Duino Ağıtları
Duino Ağıtları (Almanca: Duineser Elegien), Bohemyalı-Avusturyalı şair Rainer Maria Rilke tarafından yazılmış on ağıttan oluşan bir şiir derlemesidir. O zamanlar "Alman dilinin en lirik şairlerinden biri olarak tanınan"[1] Rilke, ağıtlarına 1912 yılında Adriyatik Denizi kıyısındaki Duino Şatosu'nda Prenses Marie von Thurn und Taxis'in misafiri olduğu sırada başlamıştır. Şiirler 1923'te yayımlandıktan sonra Prenses'e ithaf edildi. 1912'den 1922'e kadar Rilke sık sık ağır depresyon nöbetleri geçirdiğinden -bazıları I. Dünya Savaşı olayları ve askere alınmasıyla ilgiliydi- ağıtlar uzun süre boyunca tamamlanamadı. Rilke, 1913 ve 1915'teki kısa yazma dönemleri dışında, savaş bittikten birkaç yıl sonrasına kadar çalışmalarına geri dönmedi. "Sınırsız bir fırtına, ruhun kasırgası"[2] olarak tanımladığı ani ve yenilenmiş bir çılgınca yazma patlamasıyla eserini Şubat 1922'de İsviçre'nin Veyras kentindeki Muzot Şatosu'nda kalırken tamamladı. Duino Ağıtları 1923'te yayımlandıktan sonra kısa sürede Rilke'nin en önemli eseri olarak kabul edildi.
Duineser Elegien | |
Yazar | Rainer Maria Rilke |
---|---|
Dil | Almanca |
Konu | Ağıt |
Tür | Şiir |
Yayım | 1923 |
Yayımcı | Insel-Verlag |
Tam metin | Vikikaynak'ta Duino Ağıtları |
Duino Ağıtları, Hristiyan yorumlarından farklı bir şekilde melekler ve kurtuluş sembolizmini kullanan yoğun dini, mistik şiirlerdir. Rilke ilk ağıtına felsefi bir umutsuzluk çağrısıyla başlayarak "Kim, bağırsam, duyardı çığlığımı melek saflarından?" (Wer, wenn ich schriee, hörte mich denn aus der Engel Ordnungen?)[3][4] diye sorar ve daha sonra "Korkunçtur her bir melek" (Jeder Engel ist schrecklich) der.[5][4] Bu şiirlerin "ağıt" olarak nitelendirilmesi tipik olarak melankoli ve ağıt anlamına gelse de, birçok pasaj pozitif enerjileriyle dikkat çeker. Duino Ağıtları birlikte Rilke'nin "ontolojik azabının" bir metamorfozu ve "insan varoluşuyla hesaplaşmaya dair coşkulu bir monolog" olarak tanımlanır ve "insanlık durumunun ve parçalanmış insan bilincinin sınırlılıkları ve yetersizliği... insanın yalnızlığı, meleklerin mükemmelliği, yaşam ve ölüm, aşk ve aşıklar ve şairin görevi" temalarını tartışır.[6]
Rilke'nin şiirleri ve özellikle Duino Ağıtları, yirminci yüzyılın birçok şair ve yazarını etkilemiştir. Rilke'nin eserleri popüler kültürde aşk ya da melekler konusunda sıkça alıntılanmakta ve televizyon programlarında, sinema filmlerinde, müzik ve diğer sanatsal çalışmalarda, New Age felsefesi ve teolojisinde ve kişisel gelişim kitaplarında referans gösterilmektedir.
