verdiğin bilgiler için teşekkür ederim. StANDby007
İmparatorluk mu devlet mi ?
Osmanlı Devleti yerine imparatorluğu daha uygun olmaz mı ? --AbSar 12:13, 26 Şubat 2006 (UTC)
Sanirim Osmanli Imparatorlugu meclisin kurulmasi ile devlet olmustur. Emperyalist bir devlet olmadigi iddasini kabul etmiyorum. Evet Avrupa devletleri gibi emperyalist degildi fakat genislemeye calisan bir aile tarafindan yonetilen bir imparatorluktu.--Luke Skywalker 11:43, 24 Ekim 2006 (UTC)
- Memalik kelimesi memleketin çoğuludur metnin orijinalinde Memalik yada Devlet geçtiği için Osmanlı Devleti uygun görülmüş.
- Öte yandan sizin de buyurduğunuz üzre Batı dilerrinde Imperial Ottoman şeklinde tamlamalar kullanılsa da buradaki "Emperial" sözcüğü emperyalist çağrışımlar uyandırdığından sanırım Devlet demek daha uygun olur. Çünkü "Osmanlı İmparatorluğu" batının anladığı tarzda "Emperyalist" bir devlet değildi.
Wisdom 12:48, 26 Şubat 2006 (UTC)
- İmparatorluk konusu sanırım daha önce de tartışılmıştı, sonuçta en uygun tanımın Devlet olduğu kararına varıldı, zaten gerek resmi gerek kişisel yerli metin ve kaynaklarda İmparatorluktan ziyade Devlet tanımını kullanılmakta. Fakat isim konusunda ufak bir sorunum var: Osmanlı Devleti (Devlet-i Âliyye-i Osmâniyye) bana biraz sorunlu gözüküyor. Eğer Osmanlı kaynaklarında geçen isim, mutlak olarak, Devlet-i Âliyye-i Osmâniyye ise, maddenin adı bu olmalıdır. Belki Türkçe olarak daha çok anlaşılabilir olsun diye, Osmanlı Devleti de olabilir. Ama böyle biri parantez içinde garip duruyor. Sonuçta diğer isim de maddede belirtilecek bu nedenle isim konusunda düzeltme yapmamız şart diye düşünüyorum. Teşekkürler, iyi çalışmalar... - Noumenon 13:27, 26 Şubat 2006 (UTC)
- Osmanlı devleti meclis sitemine geçtikten sonra nasıl devlet olabiliyor ki? Birtanya İmparatorluğunda da zaten meclis yok muydu? Kaldı ki, Dünya'nın en bütyük 2-3 imparatorluklarından birine devlet demeyi hiç yakıştıramıyorum, evet imparatorluklar da sonuçtabir devlettir ama Mısır'ı, Bulgaristan'ı, Arnavutluk'ı, Yunanistan'ı, Bizans'ı, İran'ı, Suriye'yi, Sırbistan'ı, Romanya'yı, Filistin'i, Libya'yı... fethetmiş, hükmetmiş bir develtin ismi sadece devlet olmamalı değil mi, nasıl ki Britamya Britanya Devleti değil de Britanya İmparatorluğu diyorsak, Osmanlı'ya da Osmanlı İmparatorluğu dememiz lazım. Bunun bir standardı yok mu? Milletin her dediği doğru olur mu? Bir de şöyle bir düşünce var; onlar böyle diyormuş biz de böyle diyelim diyoruz da günümüz Türkçesi ile o günün Türkçesi aynı mı? Benim Osmanı Devletinden anladığım yüzlerce devletten sadece biri, Osmanlı İmparatoruğu'ndan anladığım vaktinde gücü ve kudreti olan, çok geniş topraklara ve milletlere hükmeden bir devlet. --darkhorn ileti 23:06, 27 Şubat 2008 (UTC)
Dönemler
Hiçbir kaynakta Osmanlı'nın böyle dönemlere ayrıldığını görmedim.(benim bildiğim 1299-1453, 1453-1579, 1579-1699 , 1699-1792, 1792-1878, 1878-1921) Ayrıca dönemleri neyin başlatıp neyin bitirdiğine de değinilmemiş. Makale genel anlamda özensiz ve böylesine önemli bir devleti anlatmaya layık değil gibi duruyor. Bir el atmak lazım. ygn 22:05, 11 Mart 2006 (UTC)
Çetin Altan'ın 24 yıl önceki bir yazısı
Osman Gazi aslında ünlü bir Türk korsanı mıydı? Merak edenlerin işine yarar bayrak konusu internette olmadığı için şu anda link veremiyorum. İlk fırsatta da o konuda ilgili kaynaklardan yazarak aslında hangi klan olduklarını yazmaya çalışacağım. Saygılar.--LandSCape 19:29, 4 Haziran 2006 (UTC) ya sen varya lanscape turk tarihini altina ustune getirmek icin her elinden geleni yapiyorsun ne hikmetse. cetin altani ornek gostermekde ne.cetin alttan osman beyi korsan gostermekle halt etmis.birincisi sozlerinin hic bir bilimsel dayanagi yok. ikincisi hic bir tarihcinin gorusune yer vermemis yani bilimsel bir ozelligi yok sadece ortaligi bulandirmaya yonelik bir yazi. birde osmanlinin bir kara devleti olup sonuk bir deniz kuvvetleri oldugundan soz ediyor o yazisinda. ya sonuk bir deniz kuvveti olan bir imparatorluk nasil olurda butun akdenizi cok guclu deniz kuvveti olan ispanya portekiz ve diger avrupa devletletine kapatir.nasil olurda 16.yy da tarihin en buyuk deniz savaslarini kazanabilir. akdeniz ve karadenizi nasil turk golune donusturebilir. nasil olurda endonezya malezya ve filipinlerde hindistan deniz aciklarinda portekizlileri yuzyillarca uzak tutar.turks ve caicos slands ulkesi okyanusun ortasinda bir garip memleket . turk ismini nerden aldigini arastirki gorki osmanli deniz kuvvetleri 16 yy in en buyuk kuvvetiydi.soyleki batili devletler dunya ticaret yollarina giden guzergahin yani cin ve hindistana denetiminin osmanli imparatorlugunda oldugunu bildikleri vede osmanli onlari kita avrupasina mahkum ettigi icin yeni bir guzergah bulmak uzere enduluslu alimlerin dunyanin yuvarlakligi batiya gidilirse hindistana ulasilacagi yeni ticaret yolu kesfedilerek osmanli nin denetimindeki dunya ticaret egemenligine karsi kita avrupasindan mahkumiyetten kurtulacaklari tezinden hareketle sayin cristof columbus liderligide bati hint adalarini kesfi uzerine batiya yollanmislar bu deniz seferinde garibim kolomb bati hint adalari yerine amerika kitasini kesfetmis ancak bati bilgisizligi yuzunden bunun bir kita olabilecegini aklina bile getirememistir.bu yuzden amerikan yerlilerini hala indian yani hindistanli diye cagirirlar.osmanlida barbaros hayrettin pasa piri reis seydi ali reis tarihin yetistirmis oldugu en buyuk denizcilerden olusmustur.osmanli deniz kuveetleri cok buyuk stratejik hatalar yuzunden iki defa top yekun yok edilmis navarin olayi bunlardan biridir bu yokedilisi telafi etmek yuzyillar almiski osmanli deniz kuvvetlerinin bir kisim garip aydinlar tarafindan zayifmis gibi algilanmasinda bunun bir payi olabilir.bugun pasifik ve atlantikte cirit atarken yakalanip esir edilen leventlerin kokeninden amerika birlesik devletlerinde bir millet meydana gelmistirki bunlar meluncan diye cagrilir.filipin moro endonezya gibi devletlerin osmanli ile iliskilerine bakildiginda osmanli deniz kuvvetlerinin nasil bir derya oldugu gorulebilir.cetin altanin tarih konferansi onun dar bakis acisindan oteye gitmez.bir donem turk aydinlari yeni turkiye cumhuriyetini aka cikarmak icin tarihlerine demir attilar.lutfen kendinize bskalarini olcu almayin bunun yerine kendi tarihinizi bizzat arastirip ogrenin afrika kiyilarinda cirit atan leventler ulkeler fethetmistir.kisacasi cetin altan gibiler tarihten habersiz aydin gecinen kendi tarihine yabanci karanlikta kalmis aydinlardir.sana tavsiyem tarihi aslindan arastir.arsivlerden. inan sana cetin altandan daha cok bilgi verecektir.osman beyin korsanligina gelince savas sadece cephede surdurulmez karsi tarafi ekonomik olarakta cokertmek gerektirir.bati anadoludaki turk beyliklerinin tumu aldiklari sehirlerin ekonomik kaynaklarini kendi hesaplarina gecirmek suretiyle karsi tarafi kaynaksiz birakarak kendi guclerini olusturmuslardir.bunun islamdaki adi ganimettir. tum dunya devletleri tarihinde ganimet sistemi mevcut olmustur. buna korsanlik demek yalan olur.bir asiret reisi olan osman beyi denizci yapip balkanlara sefer duzenlettiren cetin altanin teorileride sallamadan ote hic bir nesnel anlam ifade etmez.gilan
Sayın Gilan; konuya yanlış yerden bakmışsınız sanırım. Soru şudur: 1- 'Osmanlı Oğuz Boyu mudur' kimsenin Türk değil dediği yok sadece o konuda dayanak alınan kaynağın yetersizliği vurgulanmış ayrıca 2. ilk bayraklarında yer alan imge karakterin ön türk dilinde ne anlama geldiği sorgulanmaktadır. Diğer konular Çetin Altan'ın şahsi mülahazalarıdır ancak araştırılmasında da tarihi olguların netleşmesi adına yarar vardır. Saygılarımla.--LandSCape 13:42, 19 Haziran 2006 (UTC)
sayin lanscape kardes aciklamam zatece cetin altan adres gosterildigi icindi.
