Azerbaycan mimarisi

Azerbaycan mimarisi (AzericeAzərbaycan memarlığı) Azerbaycan'daki mimari gelişmeyi ifade eder.

Kız Kulesi, Bakü
Yusuf bin Kuseyr Türbesi

Azerbaycan'da M.Ö. 9.-7. yüzyıllarda şehirler ortaya çıkmış; savunma yapıları ve görkemli kale duvarları inşa edilmişti. M.Ö. 4. yüzyıl - M.S. 7. yüzyılda şehircilik alanında önemli adımlar atılan Azerbaycan'da İslam dininin yayılmasıyla mimarlıkta cami, medrese, türbe, kervansaray gibi yeni tarz binaların inşası öncelikli oldu ve Azerbaycan mimarisi, Orta Çağ'da İslam Dünyası'nın mimarisinin gelişmesinde önemli bir rol oynadı.[1]

Azerbaycan'da farklı mimarlık ekollerinin meydana geldiği 10-12. yüzyıllardan günümüze depremler ve Moğol saldırıları nedeniyle yalnız içkale, kale duvarı, minare gibi yapılara ait çok sayıda harabe ulaşabildi. Nahçıvan mimarlık okulunun kurucusu Ecemi Nahçıvani'nin eseri Yusuf bin Kuseyr Türbesi ve Mümine Hatun Türbeleri; Bakü'nün Şirvanşahlar Devleti'nin başkenti olmasından sonra inşa edilen Şirvanşahlar Sarayı Orta Çağ Azerbaycan mimarisinin, günümüze gelebilmiş önemli eserlerindendir.[2]

Rusya hakimiyeti dönemindeki 19. yüzyılda Azerbaycan'da okul, hastane, tiyatro gibi yeni yapılar inşa edilmiştir. Özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında yapılmaya başlanan tiyatro binaları, Azerbaycan mimarisinde önemli bir yeniliktir. Sovyet dönemi Azerbaycan mimarlığının ilk aşaması Bakü çevresinde işçi kasabalarının kurulması ile başladı; bunları fabrika, liman, köprü gibi endüstri ve ulaşım tesisleri takip etti.

1940'ların sonunda dünyanın ilk petrol platformu olarak inşa edilen Petrol Taşları, II. Dünya Savaşı sonrası mimarlık tarihi açısından önemlidir. Bağımsızlık sonrasına Bakü'de Haydar Aliyev Kültür Merkezi gibi modern yapılar inşa edilmiştir.[3][4].

İlkel mimarlığın gelişimi

değiştir

Azerbaycan topraklarında oldukça fazla sayıda mağara bulunmaktadır. Büyük ve Küçük Kafkas Dağlarının eteklerinde, Talış dağlarında, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nde, Zengilan, Kelbecer, Gedebey, Göygöl, Şamahı ve son olarak Füzuli bölgesinde keşfedilen Azıh mağarası buna örnek olarak verilebilir. Bu mağaralarda yapılan araştırmalar, burada yaşayan ilkel insanların 1,5 milyon yıl önce mağaraların koşullarına uyum sağlamak zorunda kaldığını, ancak bilinçlerinin gelişmesi ve bazı iş ve inşaat aletlerinin ortaya çıkmasıyla yaşadıkları doğal mağaraları yaşam tarzlarına uygun hale getirmeye çalıştıklarını göstermektedir. Mağaranın ortasında yakılan ateşin dumanını dışarı atmak için tavanda delik (baca) açılması veya gerekli eşyaların saklanması için mağaranın iç duvar yüzeyinde özel oyuklar açılması bu duruma somut bir kanıttır[5].

İlkel insanların doğal mağaralar üzerinde yaptıkları bu yeniden düzenleme çalışmaları, daha sonraki dönemlerde yapay mağaraların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Doğal mağaralar gibi birkaç odadan oluşan yapay mağaralar da yer yüzeyinden oldukça yüksek mesafelerde dik kayalar ve dağ yamacında inşa edilmiştir. Azerbaycan topraklarında yapay mağaralara Büyük Kafkas Dağları'nın güneydoğu eteklerinde, Küçük Kafkas Dağları'nda, Kubadlı bölgesinde Berguşad, Hekeri nehir vadilerinde, Şirvan bölgesinde Mereze, Sundi ve Derekent yakınlarında, ayrıca güney bölgelerinde eski Manna ve Medya devletlerine ait topraklarda da rastlanmıştır[6].

Taş işçiliğinin ortaya çıkmasıyla yeni tür kazıma ve yarı kazıma yapılar inşa edilmeye başlandı. Kökeni yapay mağaralara dayanan bu yapılar uzun bir tarihi gelişim süreci geçirmiş ve mimarlık tarihinde "Karadağ" adıyla ünlenmiştir. Tarihi bilgilere göre Azerbaycan'da bu tür yapılardan 20. yüzyılın başlarına kadar yararlanılmıştır[7].

İslam öncesi dönem

değiştir
 
Kız Kalesi(Bakü)

Albanya döneminde (MÖ 4. yüzyıl – MS 7. yüzyıl), şehircilik alanında önemli adımlar atılmıştır. Gebele şehrinin sağlam kale duvarları, toprak borularla yapılmış su kemeri, Demirkapı (Derbent) geçidinde taşlarla inşa edilmiş savunma sistemi ("Uzun duvarlar"), Çırakkale (6. yüzyıl), Lekit köyündeki dairesel Hristiyan mabedi (5.–6. yüzyıllar), Kum köyündeki bazilika (yaklaşık 6. yüzyıl), Mingeçevir'deki tapınak kompleksi (7. yüzyıl) gibi yapılar bu şehircilik kültürünün yüksek seviyesini göstermektedir. Sasani dönemi mimarlık eserlerinden savunma yapıları da dikkat çekicidir. Hazar Denizi'nin kıyısından başlayarak Babadağ eteğinde sona eren Gilgilçay setti ve günümüzdeki Şabran bölgesinde yer alan Beşparmak dağından başlayıp Hazar kıyılarına kadar uzanan Beşparmak setti, Azerbaycan'da istihkam yapılarının gelişimi hakkında geniş bilgi vermektedir[8].