Yazım ve yayım geçmişi
değiştirDuino Şatosu ve ilk ağıtlar
değiştirRilke 1910 yılında, genç bir şairin modern kent yaşamının parçalanmışlığı ve kaosu karşısında dehşete düştüğü Malte Laurids Brigge'nin Notları (Die Aufzeichnungen des Malte Laurids Brigge) adlı yarı otobiyografik romanını tamamladı. Şiddetli depresyonun eşlik ettiği psikolojik bir kriz yaşadıktan sonra[7] Rilke 1911'in sonlarında, birkaç yıl önce tanıştığı Prenses Marie von Thurn und Taxis tarafından Duino Şatosu'na davet edildi.[8]
Rilke ve Marie Duino'dayken Dante Alighieri'nin La Vita Nuova (Yeni Hayat) çevirisi üzerinde birlikte çalıştılar.[9] Prensesin Lautschin'deki malikanelerinde kocasına katılmak üzere şatodan ayrılmasından sonra,[10] Rilke sonraki birkaç haftayı çalışmalarına odaklanmak için yalnız geçirdi.[11] Rilke Ocak 1912'de Das Marien-Leben’i (Meryem'in Hayatı) yazarken, kalenin yakınındaki kayalıklarda yürüyüş yaptığı sırada rüzgarın uğultusu içinde bir sesin Duino Ağıtları’nın ilk dizeleri olacak sözleri söylediğini duyduğunu iddia etti: "Wer, wenn ich schriee, hörte mich denn aus der Engel Ordnungen?" ("Kim, bağırsam, duyardı çığlığımı melek saflarından?"). Bunları hızla not defterine yazdı ve o gece "Birinci Ağıt"ın taslağını tamamladı.[12] Birkaç gün içinde "İkinci Ağıt"ın taslağını hazırladı ve "Onuncu Ağıt"ın açılış pasajı da dahil olmak üzere daha sonraki ağıtlara dahil edilecek pasajlar ve parçalar oluşturdu.[13]
Rilke sonraki yıllarda nadiren ağıtlar üzerinde çalıştı. 1913'te İspanya'nın Ronda kentinde kalırken "Altıncı Ağıt"ın bir bölümünü yazdı.[14] Aynı yıl Paris'e taşınarak "Altıncı Ağıt" üzerinde çalışmaya devam etti ve "Üçüncü Ağıt"ı tamamladı.[15] I. Dünya Savaşı'nın başlarında "Dördüncü Ağıt"ı yazdı[16] ve Kasım 1915'te Avusturya-Macaristan ordusuna alınmadan bir gün önce tamamladı.[17] Rilke 1916'da terhis edildikten sonra bir süreliğine Münih'e döndü,[18] ancak bu süre zarfında çok az şiir yazdı.[19]
Muzot Şatosu ve yaratıcı "kasırga"
değiştirRilke Duino Ağıtları'nı tamamlamaya ancak 1920'de odaklanmaya başladı.[20] Baladine Klossowska ile romantik bir ilişki kuran Rilke, Cenevre yakınlarında yaşayabileceği ve Fransız kültürüyle iç içe olabileceği bir yer bulmak için İsviçre'ye gitti.[21] Rilke ve Klossowska, Rhone Vadisi'ndeki Veyras yakınlarında, gaz ve elektriği olmayan 13. yüzyıldan kalma bir malikane olan Muzot Şatosu'na taşınmak istediler, ancak kira sözleşmesi yapmakta zorlandılar. Rilke'nin önerisi üzerine, servetini besteci ve yazarları desteklemek için kullanan İsviçreli bir tüccar olan Werner Reinhart, mülkü onlar adına kiraladı. Temmuz 1921'de Rilke ve Klossowska şatoya taşındı.[22] Daha sonra Reinhart mülkü satın aldı ve ömür boyu Rilke'ye devretti.[23]