osman beyin bir korsanmiydi imasi dahi akillari bulandirmaya yeterdi.saygilarimla (86.136.67.1) adini veya en azindan nickini birakmayan arkadaslar fazla heveslenmesin buraya bilgilerini isleyemezler.en azindan insanlarin kiminle tarisma ortaminda olduklari bilinsin.tesekkurler
Osmanlı İmparatorluğu bir Türk devletimidir?
Osmanlı İmparatorluğu tarihinin düayeni kimdir? Halil İnalcık. Bir makalesinde hatta 1996 yılında İlber Ortaylı'nın kendisiyle yaptığı röportajında şöyle demiş: “Osmanlı İmparatorluğu bir Türk İmparatorluğu değildi”
H. İnalcık, “The Meaning of Legacy: The Ottoman Case”, Imperial Legacy: The Ottoman Imprint on the Balkans and the Middle East (ed. L.C. Brown), Columbia U.P. New York, 1996. s. 19 Prof. Salih Özbaran ise Bir başka Osmanlı kimliği: Rumilik adlı makalesinde Osmanlı kimliğinin Rumi olduğu tezini savunmuş. Bu açıdan her ne kadar Çetin Altan'ın yukarıda yazdıklarını doğrulatamasak hatta muhalif tavrına versek de 15. yüzyıl öncesi hiç bir kronik ve belge de Türk, Oğuz ya da hanedanın kökenine dair hiç bir atıfta bulunulmadığı gerçeğinin üzerini örtemeyiz. Yeri burası olmamakla birlikte ön sayfadaki şablonda kullanılan Tarihteki önemli Türk devletlerinde kullanılan flama ya da bayrakların çoğunun sahte ya da bir ressamın kurgusu olduğu dipnotunu da düşmek lazım. Aksini ispatlamak isteyen artık arkeolojik mi olur bilmem Ortaöğretim tarih kitabı haricinde elle tutulur maddi delil sunsun. Nasıl yoktan vareder bilmem ama desinki filanca Hun devletinin bayrağı filanca fermanda, filanca mevkideki tümülüste ya da tapınak kabartmasında mevcuttur...Saygılar --Macukali 14:51, 2 Kasım 2006 (UTC)
Gerileme Dönemi
Gerileme dönemi başlığı altında garip garip seyler yazılmış, değiştirilmesi daha uygun olur.Burakhuseyin 14:43, 10 Temmuz 2006 (UTC)
Osmanlı Devleti
Osmanlı hanedanının Kayı boyundan geldiği tartışmalı bir konu, hangi boydan geldiklerini bilmiyoruz, dolayısı ile ne Kayı boyuna ait olduklarına ne de olmadıklarına dair bir belge yok, büyük bir olasılıkla bu boya aitler, ancak konunun kesinlik taşımadığı metinde belirtilmeli.
"Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar tarihin her döneminde toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır." cumlesinin burada gereği nedir. ayrıca bir çok isyan da merkezi iktidarın meşruiyetine karşı değildir, bazı durumlarda siyasi ve ekonomik çıkar sağlamak sebebler arasındadır.
"Türkiye'deki kimi, ve Türkiye dışındaki tarihçilerin çoğuna göre Osmanlı Devleti yönetim ve yürütmede temel esasları Doğu Roma İmparatorluğu'ndan almış bir imparatorluktur," denirken eğer kastedilen osmanlının bizansın devamı olduğu görüşü ise bu görüş geçen yüzyılın ilk onyıllarından sonra zayıfladı ve 70-80lerden sonra da terkedildi. ayrıca doğu roma bizanstır ve bizans kendisi bir doğu imparatorluğu olarak yakın doğu devlet geleneği üzerinde durur. osmanlı da aynı devlet geleneğini islam imparatorlukları ve eski turk geleneklerini katarak sürdürür. butun bunların yanı sıra bir zamanlar toprak ve vergi sisteminin ve idari teşkilatın bizanstan doğrudan etkilendiği düşünülürken bugun bu savlar pek telaffuz edilmemekte ve kuşkuyla yaklaşılmakta.
"çağdaş anlamda emperyalizm ve sömürü çağrışımı yapması sebebiyle Türkiye'de Osmanlı İmparatorluğu yerine Osmanlı Devleti kullanımı tercih edilmektedir." bunu kim nereden çıkardı, en azından akademik dunyada boyle bir kaygı yok.
K.
dönemselleştirme
makalede kullanılan dönemselleştirme gunumuz tarih yazımında geçersizdir, kabul edilmemekte ancak eski ve populer yazımda gorulmektedir. bugun için 1300-1600 yılları arası klasik dönem olarak adlandırılmaktadır, ancak bu dönemselleştirme ve adlandırmaya eleştiriler de sürmektedir. yaklaşık olarak 1550-1700 dönemi değişim ve dönüşüm dönemi olarak kabul edilmektedir. bunlar dışında dönemleri zorunlu olarak adlandırmanın gereği yok. osmanlı tarihini yüzyıllık dönemlere bölmek bile şu anki dönemselleştirmeden daha az yanıltıcı ve yanlış olacaktır.
K.
duraklama dönemi başlığı altında ekonominin bozulması alt başlığı açılmış ve orada 6 madde sıralanmış.