Kız Kulesi, Bakü'de bulunan bu döneme ait antik mimari bir eserdir. Kale, eski kale duvarlarının güneydoğu kısmında, sahil parkının (bulvar) yakınında yer alan savunma amaçlı tarihi bir yapıdır. Yüksek kule şeklindeki bu nadir yapının yüksekliği 28 metre, çapı ise birinci katta 16,5 metredir. Birinci katta duvar kalınlığı 5 metreye kadar ulaşmaktadır. Kalenin iç kısmı 8 kata bölünmüştür. Her kat, yontma taşlarla inşa edilmiş ve kubbe şeklinde bir tavanla kaplanmıştır. Kale 1964 yılından itibaren müze olarak hizmet vermeye başlamış ve 2000 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınmıştır.

Taştan örülmüş bu tavanların ortasında dairesel delikler bulunmaktadır. Delikler dikey bir çizgi doğrultusundadır. Öyle ki, sekizinci katın tavanının ortasındaki dairesel delikten bakıldığında birinci katın zeminini görmek mümkündür. Kaleye tek giriş yolu batı tarafında, önceki zeminden 2 metre yükseklikte ve 1,1 metre genişliğinde olan kemerli bir kapı yeridir. Azerbaycan’ın sembollerinden biri olan Kız Kulesi, Azerbaycan kağıt paralarının üzerine de defalarca resmedilmiştir. Son yıllarda Kız Kulesi'de ve çevresindeki meydanda her yıl Nevruz Bayramı kutlamalarının yapılması geleneği oluşmuştur.[9][10][10][11][12]

İslam sonrası mimarlık

değiştir

Arap istilasından (7. yüzyıl) sonra Azerbaycan’da İslam dininin yayılmasıyla birlikte mimarlığın yönü değişti. Mimarlıkta yeni tipte binaların – cami, medrese, türbe, kervansaray vb. – inşası ana çizgi haline geldi. Berde, Erdebil, Marağa, Urmiye, Şamahı, Şemkir, Şabran, Beylegan, Gence ve Nahçıvan bu dönemde Azerbaycan’ın en önemli şehirleriydi. Şamahı, Gence ve Beylegan'ın büyük şehirlere dönüşmesi de bu döneme aittir[13].

Bu dönemde İslam dinine ait yapılarla birlikte, Albanya'nın bazı bölgelerinde Hristiyan tapınakları ve savunma istihkamları da inşa ediliyordu. Bu kalelerden günümüzde İsmayıllı bölgesi sınırlarında kurulan Cavanşir kalesi (yaklaşık 7. yüzyıl) ve Gazah bölgesinin Yukarı Eskipehre köyü yakınındaki kale kompleksi (5.–8. yüzyıllar) özellikle dikkat çekmektedir.

Genel olarak, İslam öncesi ve sonrası dönemlerde Azerbaycan'da inşa edilen Alban yapıları, mimarlığın gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Bu eserlerden Zakatala bölgesindeki Paşan ve Muhak köylerinde 4.–5. yüzyıllara ait yapı kalıntıları, Şeki bölgesinin Büyük Geldek köyünde Govurkale (6. yüzyıl), Gebele bölgesindeki Büyük Emirli köyünde (4.–8. yüzyıllar) Alban mabetleri, Oğuz şehrinde Alban kilisesi (orta çağlar), Dağlık Karabağ'ın Hocavend bölgesinin Karakend köyünde Alban kilisesi (1. yüzyıl), Sos köyünde (4. yüzyıl), İatsi köyünde (5., 7. ve 8. yüzyıllara ait 4 tapınak), Tagaverd köyünde (675), Güneyçartar köyünde (1236) Alban mabetleri, Ağdere bölgesinin Aterk (5. yüzyıl), Kolatağ (614), Koçokat (672, 698), eski Dostahir (713), Kasapet (718), Çaldıran (12. yüzyıl) köylerinde, ayrıca Yukarı Karabağ'ın diğer bölgelerindeki Susanlık (4.–6. yüzyıllar), Vank (9. yüzyıl), Traktik (1094), Tsakuri (1131), Memmedadzor (1147), Tuğ (1197) köylerinde, Esgeran bölgesinin Şuşikend (905), Çanakçı (1065 ve 1100), Haçmaç (1100), Hantsk (1122), Hndzristan (1202) köylerinde Alban mabetleri günümüze kadar korunmuştur[14].