1921 yazında Rilke'nin kızı Ruth nişanlandı. Aralık ayında, ölen arkadaşı Gerhard Ouckama Knoop'un dul eşi ve bir zamanlar Ruth'un arkadaşı olan dansçı Wera Ouckama Knoop'un annesi Gertrud Ouckama Knoop'a nişanı duyuran bir mektup gönderdi.[24] Gertrud da Wera'nın 19 yaşında ölümü üzerine Rilke Orpheus'a Soneler’i yazmaya ve Duino Ağıtları’nı tamamlamaya başladı.[25] Rilke, Wera'nın imgesinin Soneler’e hâkim olduğunu ve onu harekete geçirdiğini yazmıştır. Soneler sık sık ona atıfta bulunup doğrudan adıyla hitap edererek ve dolaylı olarak bir dansçıya ya da efsanevi Evridiki'ye göndermelerde bulundu.[26] Rilke, gelen ilhamın etkisiyle Soneler’in birinci bölümünün neredeyse tüm şiirlerini 2-5 Şubat 1922 tarihleri arasında yazdı. Duino Ağıtları’nı 7-15 Şubat tarihleri arasında, Soneler’in kalan şiirlerini ise 16-22 Şubat tarihleri arasında tamamladı. Rilke, Soneler ve Ağıtlar’ın yaratımını ikiz doğum olarak görmüştür.[27][a] Rilke, yazım sürecinin ortasında Klossowska'ya şöyle yazmıştır: "Bana ağırlık veren ve işkence eden şey tamamlandı... ama kalbimde ve zihnimde hiç böyle bir kasırga yaşamamıştım. Hâlâ titriyorum ... Ve az önce ay ışığında bu yaşlı Muzot'yu okşamaya çıktım."[28] Ağıtlar’ı tamamladıktan hemen sonra Lou Andreas-Salomé'ye "şiirlerin hepsini birkaç gün içinde bitirdiğini" yazdı. "O dönem Duino'da olduğu gibi bir kasırgaydı: içimdeki tüm sinir, doku, iskelet, çatladı ve büküldü."[2]
Yayımlanması ve karşılama
değiştirUzunluğu 859 satır olan[b] Duino Ağıtları 1923 yılında Leipzig'de Insel-Verlag tarafından yayımlandı. Önde gelen eleştirmenler eseri överek Hölderlin ve Goethe'nin eserleriyle karşılaştırmıştır.[29] 1920'lerde genç kuşak şair ve yazarların birçoğu Duino Ağıtları’nı şiirlerin belirsiz sembolleri ve felsefesi nedeniyle beğenmemiştir. Stefan George'un edebi çevresiyle ilişkilendirilen şair Albrecht Schaeffer şiirler için "mistik zırvalar" demiş ve şiirlerin "seküler teolojilerini" "kısır lakırdı" olarak tanımlamıştır.[30] Romancı Hermann Hesse, Rilke'nin Duino Ağıtları ile en iyi şiirine evrildiğini, "her aşamada ara sıra mucizenin gerçekleştiğini, narin, tereddütlü, endişeye eğilimli kişiliğinin geri çekildiğini ve onun aracılığıyla evrenin müziğinin yankılandığını; bir çeşmenin havzası gibi aynı anda hem enstrüman hem de kulak haline geldiğini" anlatır.[31] 1935'te eleştirmen Hans-Rudolf Müller, Rilke'nin bir mistik olarak görülebileceğini ve şiirlerin mistik edebiyat olarak ele alınabileceğini savunurken daha yeni eleştirmenler şiirlerin mistisizm üzerine bir çalışma olarak görülmesi gerektiğine inanmaktadır.[32]
Theodor W. Adorno ise şiirler için "Ancak neo-romantik liriğin bazen jargon gibi davranması ya da en azından çekingen bir şekilde ona yol hazırlaması, bizi şiirin kötülüğünü sadece biçiminde aramaya yöneltmemelidir. Çok masum bir görüşün iddia edebileceği gibi.... kötülük basitçe şiir ve düzyazının karışımına dayanmaz. Neo-romantik lirikteki kötülük, kelimelerin teolojik bir tonla donatılmasından ibarettir ki bu da orada konuşan yalnız ve seküler öznenin durumu tarafından yalanlanır: süs olarak din." şeklinde bir eleştiri getirmiştir.[33] Adorno ayrıca şiirlerin Nazizm ilkelerine yönelik kültürel bir çekiciliği destekleyen Alman bağlılık değerini güçlendirdiğine inanıyordu.[34]