"16. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı ekonomisinin bozulmasında;" yazılarak "Coğrafi Keşiflerin etkisiyle ticaret yollarının yön değiştirmesi ve gümrük gelirlerinin büyük ölçüde azalması"ndan bahsedilmiş. boyle bir maddenin ilk sırada yer almaması gerekiyor, eskiden 16.yyda yeni ticaret rotalarının açıkması sonucu ipek ve baharat ticaretinin akdenizden ümit burnu rotasına kaydığı düşünülürdü, ancak bugun bu dönüşümün 17.yy'a kadar geciktigi kabul goruyor. ayrıca bundan sonra kahve üretimi ve ticaretinin ipek ve baharat ticaretini ikame ettiği düşünülüyor. bunların yanı sıra ticari kayıpların bu derece önemli ve büyük olduğu tartışma konusu. vergi kayıplarından cok tacirler kesiminin ve ticari hayatın kayıplarından bahsedilebilir
ikinci olarak "17. yüzyılda Avusturya ve İran ile yapılan savaşların yüklü harcamalara yol açması" maddesi yazılmış, bu açıklanması gereken önemli bir gelişme. uzun savaşların getirdiği yüksek sefer maliyetleri ve ayrıca büyüyen merkezi ordunun artan maaş ödemelerinin 16yy sonunda mali darlık ve bütçe açıklarına neden olduğu düşünülüyor. 1585-86 yılında devalüasyonun bu savaş giderlerinin getirdiği mali yük karşısında yapıldığı bir iddia. tek iddia olmasa da önemli bir iddiadır. 1586 devaluasyonu cok onemlidir, bu tarihe kadar mali ve parasal istikrardan soz edilebilir, bu tarihten sonra ise uzun bir istikrarsızlık dönemi başlar. 1586 ve izleyen yıllarda fiyat artışları ekstrem derecede yüksektir. ayrıca 1592 yılından itibaren dikkat çekici fiyat artışı yılları gelir ki bu 1593-1606 arası habsbuglarla uzun savaş yıllarına denk gelir, bu savaş ile fiyat artışları arasındaki ilişkiyi dikkate almak gerekir. savaşlar bütçe açıkları, devalüasyon ve fiyat artışlarına neden olurken, mali yapı ve vergi sisteminde, vergi toplama yöntemlerinde değişimi de getirmiştir, yanı sıra enflasyonun ayrıca bir madde olarak ele alınması gereken mali, iktisadi ve sosyal sonucları olmuştur.
bir diğer madde olarak "İhracatın azalması, ithalatın artması ve kapitülasyonların giderek Avrupalı devletlerin sömürü aracı haline gelmesi" yazılmış, bu gelişmeler 17.yy için erken gorunuyor.
bir diğer madde "Sömürgelerden Avrupa’ya yüklü miktarda altın ve gümüşün gelmesi, bu madenlerin bir miktarının Osmanlı ülkesine girmesi ve paranın değerini düşürerek enflasyonu artırması". oldukca eksik ve yanlış bilinen ve cok tartışmalı bir diger konudur. enflasyonun sonuclarını ayrıntılı olarak ele almak gerekir, ancak gümüş akımı ile fiyat artışları arasında sıkı bir bağ kurulamamıştır. bu konu literatürde hala tartışmalıdır, ve enflasyonun diğer nedenleri üzerinde durmak gerekir. asla basitçe gümüş aktı ve enflasyon oldu diyemezsiniz.
bir diğer madde "Vergilerin yükseltilmesi üzerine köylerde yaşayan insanların vergilerini ödeyemeyerek tarımsal üretimi bırakmaları", bu da tartışmalı bir konu, ilk olarak 16.yy sonu enflasyonist bir dönemdir, vergiler enflasyon ölçüsünde artırılamamıştır. bunun yerine savaş giderlerini finanse edecek yeni vergiler koyulmasına karşın bu yeni vergiler sadece koylu kesime yuklenmemiştir, kentli kesim de odemistir, dahası 17yy sonlarına doğru vergiden muaf tutulan askeri kesim de bu yeni vergilere veya zorunlu borçlanmaya tabi tutulmuştur. dolayısı ile vergi tabanında bir genişleme söz konusudur. vergiler sadece koylu kesime yuklenmemistir. ayrıca 16.yy ikinci yarısında fiyat artışlarından en çok yararlanan kesim de koylu kesimidir, hububat fiyatları diger mamul mallar fiyatlarından fazla artmıştır. buna karşın 17yy içinde ozellikle de son dönemlerinde vergi yükünün arttığı söylenebilir ise de bunun köylü kesimin toprağını bırakıp göç etmesine neden olduğunu söylemek zordur. koyleri terk etmenin ayrıca bir madde altında tartışılması gereken başka nedenleri vardır.
son madde olarak "Saray masraflarının artması" yazılmış, bu bilginin kaynağı nedir merak ediyorum. merkezi ordu mevcudunun büyümesi sonucu masraflar artmıştır, ve 16.yy sonu ile 17.yy sonunda bütçe devamlı açıklar vermiştir. ancak bu nopkta saray masrafları artmıştır olarak özetlenemez. 16yy sonu ve 17. sonları fiyat artışları dönemidir, dolayısı ile gelirlerde artış yanı sıra masrafların artması normaldir, önemli olan reel olarak artıp artmadığına bakmaktır.
K.
Askeri Sistemin Bozulması
Duraklama Dönemi altında Askeri Sistemin Bozulması başlığı altında yazılan maddeler çok basit ve yetersiz, bazıları ise yanlış
bu maddelerden biri "İltizam sisteminin yaygınlaşması üzerine tımar sisteminin önemini kaybetmesi ve eyaletlerde asker yetiştirilmemesi". iltizam sistemi yaygınlaştığı için timar sistemi önem kaybetmemiştir, bu tamamen yanlış. geleneksel silahlar kullanan timar ordusu savaş alanında etkinliğini yitirmiştir ve zaman içinde ve uzun bir süreç içinde ortadan kalkmıştır. timar sisteminde gelir tahsisatı tahrir sistemine göre yapılırdı ve gelirleri de timarlılar toplardı. doğal olarak, sistemin gerilemesi sonucu tahsisat ve toplama sisteminin değişmesi gerekti. 16.yy sonlarından itibaren istisnai savaş zamanı vergilerinin önem kazanması ve 17.yy başlarında artık merkezi bütçenin düzenli gelirleri arasına girmesi ile, avarız sayımları sistemi tahrir sisteminin önüne geçti. timarlıların üstlendiği vergi toplama yöntemi ise iltizam sistemi ile ikame edildi. iltizam sisteminin bundan bağımsız olarak yaygınlaşmasının bir diğer nedeni ise merkezi bütçenin nakit gereksinimidir. merkezi maaşlı ordu mevcudundaki artış ve uzun savaşların getirdiği masraflar sonucu iltizam sistemi yaygın olarak kullanılmıştır. daha sonra ise malikane sistemi de kullanılmaya başlanmıştır. her iki sistemin de merkezi bütçeye ne derece nakit ve rahatlama sağladığı tartışmalıdır. ancak en azından iltizam sisteminin, mültezimler tarafından köylü kesiminden fazla ve yasal olmayan vergiler talep edilmesini getirdiği ve sosyal huzursuzluğa neden olabildiği söylenebilir.
"Denizcilikle ilgisi olmayan kişilerin donanmanın başına getirilmesi" maddesi çok basit bir açıklama. gerçek biraz daha karmaşıktır. 16.yyda fiyat artışları donanma idame ettirme masraflarını çok arttırmıştır. defalarca yazıldığı gibi merkezi bütçe savaşlar ve ordunun maaş ödemeleri nedeniyle bütçe açıkları vermektedir, mali sıkıntı yaşanmaktadır. enflasyon bütçe giderlerini arttırırken gelirler vergilere bağımlı olduğundan görece katıdır. bu koşullar altında osmanlının tam donanımlı büyük bir donanma idame etirmesi zorlaşmıştır. ayrıca 17.yy da akdenize yelkenli ve geniş güverteli gemiler girmiştir. bu gemilerin sert deniz koşullarına dayanaıklı olmaları bir yana gemilerde çok sayıda top bulunmaktadır. bu gemileri inşa etmek osmanlı da dahil akdeniz ülkeleri için teknolojik bir sıkıntı doğurmaz, sorun boyle tek bir gemide onlarca kadırgada bulunan toptan fazla sayıda top bulunmasıdır. devlet maliyesi sıkıntıdayken bu topları, güllelerini ve barutunu üretmek, topçuları yetiştirmek olanaklı değildir. bütün bunların yanı sıra kadırgalar yüzyıllardır akdenizde belirli bir deniz savaşları sisteminin uyumlu bir parçasıdır ve son derece etkindir. çünkü kadırgalar kıyıya yanaşabilir, çıkarma yapabilir, top ve at gemileri ve kara ordusu veya kaleler ile birlikte bir savunma ve savaş sisteminin parçasıdır. sonuc olarak teknolojik yetersizlikten degil mali darlık, masrafların enflasyon nedeniyle artması gibi iktisadi nedenlerle deniz egemenliği zayıflamıştır.