Şirvanşahlar Sarayı

değiştir
 
Şirvanşahlar Sarayı

Bakü şehrinde İçerişehir bölgesinde yer alan bu saray, XV yüzyılda Şirvanşah İbrahim Halilullah döneminde inşa edilmiştir. Orta Çağ’da Şamahı’da meydana gelen gergin olaylar sırasında Bakü şehri nispeten sakin bir ortamda gelişiyordu. Daha XII yüzyılda Bakü’de sağlam kale duvarlarının (1138-1139) yapıldığı biliniyordu. Şamahı’da yaşanan depremden sonra başkent Bakü’ye taşındığında, şehrin en yüksek noktasında Şirvanşahlar Sarayı yükseltilmiştir. Saray, 6 asırlık tarihi boyunca birçok olaya tanıklık etmiştir. Bir anlamda, Azerbaycan’ın son 600 yılında meydana gelen olaylar, doğrudan bu saraya etki etmiştir. 1500 yılında I. Faruk Yaşar’ın Safevilerle yaptığı savaşta mağlup olup öldürülmesine kadar bağımsız Şirvanşahlar Devleti'nin himayesinde olan saray, Safevilerin buraya girmesiyle farklı bir tarihi kaderle karşılaşmıştır. İşte tam da bu olaylar nedeniyle o dönemden günümüze saraya ait çok az sayıda eser ulaşabilmiştir. Daha sonra Safevi-Osmanlı savaşlarında Osmanlıların zafer kazanmasıyla Bakü şehri ve dolayısıyla Şirvanşahlar Sarayı Osmanlıların himayesine geçmiştir. Hatta sarayın Doğu Kapısı da o dönemdeki Osmanlı Sultanı III. Murad’ın şerefine inşa edilmiştir[15].

Orta Çağlarda Mimarlığın Gelişimi

değiştir

Arap hilafetinin yükselişi döneminde Azerbaycan mimarisinin gelişim merkezi Berde şehriydi. Kaynaklarda "bu diyarların Bağdat'ı" olarak adlandırılan Berde'de geniş inşaat faaliyetleri yürütülmüş, birçok cami, dini bina, kervansaray, pazar, hamam ve benzeri yapılar inşa edilmiştir. IX-X. yüzyıllarda hilafetin zayıflamasıyla Azerbaycan'da küçük feodal devletlerin ortaya çıkması sonucu X-XII. yüzyıllarda farklı mimarlık okulları oluştu: Arran, Tebriz, Nahçıvan-Meraga, Şirvan-Abşeron[16].

Azerbaycan mimarlık okulları arasında ortak üslup yakınlığı vardı. Arran mimarlık okuluna (Gence, Berde, Beylegan) ait sanatçıların yaptığı binaların çoğu, Gence depremi (1139) ve Moğol istilaları (XIII. yüzyıl) sırasında yıkılmıştır. Gence ve Beylegan'da yapılan arkeolojik araştırmalar, çeşitli yapı ve bina kalıntılarını gün yüzüne çıkarmıştır. Gence Çayı üzerindeki üç köprü (XII. yüzyıl), Beylegan'daki yaşam binaları, hamam ve diğer yapı kalıntıları, Arran mimarlık okulunun üslup özellikleri hakkında net bir fikir vermektedir. Nahçıvan mimarlık okulunun eserlerinde çok renkli çini ile yapılan süslemeli baş kemer kompozisyonlarının kullanımı, Şirvan-Abşeron okuluna ait yapılarda ise sade mimari bölmeler ve dekoratif oyma süslemeler ön plana çıkmaktadır. Tebriz okulunun en iyi eserleri ise mimari yapının ihtişamı ve süslemelerin çeşitliliği ile dikkat çeker.

Günümüze kadar ulaşan orantılı yapılar, zengin süslemeler içeren kule biçimli türbeler ve diğer yapılarda Nahçıvan okulunun üslup özellikleri görülmektedir. Bu okulun en yüksek zirvesini, Nahçıvan'daki Yusif bin Kuseyir Türbesi (1162) ve Mümine Hatun Türbesi (1186) ile günümüzde mevcut olmayan dini yapılar kompleksi oluşturur. Bu yapıların mimarı Ecemî Ebu Bekir oğlu Nahçıvanî'nin eserleridir. Ecemî’nin üslubuna devrin rasyonel yapıları, ince işçilik ve süsleme zarafeti, kompozisyonun uyumu, süslemelerin estetiği ve matematiksel düşüncenin sanatsal bir birleşimi damgasını vurur. Onun kompozisyon ve süsleme yöntemleri, Azerbaycan'daki ve birçok ülkedeki türbe yapıları üzerinde büyük etki yaratmıştır. Maraga'daki Göy Gümbez Türbesi (1196, mimar Ahmet Muhammed oğlu), Ecemî’nin üslubuna özellikle yakındır. Marağa anıtları, Azerbaycan mimarlığının gelişiminde önemli bir yer tutmuştur. Günümüze ulaşan en eski eserlerden biri, 1148 yılında yapılmış Kırmızı Gümbez Türbesi'dir (mimar Bekir Muhammed). Bu dönemde Urmiye'de inşa edilen Üç Gümbez Türbesi (1185, mimar Ebu Mansur Musa oğlu) de mimari yapısı bakımından Marağa anıtlarına yakındır[17].

Nahçıvan okulunun tuğla yapılarda geliştirdiği mimari üsluplar, taştan yapılmış türbelerde de görülmektedir. Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin Cuga köyü yakınındaki Gülüstan Türbesi (XIII. yüzyılın başı), Fuzuli ilçesindeki Babı köyündeki Şeyh Babı Yakubi Türbesi (1273-1274; mimarı Ali Macideddin olduğu düşünülmektedir) ve Aşağı Veyselli köyündeki Mirali Türbesi (XIII-XIV. yüzyıllar) bu üslupları yansıtır. Berde'deki (1322; mimar Ahmet bin Eyyub el-Hafiz Nahçıvanî) ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin Karabağlar köyündeki (çift minareli türbe; minareler XII-XIII. yüzyıl başları, türbe XIV. yüzyıl başları) türbelerin benzerliği ve her ikisinin de XIV. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olması, bu eserlerin aynı mimar tarafından yapıldığına işaret eder[18].