Sembolizm ve temalar
değiştirRilke Duino Ağıtları’nda "insanlık durumunun ve parçalanmış insan bilincinin sınırlılıkları ve yetersizliği... insanoğlunun yalnızlığı, meleklerin mükemmelliği, yaşam ve ölüm, aşk ve aşıklar ve şairin görevi" temalarını kullandı.[6] Filozof Martin Heidegger, "şiire giden uzun yolun kendisinin şiirsel olarak sorgulayan bir yol olduğunu" ve Rilke'nin "zamanın yoksunluğunu daha açık bir şekilde fark ettiğini" belirtmiştir. Zaman sadece Tanrı öldüğü için değil, ölümlüler kendi ölümlülüklerinin bile pek farkında olmadıkları ve buna muktedir olmadıkları için yoksun kalır."[35] Rilke insanlığın güzellikle temasının doğasını ve geçiciliğini araştırır, insanlığın sonsuza dek akılalmaz bir güzelliğe sadece kısa, anlık bir bakış attığını ve bunun dehşet verici olduğunu belirtir. Birinci Ağıt'ın başlangıcında Rilke bu korkutucu deneyimi anlatırken güzelliği şöyle tanımlar:
Rilke bu sonsuz ve aşkın güzelliği melek sembolüyle tasvir etmiştir. Ancak, meleklerin geleneksel Hıristiyan yorumunu kullanmamıştır. Seküler, dini doktrinden ayrılmış ve muazzam bir aşkın güzelliği somutlaştıran bir melek sembolü kullanmaya çalıştı. Rilke bu konuda İslam'da bulunan melek tasvirlerinden büyük ölçüde etkilendiğini belirtmiştir.[37] Rilke için melek sembolü, "görünmez olanın içindeki daha yüksek bir gerçeklik düzeyinde" "insani çelişkilerin ve sınırlamaların ötesinde" bir mükemmelliği temsil eder. İnsanoğlunun umutsuzluğuna ve endişesine katkıda bulunan uyumsuzluğun olduğu yerde, insan doğası bizi görünür ve tanıdık olana bağlı tutar. İnsanlık bu melekler tarafından temsil edilen görünmez ve bilinmeyen yüksek seviyelerle karşılaştığında, görünmez olanın deneyimi "dehşet verici" (Almancada schrecklich) olacaktır.[38]
İnsanlık bu meleklerin temsil ettiği dehşet verici güzellikle temasa geçerken, Rilke ruhani ve dünyevi olanın bir arada varoluşuyla uzlaşmaya çalışan varoluşsal kaygı deneyimiyle ilgileniyordu. İnsanları, tanrının soyut ve muhtemelen var olmadığı, "hafıza ve sezgi kalıplarının hassas bilinci yalnızlığın farkına vardırdığı" bir evrende yalnız olarak gösterdi.[39] Rilke, alternatifini, insan sınırlamalarının ötesinde ruhsal olarak tatmin edici bir olasılığı melekler şeklinde tasvir etti.[40] Kitabın ilk satırından başlayarak, Rilke'nin umutsuz konuşmacısı melekleri insanların acılarını fark etmeye ve müdahale etmeye çağırır.[41] İnsanın çabası ne olursa olsun, insani ve dünyevi varoluşun sınırlılığının insanlığı meleklere ulaşmaktan aciz kıldığı konusunda derinden hissedilen bir umutsuzluk ve çözülemez bir gerilim vardır.[42] Rilke'nin Duino Ağıtları’nda kullandığı anlatı sesi, "insan bilincinde meleğin varsayılan varlık bolluğuna" (yani varlık ya da varoluş, Almanca: Dasein) ulaşmaya çalışır.[43]