K.
askeri sistemin bozulması II
duraklama dönemi genel başlığı altında askeri sistem ile ilgili yazılan bir diğer madde "Avrupa’da meydana gelen harp teknolojisindeki gelişmelerin takip edilmemesi" yazmakta, bu oldukça yanlış bilinen bir konu, bu alanda yapılan katkıların yeni olması nedeniyle bilinmemesi bir derece normal. avrupada 16. ve 17. yyda ortaya çıkan askeri gelişmeler yaygın olarak askeri devrim olarak adlandırılıyor ve bu gelişmeler arasında askeri organizasyonun modernizasyonu, askeri taktiklerde değişim, ordu kompozisyonlarınd adeğişim, standardizasyon, eğitim ve tatbikatlar, askeri el kitapları, askeri okullar ve bunun yanı sıra hafif sahra topları, tüfeklerin yaygınlaşması, ve yeni bir mimari stilde inşa edilen kaleler bulunmaktadır. ilk olarak askeri bir devrimin gerçekten olup olmadığı eger oldu ise bunun hangi dönemde ortaya çıktığı, eger ortaya çıktı ise gerçekten askeri üstünlüğün buna mı bağlı olduğu tarihyazımında tartışma konusudur, bunları görmezden gelerek basitçe osmanlı geri kaldı diyemezsiniz. ikinci olarak askeri gelişmeleri osmanlı pekala takip etmiş ve uygulamıştır, hatta merkezi düzenli ordu mevcutlarında ve donanmalar görülen büyüme osmanlıda daha erken başlamıştır. osmanlı kuştma toplarında üstün olduğu gibi sahra topları da üretmiştir. barut üretimi teknolojisinde de tüfek teknolojisinde de geri değildir. yeni stil kaleleri inşa etmemiştir çunku bu kaleler savunmaya yöneliktir ve osmanlı buna ihtiyaç duymamıştır. buna karşılık avrupada bu şekilde inşa edilen kaleleri ele geçirmekte zorlanmamıştır. bunlara karşılık mühimmat standardizasyonu gibi bazı noktalarda gelişmeleri takip edememiştir. buna bakılarak osmanlı geri kalmıştır denemez. askeri yenilgilerin nedenlerini iktisadi ve siyasi koşullarda aramak daha doğru olacaktır. barut para ile üretilir, nakliye edilir ve depolanır, top ve gülle gibi, gemi para ile inşa edilir ve mürettabata maaş ödenir, etkili değil diyerek bir anda timar sistemini kaldıramazsınız ve saire. iktisadi ve mali faktörlerin yanı sıra, 16.yy da iki cephede uzun savaşlar, 17.yy da sık savaşlar, kutsal ittifak karşısında savaşlar ki bunlar siyasi bloklaşmaların sonucudur, askeri yenilgilerde rol oynayan önemli faktörlerdir.
K.
Osmanlıca-Türkçe
Gerçi daha önce tartışılmış, ama ben yeni farkettim. Diyeceğim şudur:
Hiçbir zaman unutmamamız gereken bir gerçek var: Burası Türkçe Vikipedi. Osmanlıca ise Türkçe'den, Türkiye Türkçesi'nden farklı bir dil. Herhangi bir devletin kendini nasıl adlandırdığına, daha doğrusu Türkçe dışında bir dilde nasıl adlandırıldığına bakarak adlandırma yapmamız doğru değil. Madde içinde devletin adının sözkonusu dildeki karşılığı yazılabilir, ancak bunun madde başlığına taşınması, Türkçe Vikipedi'nin varlık nedenine aykırı. Ayrıca bir Osmanlıca Vikipedi açılsa, orada başlık Devlet-i Âliyye-i Osmâniyye olabilir, ama burada doğru değil. Eğer öyle olacaksa, Osmanlı ile ilgili her maddenin başlığı Osmanlı'nın verdiği adla olsun.
Yine eğer madde adları geçmişteki Türk devletlerinin kendilerini nasıl adlandırdıklarına göre belirlenecekse, o zaman Tarihteki Büyük Türk Devletleri şablonunda yer alan ve bugünün Türkçesi ile verilen tüm adlardan vazgeçelim; ilgili dönemlerde verilen adlar ne idiyse, o adlarla madde başlıklarını oluşturalım.
Bir başka madde ile ilişkilendireceğim. Dün yazdım bir başka maddenin Tartışma sayfasında. Azerbaycan için "Yüksek Deste" diye bir şablon/madde oluşturulmuş. İyi de, "yüksek deste"nin Türkçe'de bir anlamı yok. Kastedilen "birinci lig". "Yüksek Deste" diye bir başlık da oluşturulabilir belki, zorunlu olmamakla birlikte. Ama asıl başlık Türkçe olmalıdır. Çünkü Azerbaycan Türkçesi bilmeyen sıradan bir Vikipedi okuru herhalde "Azerbaycan Birinci Ligi" benzeri sözcüklerle arama yapacaktır. Ama öyle yapınca da hiçbir bilgi yokmuş gibi görünüyor.
Başta dedim ya, unutmayalım ki, burası Türkçe Vikipedi. Başka dillerdeki adlandırmaları başlığa taşımamakta özen göstermeliyiz.
Bilmem anlatabildim mi?
Saygılar...
Muhammedcimci 08:52, 13 Ağustos 2006 (UTC)
Sosyal Alandaki Bozulmalar
Duraklama donemi genel başlığı altında Sosyal Alandaki Bozulmalar başlığına "Tımar sisteminin bozulması" yazılmış, bunun sosyal alan ile ilgisi nedir? "nüfusun artması ve Anadolu’da çıkan Celali isyanları halkın devlete olan güvenini sarsmıştır. 17. yüzyılda başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerin nüfusları hızla artmış, bu durum şehirlerde işsizliğe ve güvenliğin bozulmasına neden olmuştur." yazılmış, nüfus artışı 17.yy degil 16yy demografik olayıdır, her ne kadar imparatorluğun bazı bölgelerinde nüfus artışı konusu tam açıklığa kavuşmamış ise de anadoluda ciddi bir nüfus artışı ve baskısı oldugu genel olarak kabul görmekte, ancak nufus artışı ile baskısı ayrı şeyler olmadıklarından nüfus baskısı oldugu hala tartışmalıdır. 17.yyda ise nufus artışı yerine tam tersine nufus düşüşünden bahsediliyor. gercekte 16yy nufus artışını yaklaşık olarak 1580lere kadar takip edebiliyoruz bu tarihten itibaren duzenli ve yaygın tahrir defterleri bulamıyoruz, 17yy'ın başlarında ise avarız defterleri bulunmadığı için aradaki dönemde nufus hareketleri ile ilgili bilgimiz yetersiz. 16yy sonu ile 17yy başlarında celali isyanları nedeni ile göçlerin olduğunu bu dönemde kentsel nufusun arttığını düşünüyoruz, ancak bunu ne tum imparatorluk coğrafyasında ne de tum anadolu ve balkanlarda kentsel nufus artışı olarak yorumlamamak gerekir, dahası söz konusu olan nufus artışı değil aslında kırsaldan kentlere iç göçlerdir. dahası bu göçler ve sosyal karmaşa sonucu nufus düşüşünün başladığı düşünülüyor. yani 17yy nufus artışı dönemi değil. bazı tarihçiler nufus düşüşünün çok ciddi olduğunu yazarken bazıları nufus düşüşünün de önemli coğrafi farklılıklar gösterdiğini ve düşüş oranlarının çok farklılaştığını vurguluyor. son olarak celali olaylarının iktisadi, mali, sosyal, siyasi sonucları ayrıca kapsamlı bir madde altında acıklanmalıdır.