Saray 3 avlu ve 9 anıttan oluşmaktadır. Bunlar; Saray binası, Divanhane, Derviş Türbesi, Doğu Kapısı (portal), Saray Camii, Key-Kubad Camii, Saray Türbesi, hamam ve ovdan (su kuyusu) olarak sıralanır. Kompleks binaları, birbirinden 5-6 metre yükseklikte yer alan 3 avluya dağılmıştır. Sarayın bulunduğu alanın karmaşık topografyası nedeniyle bu kompleks tek bir mimari plana sahip değildir. Buna rağmen binalar birbiriyle çelişmez. Aksine biri diğerini güzelleştirir. Farklı noktalardan bakıldığında, yapıların saray topluluğunun bir parçası olduğu net bir şekilde görülür. Kompleksin tüm yapıları, yerel badamdamm taşından yapılmıştır. Görünen o ki, kompleksin diğer yapıları arasında en çok tahribata uğrayan saray binası olmuştur[19].

Mimarî ekolleri

değiştir

Bugünkü Azerbaycan topraklarında, İslâm öncesi mimari yapılara daha çok bölgede hâkim Urartular, Medler ve Persler'in mimari özellikleri yansımıştır.[20] 7. yüzyılda müslümanların bölgeyi fethetmeleriyle bu alanda yeni bir döneme girildi; cami, medrese ve minare gibi İslâmî mimari eserler inşa edildi. Abbasiler Devleti'nin zayıflamaya yüz tuttuğu 9. yüzyılın sonları ve 10. yüzyılın başlarında ise Azerbaycan topraklarında Şirvanşahlar, Saciler, Salariler, Şeddadiler, Revvadiler gibi pek küçük feodal devletler ortaya çıkıp güçlendi ve bu devletlerde mimarî alanında gelişmeler görüldü.[21] 11-12. yüzyıllardaki Selçuklu seferlerinde bazı önemli şehirler zarar görmüş olsa da Azerbaycan şehir mimarîsi gelişmeye devam etmiş ve bugünkü Azerbaycan topraklarında üç mimarî ekol ortaya çıkmıştır: Kuzey doğuda Şirvan, kuzey batıda Arran, merkezî hissede Nahçivan-Marağa mimarî ekolü.[21]

Arran mimarî ekolü

değiştir

Azerbaycan mimarîsi tarihinde bir ekol olarak ilk kez "Arran Mimarî Ekolü" ortaya çıkmış ve yaklaşık olarak 9. yüzyıldan itibaren şekillenmeye başlamıştır. Bu mimarî ekol Berde, Gence ve Beylegan mimarlarının üslup özelliklerini kendinde toplar.[21]

Eski mimarî geleneklerle İslamiyet'in getirdiği tipik özelliklerin bir araya gelmesi sonucunda ortaya çıkan Orta Çağ Azerbaycan mimarîsinin ilk belirtileri, daha hilafet tarafından yönetilmeye başladığı zamanlardan beri büyük ve meşhur bir şehir olarak öne çıkan Berde'de kendini göstermiş ve Arran Mimarî Ekolü'nün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Berde'deki inşaat tekniği ve şehirleşme geleneği sonradan dönemin meşhur şehirlerinden olan Gence'de devam etti. Şeddadiler Devleti'nin başkent olarak seçtiği Gence, 10. yüzyılda Kuzey Azerbaycan'ın en büyük mimarî merkezlerinden birine dönüşürken Berde'de ortaya çıkmaya başlamış olan üslup özellikleri Gencede daha bariz biçimde şekillendi. 11. yüzyıldan itibaren Beylegan, daha sonra ise Şemkir şehri dönemin mimarî merkezlerine çevrilmiş, böylece Arran Mimarî Ekolü oldukça geniş bir alanı etkisi altına almıştır. Moğol işgalleri sonucunda Gence ve Beylegan'ın tahrip edilmesi, Berde'nin de ikinci dereceli şehir konumuna düşmesi Arran Mimarî Ekolü'nün 14. yüzyıldan itibaren önemini kaybetmesine neden oldu.[21]

Nahçivan-Marağa mimarî ekolü

değiştir

13. yüzyılda önemi artan Nahçıvan şehrinde yerli gelenekler Azerbaycan mimarîsinin birleşmesi sonucu yeni bir ekol ortaya çıkmıştır. Nahçivan mimarî ekolünün kurucusu Nahçivanlı meşhur mimar Ecemi Nahçıvani'dir. Mimar Ecemi'nin ortaya koyduğu mimarî üslup 13.-14. yüzyıllarda Nahçivan'a yakın bölgelerde inşa edilen yapıları da etkilemiştir. Güney Azerbaycan'ın Merend şehri Nahçivan mimarî ekolünün önemli merkezlerindendir; bu şehirdeki Cuma Mescidi, Nahçivan ekolünden günümüze ulaşmış dini yapılardandır.[21]

Şirvan-Abşeron mimarî ekolü

değiştir

Şirvaniler Devleti'nde Kesraniler sülalesi döneminde (1027-1382) ortaya çıkan Şirvan Abşeron mimarî ekolünün başlıca merkezini Bakü ve Şamahı çevreleri ile Derbent şehri oluşturur. Ancak depremler nedeniyle Şamahı ve Derbent'te 11. yüzyılla 13. yüzyılın ortalarına ait hiçbir eser bulunmamaktadır. Bakü'de bulunan Sınıggala Minaresi, Kız Kalesi, Merdekan Kaleleri, Nardaran Kalesi, Ramana Kalesi bu ekolün en seçkin abidelerindendir.[21]