Rilke aşk ve aşık imgelerini, insanoğlunun potansiyelini ve insanlığın melekler tarafından somutlaştırılan aşkın anlayışa ulaşmadaki başarısızlıklarını göstermenin bir yolu olarak kullanmıştır. İkinci Ağıt'ta şöyle yazmıştır:
Rilke, "Sıradan aşıkların yetersizliğini" tasvir edip kadınsı bir "yüce aşk" ile erkeksi bir "kör hayvani tutku" arasında karşıtlık kurdu.[45] İlk ağıtların yazıldığı dönemde Rilke sık sık "insan arkadaşlığına ve şefkatine duyduğu özlemi dile getiriyor ve hemen ardından, kendisine sunulması halinde böyle bir arkadaşlığa gerçekten karşılık verip veremeyeceğini soruyordu."[46] "Aşıkların hayatlarında bir düşüş olduğunu fark etti... almaya başladıklarında, verme gücünü de kaybetmeye başladılar."[47] Rilke I. Dünya Savaşı sırasında, "dünyanın insanların eline düştüğünden" yakınacaktı.[48] Ölüm karşısında, yaşam ile aşk ucuz ve anlamsız değildir. Rilke, büyük aşıkların yaşam, aşk ve ölümü bir bütünün parçası olarak tanıyabildiklerini ileri sürdü.[49]
Rilke, 1923 yılında Nanny von Escher'e yazdığı bir mektupta şöyle demiştir:
Kitapların (Orpheus'a Soneler ve Duino Ağıtları) yazılışında iki içsel deneyim belirleyici oldu: Bir yanda yaşamı ölüme doğru açık tutma konusunda ruhumda giderek artan bir kararlılık, diğer yanda ise sevginin dönüşümünü bu daha geniş bütünün içinde, yaşamın daha dar yörüngesinde mümkün olandan farklı bir şekilde konumlandırmaya yönelik ruhani ihtiyaç (ki bu da ölümü bir öteki olarak dışarıda bırakıyordu).[50]
Beşinci Ağıt büyük ölçüde Pablo Picasso'nun 1905 tarihli Pembe Dönemi tablosu olan Saltimbanques Ailesi’nden esinlenmiştir. Picasso bu tabloda altı kişiyi bir çöl manzarasının ortasında resmetmiş ancak bu kişilere varmakta mı yoksa gitmekte mi oldukları, performanslarının başında mı yoksa sonunda mı oldukları belirsizdir.[51] Rilke, altı sanatçının performanslarına başlamak üzere olduğunu ve "insan faaliyetinin ... her zaman seyahat eden ve sabit bir meskenleri olmayan, hatta geçiciliğine ağıt yakılan bizlerden bir parça daha geçici" bir sembol olarak kullanıldıklarını tasvir etmiştir. Rilke şiirde bu figürleri "insanın bu anlaşılmaz dünyadaki nihai yalnızlığını ve izolasyonunu, çocukluktan ölüme kadar bilinmeyen bir iradenin oyuncağı olarak mesleklerini icra ettiklerini... 'saf çok az'ları 'boş çok fazla'ya dönüşmeden önce" ima etmek için "yırtık pırtık bir halı" üzerinde duruyor olarak tanımlamıştır.[52]
Rilke savaşın kendisi üzerindeki derin etkisi nedeniyle, savaş sonrası bir dünyada entelektüelin görevinin dünyayı düzgün hale getirmek, insanları daha sakin bir geleceğe götüren nazik dönüşümlere hazırlamak olacağı umudunu dile getirdi. Duino Ağıtları’nı ve Orpheus'a Soneler’i bu katkının bir parçası olarak tahayyül etmiştir.[53]
Etkileri
değiştirDuino Ağıtları’nın yayınlanmış en eski çevirisi Edward ve Vita Sackville-West tarafından yapılmıştır. Çeviri 1931 yılında İngiltere'de Hogarth Press tarafından Duineser Elegien: Elegies from the Castle of Duino adıyla yayımlanmıştır.[54][c] 2014 yılı itibarıyla en az 24 İngilizce çevirisi yayımlanmıştır.[55]