K.
Dönemler
Osmanlı İmparatorluğu tarihini incelemede dönemlere ayırmanın ne derecede işlevsel ve doğru olduğu halen canlı bir tartışma konusudur. Günümüzde akademik çalışmalarda, 1300-1600 tarihleri arasını isimlendiren Klasik Çağ tanımı dahi üzerinde anlaşılmış bir tanım değildir. Şu halde, Osmanlı İmparatorluğu tarihini, akademik çalışmalarda dönemlere ayırırken dikkatli olmak gerekir. Oysa burada yazı, kanaatimce, akademik titizlikten ziyade işlevsel bir şekilde yazılmalıdır. Osmanlı tarihini incelemenin (yazmanın ve okumanın) en kolay ve işlevsel yolu ise, maalesef dönemlere ayırmayı icap ettirir. Zaten hali hazırda MEB'nın ortaöğretimde okuttuğu kitaplarda da bu ayırımlar bulunmaktadır. Öyleyse yapılması gereken, kanaatimce, dönemlere ayırmanın ne kadar doğru olup olmadığını tartışmak değil, fakat yapılan dönemlendirmenin ne derece gerçeğe uygun olduğunu belirlemek olmalıdır. Naçizane tavsiyem, Kuruluş 1299-1453; Yükselme 1453-1606; Duraklama 1606-1699; Gerileme 1699-1918 şablonuna sadık kalmak, ve bu başlıklarda veya genel başlık altında dönemlendirmenin sadece işlevselliği nedeniyle tercih edildiğini vurgulamaktır. Humbaraci
osmanliyi donemlere ayirmada baz alinan sey nedir? tarihsel olaylar,dunya guc dengeleri,devlet yapisi
modern devletler,yonetimdeki koklu degisiklikler esas alinarak donemlere ayrilir. romadaki diktatorluk cumhuriyet imparatorlik gibi
osmanli farkli bir yonetim sergilemekte... ornegin kurulus doneminde devlet teskilati asiret kuvvetlerine dayanmakta hazine orhan beye kadar ilhanli yapisinda yani tam bagimsiz degil avrupaya gecisten sonra yonemtimde askeri ve ekonomik alanda koklu degisiklikler var yavuz hilafeti getirmis osmanlida saltanat hilafet avrupalilasma donemleri vardir tanzimat fermani klasik osmanliyi tarihe gommustur 1908 sonrasinda osmanli devletinin tum gucu ittihat ve terakiye gecmistir burada saltanat ozelligi tarihe gomulmustur.bir parti sultan ve halifeyi halletmistir kisacasi yonetim degismistir 1.donem osmanli 1299-1453 ancak buna kurulus demek yanlistir
osmanli istanbulu alinca imparatoluga donustu tezi dogru degildir istanbul alindiginda turkler macaristana kuzeykaradenize zaten varmisti
kurulus teskilati beyazitla tamamlanmistir ancak yeniden insasi mehmet 1 yeniden yapilmistir.kisacasi fatihten once sultan murad 1 zamaninda devlet zaten oturmus haclilarla yapilan savaslar osmanlinin imparatorluk gucunu zaten ortaya koymaktadir.
murad 1 doneminde birlesik avrupa kuvvetleri yenilebilecek ozelliktedir kurulus ve teskilatlanma zaten bitmistir
yavuz donemi devlet teskilatinda degisim getirmistir. osmanli sunni islam ve hilafetin koruyucusu islam hakim devleti olmustur yani emevi abbasi memluk tan sonra dorduncu silsile bu doneme hilafet demek dogru olur
osmanlida sorunlarin baslangici kanuni olumunden sonradir.buna sonun baslangi demek dogru olur cunku bu tarihten sonra beceriksiz sultanlar hanim agalar vs...ortaya cikmistir osmanlida duraklama diye bir donem yoktur. ayrica yahudilerin saraya etkisiyle ortaya cikan durum ayri bir konudur
gerileme baslangi gercekte karlofca antlasmasimidir
eger viyananin alinmasi baz aliniyorsa bu bir ilk degildir.kanuni dahi viyanayi alamadi bence osmanli yikilis doneminin baslangici lale donemidir
devleti zayif dusuren zevk ve safahatin basladigi donem.yani 1703 saltanat ve kurulus 1299-1421 saltanat ve yukselis 1421-1516 hilafet ve dogu hakimiyeti1516-1639 kasri sirin dengeler donemi 1639-1703 kapanma donemi 1703-1839 avrupa osmanlisi 1839-1908 cokus 1908-1922
dengeler donemi osmanlinin dengeleri koruma muhafazarlik donemidir kapanma donemi ise ekonomik ve sosyal yikim donemidir avrupa donemi yeniden insa donemidir,ayrica dunya ulkeleri bu tarihten sonra osmanli uzerinde etki kurabildi sultan abdulhamidin tahtan indirilmesi hilafet ve saltanatin islam milletleri ustundeki gucunu bitirmistir bu asli cokus donemidir 1922 den sonraki halife ise turkiye cumhuriyetinin halifesidir.osmanlinin degil kisacasi abdulmecit tbmm nin sectigi turkiye cumhuriyetinin ilk ve son halifesidir
Harita Sorunu
Koymuş olduğum Osmanlı Devleti haritası daha gerçekçi ve Devleti daha Muntazam göstermektedir. O dönemdeki topraklarımız Kuzey Afrika topraklarını Sahra çöllerini de tam olarak içine alıyordu. Ayrıca Arap yarımadası içlerinde belirgin bir devlet oluşumu olmadığı için topraklar Osmanlı toprağı olarak nitelendirilebilir. Ve ayrıca o haritaya büyük denizcilerimiz tarafından fethedilen İzlandayı Mozambik'i Endonezya'yı; her dönemde Osmanlı Devleti bayrağını bayrağı kabul eden bağlılığını bildiren Türkistan'ı koyarsam dünya haritası ile değiştirmek zorunda kalacağım için uğraşmıyorum.
StANDby007iletikatkılarSite 12:09, 28 Ağustos 2006 UTC
Evet, neden Amerika'yı da sınırlar içine dahil etmiyoruz. Zaten "devletimiz" tabirinden koyduğun haritaların nasıl haritalar olacağı anlaşılıyor. Tamamen hayal ürünü. 85.96.220.4 08:23, 20 Mayıs 2007 (UTC)
Gerçekçi falan değil, aşırı hayal ürünü bir harita olmuş.Osmanlılar Mozambiğe veya Endonezya'ya gitse bile oralar hiç bir zaman Osmanlı toprağı olmadı.Türkistan'la zaten alakamız yoktu.--Çağatayileti 09:12, 20 Mayıs 2007 (UTC)
- Bir kez daha baktım hayal ürünlüğünden çok sallamasyon olduğuna karar verdim.Fas bile Osmanlı toprağı değildi, siz Moritanya'yı bile almışsınız.Kongo Beylerbeyliği'ni de alın bari...--Çağatayileti 09:15, 20 Mayıs 2007 (UTC)
Referanslar
Bu sayfa hazırlanırken başvurulan hiçbir kaynak, açıkça gösterilmemiş, belirtilmediği için kaynaksız şablonu koyacağım.
Resmi Dil Türkçedir
Osmanlıca günümüz Türkcesinden farklı imla kaidelerine, farklı alfabelere sahip olabilir fakat iş yazıdan söze geçtiği vakit yani konuşma dilinde; retorik bir farklılıktan gayrısına rastlanmamaktadır.
Günümüz Türkçesinde konuşma dinamikleri Osmanlı dönemiyle yanlızca "belagat" yani hitabet sanatı noktasında faklılaşır.