X-XII. yüzyıllarda yaşamış Azerbaycan mimarları

değiştir

Bu dönemde yaşamış birçok Azerbaycanlı mimar, taş ustası ve süsleme ustalarının isimleri, yapıtlarının kitabelerinde, taş levhalarında ve dekoratif süslemelerinde günümüze kadar ulaşmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır[22]:

  • Muhammed bin Cafer (Beylegan ilçesindeki "Peygamber" mezarlığındaki kitabeli levha, X. yüzyıl),
  • İbrahim bin Osman (Gence kapısı, 1063),
  • Muhammed Ebu Bekir oğlu (Bakü’de Sınıkkale Camii, 1078),
  • Möhsün (XI. yüzyıl; eserleri bilinmiyor),
  • Bendan ibn Möhsün (XII. yüzyıl; eserleri bilinmiyor),
  • Bekir Muhammed (Marağa'da "Kırmızı Gümbez" türbesi, 1148),
  • Ecemî Ebu Bekir oğlu Nahçıvanî (Nahçıvan'da Yusif bin Kuseyir Türbesi, 1162; Mömüne Hatun Türbesi, 1186),
  • Aşur İbrahim oğlu (İçerişehir'deki İbrahim Camii taş mihrabı, 1171),
  • Emirəddin Mesud (XII. yüzyıl; eserleri bilinmiyor),
  • Ebu Mansur Musa oğlu (Urmiye’deki "Üç Gümbez" türbesi, 1185),
  • Ahmet Muhammed oğlu (Maraga'daki "Göy Gümbez" türbesi, 1196),
  • Mesud Davud oğlu (Bakü'deki Kız Kalesi, XII. yüzyıl),
  • Cemaleddin (bugünkü Culfa ilçesindeki Elinceçay Hanegahı'ndaki türbe, XII-XIII. yüzyıl başları),
  • Ahmed Ebu Bekir oğlu (XIII. yüzyıl, Merend; eserleri bilinmiyor),
  • Abdulmecid Mesud oğlu (Merend'de dairesel kale, 1232),
  • Zeyneddin Ebureşid oğlu Şirvani (Bakü limanındaki Şirvanşahların "Bayıl Kalesi" sarayı, 1235),
  • Bedreddin Tebrizi (Türkiye, Konya’da Celaleddin Rumi Türbesi, 1273),
  • Muhammed bin Mahmud (Arran; Türkiye’nin Amasya şehrinde) cami minaresi, 1236–46),
  • Mahmud bin Maksud (Pirsaatçay Hanegahı'nın minaresi, 1256),
  • Mahmud bin Mesud (Bakü'deki Şefiulla Camii, XIV. yüzyıl),
  • Nakkaş Abdulmümin Şerefşah oğlu (Tebriz; Urmiye'deki cami mihrabı oymalı süslemeleri, 1277),
  • Mahmud Sad oğlu (Bakü yakınlarındaki Nardaran köyündeki kale, Bibiheybet Camii'nin minaresi, 1305–13),
  • Ahmet bin Eyyub el-Hafiz Nahçıvanî (Berde Türbesi, 1322),
  • Geçteraş Nizam Bendgir (Merend'deki Güme Camii’nin oymalı süslemeleri, 1329),
  • Hacı Muhammed (Tebriz; İsfahan'da kervansaray, 1331),
  • Şahbenzer (Ağdam’ın Haçınderbetli köyünde türbe, 1314),
  • Keştasif Musa oğlu (Nardaran Han Hamamı, 1388).

XIII–XV. Yüzyıllarda mimarlığın gelişimi

değiştir

Geniş bir gelişim süreci geçiren Şirvan-Abşeron mimarlık okulu yapıları, taş yapılar, yapıların hacimsel ve mekânsal çözümlerinin sadeliği ve taş üzerine oyulmuş bitkisel süslemeleri ile öne çıkmaktadır. Bakü'deki Sınıkkale Minaresi (1078, Muhammed Ebubekr oğlu), Kız Kulesi (12. yüzyıl, mimar Mesud Davud oğlu), Merdekan Kaleleri (Dairesel Kale, 1232, mimar Abdülmecid Mesud oğlu; Dörtköşe Kale, 14. yüzyıl), Nardaran Kalesi (1301, mimar Mahmud Sed oğlu), Ramana Kalesi (14. yüzyıl) gibi yapılar, bu okulun en iyi eserleri arasındadır. 13. yüzyılda Bakü limanında inşa edilen ve şu anda suyun altında kalmış olan Şirvanşahlar'ın "Bayıl Sarayı" adlı ikametgâhı da bu dönemin dikkat çekici yapılarındandır. Burçlu duvarlarla çevrili olan bu binalar kompleksi (1235, usta Zeyneddin Ebureşid oğlu Şirvani ve muhtemelen mimar Abdülmecid Mesud oğlu) üzerindeki taş oymalar, yazı ve tasvirlerle birlikte nadir bir mimarlık ansamblıdır. Şirvan-Abşeron mimarlık okuluna ait yapılardan biri de 13. ve 14. yüzyıllarda şekillenmiş olan Pirsaatçay Hanegâhı'dır. Pir Hüseyin türbesinin çevresinde inşa edilmiş olan bu dini komplekste yer alan minarenin üzerinde yapım tarihi (1256) ve mimarın adı (Mahmud ibn Maksud) yazılmıştır. Mereze'deki Diribaba Türbesi (1402), günümüz Kusar bölgesinin Hezre köyündeki Şeyh Cüneyd Türbesi (1544) ve Bakü'deki Şirvanşahlar Sarayı kompleksi (1420–60), Şirvan-Abşeron mimarlık okulunun olgun dönemini yansıtmaktadır[23].