Rilke popüler kültürde sıklıkla spiritüel bir rehber olarak görülmektedir.[56] Amerika Birleşik Devletleri'nde şiirleri bilgelik edebiyatı olarak okunmuş ve on üçüncü yüzyıl Sufi mistiği Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (1207-1273) ve 20. yüzyıl Lübnan asıllı Amerikalı şair Halil Cibran (1883-1931) ile karşılaştırılmıştır.[57] Popüler kültürde, Rilke televizyon programlarında, sinema filmlerinde, müzikte ve diğer eserlerde aşk veya melekler konusunu tartışırken sıklıkla alıntılanır veya referans verilir.[58] Rilke'nin eserleri ayrıca New Age topluluğu tarafından ve kişisel gelişim kitaplarında kullanılmak üzere benimsenmiş ve "bizi daha tatmin edici ve daha az endişeli bir hayata götürebilecek bir usta olarak" yeniden yorumlanmıştır.[56]
Rilke'nin eserleri ve özellikle Duino Ağıtları Galway Kinnell,[59] Sidney Keyes,[60] John Ashbery,[61] ve W. H. Auden gibi birçok şairi etkilemiştir.[62] Thomas Pynchon'ın Yerçekiminin Gökkuşağı adlı romanında Rilke'nin etkileri görülür;[63] romanın ilk satırları olan "1944'te Londra'yı vuran bir V-2 roketinin çığlığı gibi bir sesle" ilk ağıtın ilk satırlarını yansıtır. The New York Times'ın Yerçekiminin Gökkuşağı eleştirmeni, "kitap Rilke'nin Duino Ağıtları ve bunların Nazi kültüründeki Alman Romantik yankıları üzerine serio-komik bir varyasyon olarak okunabilir" diye yazmıştır.[64]
Duino Ağıtları Hans-Georg Gadamer'in hermeneutik teorilerini de etkilemiştir. Gadamer Rilke'yi, eserleri insan kavrayışının sınırlarını ortaya koyan felsefi bir şair olarak görmüştür.[65] Çağdaş dünyanın yabancılaşmasının bu tür karşılaşmaları anlamlandırmanın önünde bir engel olarak durduğunu savunur.[66] Gadamer'e göre, Rilke bu sınırlara nasıl yaklaşılacağına işaret eder, bunları kendimizin bir parçası haline getirerek yorumlama ve yeniden yorumlama yoluyla insanlığın önemi ve geçiciliğine ilişkin varoluşsal sorunları ele alabiliriz.
Not listesi
değiştir- ^ Rilke, Baladine Klossowska'ya yazdığı mektupta bu konu hakkında şunları demiştir: "Ağıtlar ve Soneler karşılıklı olarak birbirlerini destekler ve ben aynı nefesle her iki yelkeni de doldurabilmeyi sonsuz bir nimet olarak görüyorum: Soneler’in küçük, pas renkli yelkeni ve Ağıtlar’ın büyük beyaz tuvali
- ^ Ağıtların uzunlukları farklılık gösterir. Rilke'nin orijinal Almanca metninde Birinci Ağıt 95 satır; İkinci Ağıt 79 satır; Üçüncü Ağıt 85 satır; Dördüncü Ağıt 85 satır; Beşinci Ağıt 108 satır; Altıncı Ağıt 45 satır; Yedinci Ağıt 93 satır; Sekizinci Ağıt 75 satır; Dokuzuncu Ağıt 80 satır; Onuncu Ağıt 114 satırdır. Çeşitli Türkçe çeviriler satır sayısı bakımından farklılık göstermektedir.
- ^ Bkz. Sackville & Sackville 1931.
Kaynakça
değiştir- ^ Poetry Foundation 2022.
- ^ a b Rilke 1948, s. 291: Letter to Lou Andreas-Salomé, 11 Şubat 1922
- ^ Rilke 1923, "First Elegy", line 1.