Her ne kadar farklı kelimelere de rastlansa kelimenin artık gündelik hayatta kullanılmayışı o kelimenin Türkçede hiç kullanılmadığı ya da kullananların Türkçe konuşmadığı manasına gelmez. Uzun lafın kısası Osmanlı Devletinin ana dilinin Osmanlıca olmadığı Türkçe olduğudur.
Osmanlıca adında müstakil bir dil yoktur.Osmanlı Devleti'nin dili de Türkçedir.
islambugra 17:55, 15 Ekim 2006 (UTC)
Osmanlı topraklarındaki şu an bulunan devletler. yanlışı
bütün arap yarımadası ve bütün kuzey afrikanın osmanlı topraklarında olduğunu güsteren bilgiye ulaşamadım,lütfen konuyla ilgili ve bilgili birisi araştırıp değiştirebilirmi?Delamorena 20:18, 20 Ekim 2006 (UTC)
Yukarıdaki başlık altında verilen bilgilerde kısmen yanlışlık var bu sebeple son eklenen bu bilgileri çıkarıyorıyorum.--Tarih 05:46, 21 Ekim 2006 (UTC)
Özellikle Afrika kıtası hatalarla dolu. yazım formatını değişitirmek istemediğim için gerekli düzeltileri yapmıyorum. Fakat osmanlı'nın genel hakimiyet Bölgesi Mısır, Libya, Tunus, Cezayir Sudan ve Eritre'yi kapsar. Bunun dışında kalan Nijer (Kavas) ve Çad (Reşade) Bir dönem Osmanlı yönetimine bağlanmıştır. Cubuti ve Somali'nin kuzeyi de. Kenya, Tanzanya ve Mozambik'te sahil hattında bahsedilen süreler de değil. Çok kısa süreliğine Osmanlı hakimiyeti yaşanmıştır. Söz konusu hakimiyet 1589 yılında Portekizlilerin egemenliği ile sona ermiştir.
Açıklıkla söylüyorum. Bahsedilen ülkeleri içeren tek bir osmanlı haritası bulamazsınız. Hattı İstiva yada Ekvator eyaleti Osmanlı yönetimine ait değildir. Vilayetin kurucusu Emin Paşa Alman Vatandaşıdır. Vilayet bir süre sonra Alman sömürgesi olmuştur. Ahmet Kavas Afrika kitabı bu olayı açılıkla anlatır. Bu orada bir eyalet kurulduğu anlamına gelmez. Keza Kavar ve Reşade Kazaları 1880 yılından sonra Trablusgarb'a bağlanmıştır. Hilafete bağlılık farklı bir devletin yönetiminde olmak farklıdır. Afrikalı halkların hilafeti tanımları onların Osmanlı olduğunu göstermez. Öyle olsaydı, O topraklar Osmanlı toprak sisteminde yer alır. O bölgelere valiler atanır ve vergi toplanırdı. Doğu Afrika sahillerine yapılan seferler bölge halklarını Portekizlilerden koruma amacıyla yapılmıştır. Ancak Osmanlı bölgede hiç bir zaman iskan faaliyetinde bulunmamıştır. Afrikada ki sınırımızı Zeila ile sınırlamak en doğrususdur. Aşağıdaki verilen kaynaklar açıklamaklarımı doğrular. İhlas yayınlarının bilimsel temellere dayanmayan rakamlarını burada yayınlamak doğru olmayacaktır. --Kadirozbey 15:26, 30 Ocak 2007 (UTC)
Osmanlı topraklarındaki şu an bulunan devletler. doğru!!!
Yeni Türkiye Yayınlarından çıkan Osmanlı-Afrika ilişkileri kitabını okumanızı tavsiye ederim. Mozambik sahillerine kadar inilmiştir. Hatta Ekvator adında eyalet kurulmuştur. ...Kendi tarihini kendin öğren, yabancılardan alma... Yabancıların çizdiği Osmanlı haritasına bakarsak Afrika Akdeniz çizgisinde sanki ip gibi sınırlandırılmıştır. Öyle değil, Sahranın ötesine geçilmiştir. Gambiyaya kadar inilmiştir. Gambiya'da hala Osmanlı adına hutbe okutulduğunu biliyor musunuz? Gambiyada Türkiye'nin en saygın ülke olduğunu orada Türk Polis tugayı bulunduğunu biliyor musunuz? Tanzanya sahillerine, Mozambiğin Maputo sahiline kadar inilmiştir. Erhan Afyoncu'nun Sorularla Osmanlı kitabını da okuyunuz.--Orijinnal 19:39, 19 Ocak 2007 (UTC)
Doç.Dr. Ahmet KAVAS: “L’activité des Turcs au Tchad et au Niger de 1850 à 1913”, La civilisation islamique en Afrique de l’Ouest - Communications du Symposium International, 27-30 Décembre 1996, Dakar, Sénégal, s.283-299.
“Örgün Din Öğretiminde Fransa Örneği (Katolik Okullar)”, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’de Uluslararası Din Eğitimi Sempozyumu, 20-21 Kasım 1997, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi ve Tömer Dil Öğretim Merkezi, Ankara 1997, s.198-221.
“Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’da Yerli Halkla Münasebetleri”, Osmanlı Dünyasında Bilim ve Eğitim Milletlerarası Kongresi, İstanbul, 12-15 Nisan 1999.
“La médersa moderne au Mali”, L’Islam politique en Afrique subsaharienne, Université Paris 7 / Denis Diderot ve CNRS, 28-29 Ekim 2002, Paris-Fransa.
“XXI. Yüzyılda Afrika Havzası”, XXI. Yüzyılda İslam Dünyası ve Türkiye, Milletlerarası Tartışmalı İlmi Toplantı, İslâmî İlimler Araştırma Vakfı (İSAV), 28-30 Mart 2003 – İstanbul, İstanbul 2003, ss. 205-220.
L’attitude des Ottomans en face du colonialisme européenne en Afrique de l’Est”, The International Symposium on Islamic Civilisation in Eastern Africa, 15-17 Aralık 2003, Kampala-Uganda. (7 sayfa)
“Afrika’da Sömürgeciliğin XIX. Yüzyılın İkinci Yarısına Kadar Kurulamamasında Osmanlı Devleti’nin Rolü”, I. Uluslararası Türk-Afrika Kongresi, 23-24 Kasım 2005, İstanbul-Grand Cevahir Kongre Merkezi.
I. Uluslararası Türk-Afrika Kongresi Sonuç Raporu/The 1est International Turkish-African Congress Final Repport, TASAM-Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, Stratejik Rapor No:8, Aralık 2005, 24 s.
B. ULUSAL YAYIN VE ETKİNLİKLER
1. Kitap yazarlığı
Geçmişten Günümüze Afrika, Kitabevi, İstanbul 2005, 202 s.
Osmanlı-Afrika İlişkileri, TASAM Yayınları, İstanbul 2006, 224 s. 2. Kitap bölüm yazarlığı
“Osmanlı Devleti’nin Afrika Kıtasında Hakimiyeti ve Nüfuzu”, Yeni Türkiye Dergisi Osmanlı Özel Sayısı, I, 421-430 (2000). Aynı makalenin İngilizce tercümesi. “The Dominance and Influence of the Ottoman Empire on the African Continent”, The Great Ottoman, Turkish Civilisation, Ankara 2000, I, s.248-258.
“Osmanlı Devleti’nin Müslüman Harar Emirliğiyle Münasebetleri ve Hrıstiyan Habeşistan (Etiyopya) İmparatorluğu İle Yakınlaşmasına Etkisi”, Pax Ottomana Studies in Memoriam Prof. Dr. Nejat GÖYÜNÇ, Sota-Yeni Türkiye Yayınları, Haarlem-Ankara 2001, s.443-464.
“Afrika’da Türkler’in Hakimiyeti ve Kurdukları Devletler”, Yeni Türkiye Dergisi Türkler Özel Sayısı, Ankara 2002, IX, s. 575-588.