13.yüzyılın ortalarında İlhanlılar devletinin ortaya çıkışı, mimarlık alanında belirli bir canlanmaya yol açtı. İlhanlılar hanedanının kurucusu Hülakü Han’ın (1256–65) hükümdarlık döneminde Marağa Rasathanesi inşa edildi. Devletin başkentinin Tebriz'e taşınmasıyla birlikte Tebriz şehri önemli bir mimarlık ve zanaatkârlık merkezi haline geldi. Tebriz çevresinde Arguniye, Gazaniye, Reşidiye gibi kasabalar kuruldu[24].

14.yüzyılın sonları ile 16. yüzyılın başlarında Safevi devletinin kurulması ve Tebriz'in başkent ilan edilmesi, ayrıca Şirvan’ın idari merkez olarak önemini kaybetmesiyle Azerbaycan’ın siyasi ve ekonomik hayatı ülkenin güneyinde yoğunlaştı. Bu dönemde şehirlerin büyümesiyle birlikte sanatsal gelenekler yeni bir gelişim aşamasına ulaştı. Azerbaycan mimarisinde Tebriz’in rolü özellikle güçlendi[25].

XV-XX. Yüzyıllarda mimarlığın gelişimi

değiştir

15. ve 16. yüzyıllarda Azerbaycanlı mimar ve nakkaşlar başka ülkelerde de faaliyet göstermiş, çeşitli şehirlerde dikkat çekici zanaatkârlık eserleri yaratmışlardır. Bursa, Kahire, Bağdat, Demirkapı (Derbent), Herat, Semerkant gibi şehirlerde Azerbaycanlı mimarların "imzaları" kalmıştır. Bursa’daki ünlü Yeşil Türbe'nin (1420–21) zarif süslemelerle bezenmiş kapılarını Azerbaycanlı usta Ahmed Tebrizli yapmıştır. Türbenin yakınındaki Yeşil Camii’nin (1424) mihrabını Tebrizli ustalar, kendi yaptıkları çeşitli renkli çinilerle süslemiştir. Çaldıran Savaşı’ndan (1514) sonra I. Sultan Selim tarafından İstanbul’a götürülen Azerbaycanlı mimar Ali Tebrizli (Esir Ali, Acem Ali takma adlarıyla da tanınır), İstanbul’daki Topkapı Sarayı'nın baştaç kapısını ve Sultan Selim Camii'ni (1522) inşa etmiştir[26].

Feodal doğudaki diğer ülkelerde olduğu gibi, Azerbaycan şehirlerinde de hamamlar yaygın olarak inşa edilmiştir. Hamamlar, hijyen işlevi görmenin yanı sıra, dinlenme, toplantı, sohbet ve masa oyunları ile törenlerin düzenlendiği yerlerdi. Azerbaycan hamamlarının en iyi örnekleri arasında Abşeron'un Nardaran köyündeki (1388, mimar Keştasif Musa oğlu), Bakü’nün İçerişehir bölgesindeki (Kasımbey hamamı, 14. yüzyıl; Hacı Kayıb hamamı, 15. yüzyıl), Basgal'daki (17. yüzyıl), Gence'deki ("Çökek hamamı", 17. yüzyıl), Şuşa’daki ("Merdinli" mahallesinin hamamı), Guba’daki ("Çukur hamamı") ve Şeki'deki ("Ağvanlar hamamı" – her üçü de 19. yüzyıl) hamamlar yer almaktadır[27].

17.yüzyılda Azerbaycan’ın hanlıklara bölünmesi, ülkenin ekonomik olarak dağınıklığı mimarlık ve inşaatın gelişiminde durgunluğa yol açtı. Bu dönemde bazen eski gelenekler temel alınarak yapılan yapıların mimari çözümlerinde inşaat sanatının gerilediği gözlenir. Bununla birlikte, şehir planlama sanatı alanında belirli bir dönüşüm yaşandı. Büyük şehirler ve yerleşim birimleri hanlıkların idari ve zanaat merkezleri haline geldi[28].

18.yüzyılda Karabağ Hanı Penahali Han tarafından inşa ettirilen Asgeran Kalesi (daha sonra İbrahim Han tarafından genişletilmiştir) bu dönemin en büyük savunma yapılarından biridir. Gargar Nehri'nin sağ ve sol kıyılarında inşa edilen Asgeran Kalesi iki tahkimattan oluşmaktadır[29].

19.yüzyıllarda halkın yaşam evlerinin ilginç örnekleri Zagatala, Şeki, Ordubad, Şuşa, Guba, Gonagkend, Gence ve Abşeron’da kalmıştır[30].

XV-XVIII yüzyıllarda Azerbaycan mimar, inşaat ustası ve sanatçıları:

değiştir
  • Ustad Hacı’nın oğlu (mimar; Merezede bulunan Diri Baba Türbesi, 1402),
  • Mehmed Mecid Tebrizi (nakkaş; Bursa'daki Yeşil Camii'nin mihrabı, 1424),
  • Ali bin Hacı Ahmed (ağaç oymacısı ustası; Bursa'daki caminin kapısı),
  • Mimar Ali (Mehmed Ali; Bakü’deki Şirvanşahlar Sarayı kompleksi içindeki 1435 tarihli türbe),
  • Hacı Ahmed (mimar; Derbend’de "Kırklar Kapısı" ve "Büyük Cami, XV. yüzyıl),
  • Yusuf bin Ustad Zahir (mimar; Gebele ilçesinin Hazra köyünde bulunan Şeyh Bedreddin Türbesi, 1446),
  • Taceddin (mimar; Guba bölgesinin Agbil köyünde türbe, 1446),
  • Hoca Ali Hasıl Tebrizi (mimar; Herat'taki Müsella kompleksi içindeki medrese, XV. yüzyıl),
  • Şemsettin (mimar; Meşhed’deki Şah Camii, 1451),
  • Nemetullah Bavvab bin Mehmed (hat sanatı ve çini ustası; Tebriz’deki Göy Camii’nin yazıları, 1465),
  • Şemseddin Tebrizi (mimar; İsfahan’daki Ali Camii, 1522),
  • Şemseddin Şamahi (mimar; Gebele ilçesindeki Hazra köyünde bulunan Şeyh Mansur Türbesi, 1570),
  • Esir Ali (Tebriz; 1515-1537 yıllarında Türkiye'nin İstanbul, Konya, Eskişehir, Tekirdağ, Gebze gibi şehirlerinde çok sayıda bina yapmıştır. Önemli çalışmaları: İstanbul’daki Topkapı Sarayı'nın ikinci başkapısı, Sultan Selim Camii, 1522; Sofya'da Seyfeddin Gazi Camii, Saraybosna'da imaret, kütüphane ve camii kompleksi, 1532; Gebze'deki Çoban Mustafa Camii),
  • Emirşah Velyenkuhi (mimar; Bakü’deki Şirvanşahlar Sarayı kompleksi içinde yer alan doğu kapısının taş oymalı süslemeleri, 1584),
  • Şeyh Behaeddin (mimar ve alim; Gence’nin Cuma Camii ve çevresindeki meydanının mimari düzenlemesi, 1606),
  • Nadir Ali bin Ustad Yareli (mimar; Merdekan’da türbe, XVII. yüzyıl),
  • Perviz (mimar; Abşeron’daki Buzovna köyündeki mezarlıkta türbe, 1641),
  • İsmail Nakkaş Erdebilî (hat sanatı ve nakkaş; Erdebil’deki Şeyh Safi Külliyesi’nin ana kapı süslemeleri, 1647),
  • Yusufşah bin Melik Safimai (mimar; Şeyh Safi Külliyesi’nin ana kapısı, 1647),
  • Baba Şeyhican (mimar; Merezede bulunan kervansaray, 1613),
  • Murad Ali (mimar; Nardaran’da Hacı Bahşı Camii, 1663),
  • Abdulazim Sehkar (mimar; Şamahı ilçesindeki Kelahana köyünde bulunan türbeler kompleksi, XVII. yüzyıl),
  • Baba Ali (mimar; Abşeron’da bulunan Memmedli köyünde hamam, 1663),
  • Mehrem (mimar; Abşeron’da bulunan Bine köyünde camii, 1697),
  • Bünyad (mimar; Abşeron’da bulunan Maştağa köyünde camii, 1716),
  • Abbasgulu (mimar ve nakkaş; Şeki Hanları Sarayı’nın büyük salonunun tavan süslemeleri; XVIII. yüzyıl).

Diğer Önemli Eserler:

  • Surahanı'da Ateşgah (XVII. yüzyıl),
  • Şah Abbas Camii (Gence) (XVII. yüzyıl),
  • Nardaran Camii (1663),
  • Tebriz'deki Şibli Kervansarayı,
  • Kelahana (Şamahı, 1663, Abdulazim tarafından inşa edilmiştir).

XIX–XX Yüzyıllarda mimarlığın gelişimi

değiştir

Bu dönemde Azerbaycan mimarisi, yerleşim yerlerinin mimari plan yapısında önemli yer tutan bina kompozisyonu prensipleri ve Avrupa mimarlık gelenekleri doğrultusunda iki yönde gelişiyordu. XIX. yüzyılda konut binaları dışında en karakteristik bina tipi ticaret yapılarıydı. Bu binalar genellikle hem ticari işletme hem de zanaat atölyesi olarak kullanılıyordu. Bakü, Gence, Şuşa ve Kuba'daki ticaret dükkanları bu tip yapıların en olgun örneklerindendir[31].

Bu dönemde Azerbaycan’da hastaneler ve hemen hemen tüm şehirlerde küçük tıbbi kuruluşlar da inşa edilmiştir. 1860'lı yıllarda Salyan’da mimar G. Hacıbababeyov’un projesiyle inşa edilen hastane, XX. yüzyılın başlarına kadar hizmet vermiştir. XIX. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmeye başlanan tiyatro binaları, Azerbaycan mimarisinde tamamen yeni bir yapı türüydü. İlk tiyatro binası Şamahı'da (1858, mimar G. Hacıbababeyov), daha sonra Bakü'de Tağıyev Tiyatrosu (şimdiki Azerbaycan Devlet Müzikli Komediya Tiyatrosu; 1883, P. İ. Kongnovitski; 1980'lerin sonunda yıkılmıştır) ve Mayılov Tiyatrosu (şimdiki Azerbaycan Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu; 1911, mimar N. G. Bayev; 1985 yılında tiyatro binası yanmış, 1986-87 yıllarında aynı proje doğrultusunda yeniden inşa edilmiştir)[32].

XIX. yüzyılın ilk yarısında büyük ölçekli ve anıtsal dini yapılar inşa edilmiştir. Bu dönemde Azerbaycan’da önceki gelenekleri bir ölçüde sürdüren yerel mimarlık okulları ortaya çıktı. Cami binalarının dış cephelerinin karakteristik özellikleri, Bakü-Abşeron, Kuba-Kusar, Gence-Karabağ, Şeki-Zagatala, Lenkeran ve Nahçıvan gibi yerel mimarlık okullarını ayırt etmeye olanak tanır[33].