- ^ a b c d "Duino Ağıtları". iskultur.com.tr. 26 Eylül 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Eylül 2024.
- ^ Rilke 1923, "First Elegy", line 6.
- ^ a b Dash 2011, s. 356.
- ^ Ryan 2004, s. 723.
- ^ Freedman 1998, ss. 316, 319.
- ^ Prater 1986, s. 197.
- ^ Freedman 1998, s. 320.
- ^ Mason 1963, ss. 76–77.
- ^ Freedman 1998, s. 323; Prater 1986, s. 204.
- ^ Leishman & Spender 1963a, s. 10; Prater 1986, s. 204.
- ^ Hendry 1985, s. 90–91; Prater 1986, ss. 219–220.
- ^ Leppmann 1984, s. 361; Prater 1986, ss. 236–238.
- ^ Freedman 1998, s. 340.
- ^ Leppmann 1984, s. 360.
- ^ Leppmann 1984, s. 312.
- ^ Hendry 1985, s. 122.
- ^ Freedman 1998, s. 461; Leppmann 1984, s. 346; Mason 1963, s. 99.
- ^ Freedman 1998, s. 471.
- ^ Freedman 1998, ss. 473–476.
- ^ Leppmann 1984, s. 349.
- ^ Freedman 1998, s. 478.
- ^ Mason 1963, s. 102.
- ^ Sword 1995, s. 68; Rilke 1948, s. 289: Letter to Gertrud Ouckama Knoop, 7 Şubat 1922
- ^ Polikoff 2011, ss. 587–588.
- ^ Rilke 1948, s. 372: Letter to Witold von Hulewicz, 13 Kasım 1925
- ^ Freedman 1998, s. 515; Polikoff 2011, s. 128.
- ^ Freedman 1998, s. 515.
- ^ Hesse 1928, s. 338.
- ^ Stanley & Flaum 2001, s. 78.
- ^ Adorno 1964, s. 84–85.
- ^ Reyes 2008, abstract.
- ^ Heidegger 1971, s. 94.
- ^ Rilke 1923, "First Elegy", lines 3-6.
- ^ Campbell 2003, abstract; Freedman 1998, s. 324.
- ^ Dash 2011, s. 358; Perloff 2001; Rilke 1948, s. 375–376: Letter to Witold von Hulewicz, 13 Kasım 1925
- ^ Dash 2011, s. 357.
- ^ Lange 1986, s. 20–21.
- ^ Bruhn 2000, s. 27.
- ^ Dash 2011, s. 359.
- ^ Gosetti-Ferencei 2010, ss. 277, 290.
- ^ Rilke 1923, "Second Elegy", lines 37–38.
- ^ Leishman & Spender 1963b, s. 96.
- ^ Leishman & Spender 1963b, s. 91.
- ^ Leishman & Spender 1963b, s. 103.
- ^ Leishman & Spender 1963b, s. 97.
- ^ Leishman & Spender 1963b, s. 105.
- ^ Rilke 1948, s. 330: Letter to Nanny von Escher, 22 Aralık 1923
- ^ Leishman & Spender 1963b, s. 102.
- ^ Leishman & Spender 1963b, s. 102–103.
- ^ Leishman & Spender 1963a, s. 14.
- ^ Louth 2020, s. 360.
- ^ Wood 2014, s. 46.
- ^ a b Komar 2001a, s. 188–189.
- ^ McClatchy 2004, s. 50.
- ^ Komar 2001b, s. 158–159.
- ^ Małecka 2008, s. 63–64.
- ^ Berryman 1947, s. 510; Roy 2014.
- ^ Perloff 1978, ss. 175, 194.
- ^ Waidson 1975, s. 352; York 2000, s. 205.
- ^ Hohmann 1986, ss. 7–8.
- ^ Locke 1973.
- ^ Venezia 2019, ss. 725–727.
- ^ Gadamer 1977, s. 36; Venezia 2019, s. 731.