"Şarkiyatçılığı Askerliğe Tercih Eden Fransız Mühtedi: Vincent-Mansour Monteil (Mütercim, Seyyah, İslam Dünyası ve Afrika Uzmanı)", Oryantalistlerin Gözüyle İslam Yaklaşımlar-Örnek Metinler, (ed. Ahmet Yücel), Rağbet Yayınları-Yeni Arayışlar Platformu Kitapları, n.6, İstanbul 2002, s.333-375.
3. Yurt içi hakemli dergilerdeki yayınlar
“Fransız’ın Hafıza Sarayları, Arşivler”, Tarih ve Medeniyet, yıl 5, sayı 54, 66-69 (Eylül 1998).
“İki Kardeşe Bir Kitap: Trablusgarp. Mehmed Nuri ve Mahmud (Naci) Beylerin Hayatları”, Müteferrika, 16,111-127 (Güz 1999-2).
“Büyük Sahra’da Gat Kazasının Kurulması ve Osmanlı Tevarik Münasebetleri”, İslam Araştırmaları Dergisi, 3, 171-196 (1999).
“Osmanlı-Tîbû Münasebetleri: Büyük Sahra’da Reşâde (Çad) ve Kavar (Nijer) Kazalarının Kurulması”, İslam Araştırmaları Dergisi, 4, 69-104 (2000).
“Aslı Kayıp Bir Seyahatnamenin Tercüme Serüveni: Risâle-i Sudan”, Müteferrika, 18, 141-149 (Kış 2000-2).
“Fransa’nın Kuzey ve Bati Afrika’da Uyguladığı İslam Siyaseti: Sultan Reşad’ın Yayınladığı Cihad Çağrısının Reddi Meselesi”, Dini Araştırmalar, 6, 23-50 (Nisan 2000).
“Afrika’nın Sömürgeleştirilmesi Öncesinde Rabih b. Fazlullah’ın Kurduğu Son Biladu’s-Sudan Devleti ve Fransa’yla Mücadelesi”, Osmanlı Araştırmaları, XX, 9-35, (2000).
“Afrika’da Mevlid Uygulamaları”, Diyanet İlmi Dergi (Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) -Özel Sayı), 559-574 (Ankara 2000 [I. Baskı], Ankara 2003 [II. . Baskı])
“Fransa’nın İslam Siyaseti: Sömürgecilikten Günümüze Fransız Camileri (I)”, Dini Araştırmalar, c.3, sayı:9, Ocak-Nisan 2001, s.93-108; (II), Mayıs-Ağustos 2001, c.4, sayı: 10, s.53-70.
“Kuzey Afrika’da Bir Osmanlı Nesli: Kuloğulları”, Osmanlı Araştırmaları, sayı XXI, yıl 2001, s.31-68.
“Cezayir’de Kaşınan Etnik Ayrımcılığın Temeli ve Kabiliye Meselesi”, Stratejik Analiz, c.II, sayı 15, Temmuz 2001, s.109-112.
“Doğu Afrika Sahilinde Osmanlı Hakimiyeti: Kuzey Somali’de Zeyla İskelesinin Konumu (1265-1334/1849-1916), İslam Araştırmaları Dergisi, sayı: 5, 2001, s.109-134.
“Türk Akademik Araştırmalarında Fakir Bir Alan: Osmanlı Afrikası”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi (Talid), Cilt:1, Sayı: 2, 2003, Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi, İstanbul, s.513-528.
“Afrika Misyonerleri Cemiyeti: Beyaz Babalar (Peres Blancs)”, www.dinlertarihi.com, sayı: 2, s.9-40.
“Afrika’da Bütünleşme Hareketleri”, Stratejik Öngörü, sayı:4, yıl: 2005, s.37-47.
“Türk Dış Siyasetinin Yeni Açılımı: Afrika”, Stratejik Öngörü, sayı:5, yıl: 2005, s.101-114.
“Türkiye-Libya İlişkileri”, Stratejik Öngörü, sayı:6, yıl: 2005, s.46-56.
“Yeni Sömürgeciliğin Afrika Toplumlarını Sosyoekonomik, Dinî, Siyasi Alanlarda Birliğe Zorlaması”, İslâmiyât, cilt:8, sayı:2, Nisan-Haziran 2005, s.25-38;
4. Ulusal bilimsel toplantılarda (kongre, sempozyum, kolokyum, vb.) sözlü sunulan ve tam metni veya özeti yayınlanmış konferans, panel konuşması
“Afrika”, Günümüz Dünyasında Müslüman Azınlıklar, TDV-İSAM Yayınları, İstanbul 1998, s.131-152.
“Fransa’da Ders Kitaplarında Din Eğitimi”, (Müzakere) Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışları, Uluslararası Sempozyum Bildiri ve Tartışmalar, 28-30 Mart 2001 (İstanbul), Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Ankara 2003, s.519-523, 591-594.
“Müslüman Afrika ve Modernleşme Tecrübesi”, (Müzakere), Modernleşme, İslam Dünyası ve Türkiye Sempozyumu, İSAV, 17-19 Kasım 2000, Ensar Neşriyat, İstanbul 2001, s.177-181.
“Afrika’da Misyonerlik Faaliyetleri”, (Müzakere) 2000. Yılında Hrıstiyanlık (Dünü, Bugünü, Geleceği) Dinler Tarihi Araştırmaları-III, Uluslararası Sempozyumu, Dinler Tarihi Derneği Yayınları/3, 9-10 Haziran 2001 (Ankara), Ankara 2002, s.447-452.
“Afrika’da Fransız Sömürgeciliği”, Sömürgecilik Hareketlerinde Fransa ve Anadolu’da Fransız-Ermeni İşbirliği, editörler: Orhan Kılıç ve Mehmet Çevik, Fırat Üniversitesi Orta-Doğu Araştırmaları Merkezi Yayınları, n:2, Tarih Şubesi Yayınları, n:2, Elazığ 2003, s. 69-78;.
“Osmanlı Topraklarında Dinî Çoğulculuk: Kuzey Afrika” (Müzakere), Osmanlı Devleti’nde Din ve Vicdan Hürriyeti, İstanbul 2000, s.101-105.
“Geçmişten Günümüze Fransız Şarkiyatçılığı”, (Tebliğ) Oryantalizmi Yeniden Okumak: Batı’da İslam Çalışmaları Sempozyumu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 11-12 Mayıs 2002 Adapazarı, Ankara 2003, ss. 109-147.
“Avrupa Birliği Kamuoyunda Müslüman Kimliği”, III. Din Şurası, (Diyanet İşleri Başkanlığı), 20-24 Eylül 2004, Ankara.
“Afrika İslam ve Din Eğitimi”, Üçüncü 1000’e girerken İslâm, Türkiye Diyanet Vakfı-Kutlu Doğum Sempozyumu-2000, Ankara 2005, s.329-344.
5. Çeviriler
“Hilafet ve Panislâmizm”, (Original adı: Dr. Georges Samné, Le Kahifat et le Panislamisme, Paris 1919), (Hazırlayan: İsmail Kara), Hilafet Risâleleri, IV. cilt : II. Meşrutiyet Devri, Klasik Yayınları, İstanbul 2004, s. 301-319;
Küreselleşme Sürecinde Türkiye - Afrika İlişkileri Numan Hazar Yeni Türkiye Yayınları; Kitabın tantıtımı: Osmanlı Devleti’nde “Habeş Eyaleti”nin, “Ekvator Vilâyeti”nin olduğunu biliyor muydunuz? Ya, III. Murat ile “Kanum Bornu İmparatorluğu”nun ilişkilerini? Lâkin herhalde Atatürk’ün Afrika’daki bağımsızlık hareketlerine nasıl örnek olduğunu duymuş olmalısınızdır. Numan Hazar’ın Güney Afrika hakkında anlattığı şu hikâyeyi dinleyin: Bütün dünya ile olduğu kadar Afrika ile de yakından ilgilenen II. Abdülhamid, tanıdığı bir hocaefendiyi Güney Afrika Birliği’ne gönderir. Hoca, uzun ömrünün tamamında ilim, irşad ve eğitim ile meşgul olur ve Güney Afrikalılar tarafından çok sevilir. Neticede, halen Güney Afrika yerli halkının nüfusunun yüzde 7’si bugün müslümandır ve İslâmı Osmanlı medreselerinde öğretilen şekli ile benimsemiş durumdadır. Afrika’yı, dünyada ve Türkiye’de bilinmeyen yönleriyle anlatan bu eseri büyük bir zevkle okuyacağınıza inanıyoruz.
--Orijinnal 19:54, 19 Ocak 2007 (UTC)
YENİ ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEYİ PAYLAŞAYIM DEDİMDE: -Osmanlılar Gerçekte baltık denizinden 40 belki 50 kilometre kadar uzak kalmışlardır.Nedeni:Lehistanın fethidir.Gerçekten şöyle bir bakınca yabancıların yanlış haritalar çizdiğini görmekteyiz... Mesaj atınız...
Magyar
OSMANLI HARİTASINDA EKSİKLİKLER VAR
SAYFADAKİ OSMANLI HARİTALARI YABANCI GÖZÜYLE ÇİZİLMİŞ HARİTALARDIR. YANLIŞ VE EKSİKTİR. KENDİ TARİHİMİZİ KENDİMİZ ARAŞTIRIP ÖĞRENELİM. AFRİKADA SAHRAYA KADAR DOĞU AFRİKADA MOZAMBİĞE KADAR İNER. --Orijinnal 20:07, 19 Ocak 2007 (UTC)
Afrika'nın iç kısımlarında bile Osmanlı'nın yaptığı camiiler, köprüler, çeşmeler vardır. Hatta El-Türki diye anılan kabileler bile varmış(ordaki büyükelçilerimizin raporlarına göre). Bunları kanıtlamamış teoriler olarak kabul etsek bile bu harita yine yanlış çünkü Arabistan'ın neredeyse tamamı bizim kontrolümüz dışında gösteriliyor. --Ruzgarmesaj 17:54, 30 Ocak 2007 (UTC)
Arkadaşım sana sonuna kadar katılıyorum 600 senelik bir devlettir Osmanlı ve bir düşüncedir.Eğer bu düsünce böylesine güçlü olmasaydı 600 sene dünya hakimiyeti hayalden öteye gidemezdi.Bazı kişiler O dev tarihin mirasçısı bizlere bu kültürü kötülesede bunun sebebinin ne olduğu oldukça barizdir , bellidir. Korktukları ,kurdukları bu lanet düzenin gelecekte geçmişteki gibi Türk atlarını altında ezilmesidir.Eğer bugün bu millet mirasçısı olduğu bu dev kültürün büyüklüğünün farkında olsaydı,Bugün birilerinin sözcüleri falanca devletin , falanca Müslüman devletletini 6 nisanda sizi vuracaklar diye tehdit edemezdi...
Doğu Afrika Kıyılarında Osmanlı Faaliyetleri
Arkadaşlar Osmanlılar Doğu Afrika'da çok mühüm roller oynamışlar.Örnek olarak Osmanlılar ile Portekizliler Etiyopya'da savaşmışlardır.Osmanlılar ayrıca Portekizlilere karşı Mozambikliler'e de yardım etmişlerdir.Bunu bir televizyon programında bir Mozambik vatandaşının ağzından duydum Mozambikliler Osmanlı'yı ve Türkiye'yi biliyorlar.17 Nisan 2007--Zinet 13:31, 17 Nisan 2007 (UTC) Zinet
Bilgi kutusu
Bilgi kutusuna bayrak vs ekleyebilir miyiz?(en:Ottoman Empiredeki gibi)--Çağatay 11:15, 26 Mart 2007 (UTC)
Tekrar kategorilendirme
Bu yaz bu maddeyi bitirelim.
Bunun için her şeyden önce baştan kategorilendirme lazım.İngilizce Vikipediyle buradakinin birleşimini yaptım, ilk olarak şöyle bir şey çıktı: Tarihi
- Beylik (1299 öncesi)
- Kuruluş (1299 - 1453)
- Yükselme (1453 - 1579)
- Fatih Sultan Mehmet
- Kanuni Sultan Süleyman
- Duraklama (1579 - 1683)
- Gerileme (1699 - 1792)
- Dağılma (1792 - 1922)
Devlet Yapısı
- Merkezi Yönetim
- Saltanat Makamı
- Saray
- Divan
- Mebusan Meclisi
- Yerel Yönetimler
- Devlet teşkilatı
- Osmanlı Devleti Adli teşkilat
- Osmanlı Devleti'nde Polis teşkilatı
- Osmanlı Devleti'nde eğitim
- Devlet Nişanları
- Bayraklar
- Arma
- Tuğra
Ordu
- Kara Kuvvetleri
- Donanma
- Hava Kuv.
Toplumsal Hayat
- Osmanlı Milleti
- Din
- Halifelik
- Kölelik
- Misyonerlik
- Dilenciler ve serseriler
Ekonomi
- Ayrıca bakınız
- Kaynakça
- Dış Bağlantılar
- Notlar
--Çağatayileti 20:27, 3 Temmuz 2007 (UTC)
Devlet-i Muazzamanın bir Türk Devleti olmadığını söylemek oldukça yanlıştır. Osmanlı Devleti'inde Kanuni Sultan Süleyman döneminde 'Türk Mileti Türk Milleti, Aşk ile sev Milliyeti...' nidaları ile savaş meydanlarına gidilmiştir. Bu daha sonraki dönemde de sürmüştür. Ulu Hakan Abdülhamid Han döneminde de bir ermeni işçinin yanındaki Türk'e Pis Türk diye seslenmesi üzerine İslamcı karakterli bilinen Hanımız ermeni işçiyi yanına çağırarak okkalı bir tokat yapıştırır ve unutmaki senin Padişahın da bir Türk'tür deyip mekandan kovar. Ayrıca dikkat edin kendisi de Han ve Hakan unvanlarını kullanmıştır Bu ve daha sayısız örnek mevcuttur. Osmanlı Devleti'de sanıldığı gibi ilk 2 Han dışında hiç bir Han'ın Türk zevcesinin olmadığı da bir kocakarı uydurmasıdır. Hanların hanımlarının ve de özellikle Padişah analarının ezici çoğunluğu. Türkmen ve diğer Türk boyları kökenlidir. Ve ilk 15 Han'ın hanımlarının bir çoğu da Türkmen Dulkadiroğulları Beyliği'ne mensuptur. Avrupalıların tüm tarihi boyunca Devlet-i Ebed Müddded'i Turquie diye anmaları ve de Türk gibi kuvvetli olmak deyimi ve Türk kelimesinin de bazı Avrupa sözlüklerinde Güçlü, Kuvvetliye eşdeğer olması da Osmanlı Döneminden kalmadır. Mustafa Kemal'in şu sözünü iyice bir düşünün 'Geçmişi olmayan bir milletin geleceği de olamaz...'--Aybeyzade 17:53, 5 Eylül 2007 (UTC)
Fakhri Pasha
Excuse me. Unfortunately I dont know Turkish. Anyhow I need some help. I have written an article on english wikipedia about Fakhri Pasha, the last governor and Ottoman commander of Medina during first world war. I need more information about him: his early life and life after January 1919. http://en.wikipedia.org/wiki/Fakhri_Pasha Please comments on the discussion page of that article or I am ready to give my email.
Sincerely, Khalid Mahmood Pakistan.
Devlet Yönetimi
ya beyler devlet yönetimi merkezi yönetim orası çok boş kalmış oralarada bilgisi olan arkadaşlar bilgi eklerlerse sevinirim