Bakü’deki Bey Camii (İçerişehir’de; 1895, mimarlar Mehmed Haşim el-Baküvi ve Mirali en-Naki bin Seyyid Hüseyin), Kasım Bey Camii (1896, mimar Meşedi Mirza Gafar İsmayılov), Tazepir Camii (1905-1914), "İttifak" ya da Gök Camii (1912-1913), Emircan’daki M. Muhtarov Camii (1909; her üç caminin mimarı Z. Ahmedbeyov’dur), kapitalist dönem için en karakteristik yapılardır.

Milli mimari eserlerle zengin olan ve köklü mimarlık geleneklerine sahip Karabağ bölgesinde, Avrupa mimarisi derin kök salamamış, yerel üsluplar arasında kaybolmuştur. XIX. yüzyılın ortalarında Karabağ’da kendine özgü bir mimarlık okulu ortaya çıkmış ve bu okulun en önemli temsilcisi Kerbelayi Sefihan Karabaği olmuştur. Mimari yöntemlerinde yerel geleneklere sonuna kadar sadık kalan Kerbelayi Sefihan, Berde'de İmamzade kompleksini yeniden inşa etmiş (1868), Ağdam’da Cami (1868-1870), Şuşa’da Aşağı Cami (1874-1875), Yukarı Cami ya da Cuma Camii (1883) ve mahalle camiileri, günümüz Füzuli kentinde Hacı Alekber Camii (1890), Horadiz (1891-1908) ve Koçehmetli (1906) köy camileri, Odessa’da Tatar Camii (1870'ler), Aşkabat’ta Karabağlılar Camii (1880'ler) gibi yapılar inşa etmiştir[34].

XX. yüzyıl Azerbaycan mimarisi

değiştir

XX. yüzyılın 30’lu yıllarından itibaren, Azerbaycan mimarisinde yeni bir dönem başlamıştır. Mimaride ilerici yenilikler, özellikle Bakü şehri örneğinde kendini göstermeye başlamıştır. Bakü’nün yeniden inşa edilmesi, kamu ve idari binaların inşası bu dönemin karakteristik özelliklerindendir[35].

1934 yılında Bakü’de Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümet Binası’nın projesi için bir yarışma düzenlenmiştir. Yarışma, Azerbaycanlı mimarlar arasında yaratıcı arayışların artmasına ve sanatkarlığın yeni ve daha yüksek bir seviyeye çıkmasına neden olmuştur. 1952 yılında deniz kıyısında tamamlanan bu anıtsal, büyük bina, günümüzde de Bakü’nün mimari siluetinde önemli bir yere sahiptir[35].

Bakü’de, Bülbül Bulvarı ile 28 Mayıs Caddesi'nin kesişiminde inşa edilen Nizami Sineması ve karşısındaki idari bina (mimarlar S. Dadaşov ve M. Hüseynov), güzel bir mimari örnek olarak gösterilebilir. Mimarlar, bu bölgedeki eski binaların üslubunu dikkate almış, klasik geleneklerden faydalanarak yeni tip kamu binaları yaratmışlardır. Şehrin en önemli ve işlek yerlerinden birinde inşa edilen bu binalar, çevresindeki tüm yapıları kendine tabi kılarak, her iki caddenin mimarisinde güzel bir uyum yaratmıştır. 30’lu yıllarda Azerbaycan mimarları, milli gelenekleri büyük bir hevesle öğrenerek, yaratıcı deneyimlerinde uygulamışlardır. Sanatsal mirastaki ilerici unsurları modern mimarinin içeriğiyle ilişkilendirme alanında yapılan arayışlar, birçok durumda güzel sonuçlar vermiştir. Bu alanda, Sadık Dadaşov ve Mikayıl Hüseynov’un birlikte yarattıkları bazı binalarda, klasik Azerbaycan mimari mirasına gerçek bir yaratıcı yaklaşım kendini göstermektedir. Buna iki önemli mimarın projesine göre Moskova’da inşa edilen Tarım Sergisi’nin Azerbaycan pavyonu ve Bakü’deki Nizami Müzesi binası örnek verilebilir[35].

Çağdaş mimarimizin incilerinden sayılan Nizami Müzesi binası hakkında ayrıntılı konuşmaya değer. Yapılan bilimsel araştırmalar, günümüzdeki Nizami Müzesi’nin yerinde, yani 1860'lı yıllarda mimar Kasım Bey tarafından inşa edilen "Metropol" otelinin bulunduğunu ortaya koymuştur. Mimarlar S. Dadaşov ve M. Hüseynov, bu binayı adeta yeniden inşa etmiş ve binanın iç ve dış görünümünü tamamen değiştirerek, Nizami döneminin anıtına dönüştürmüşlerdir. Sonrasında müzenin önünde bir meydan şekillenmiş, oraya şairin heykeli dikilmiş ve bir park inşa edilmiştir. 40'lı yıllarda oluşan Nizami Meydanı ansamblı, Bakü’nün mimarlık tarihinde önemli bir aşamadır. Bu meydan, bugün de mimarların ve sanatçıların ilgisini çekmektedir. Binanın sanatsal düzenlemesinde dönemin en önemli sanatçıları, halk sanatçıları da aktif olarak yer almıştır. Burada heykeltıraşlar Fuad Abdurrahmanov, Celal Karyağdı ve dekoratif-tatbiki sanatın önemli sanatçıları Latif Kerimov, Hüseyn Babayev'in adları özellikle anılmalıdır. Böylece, yazar ekibinin verimli yaratıcı arayışları sonucunda, binanın milli mimarlık açısından doğru çözümü bulunmuştur[35].

Binaya girdiğinizde adeta Nizami döneminin edebi mirasıyla karşılaşıyorsunuz. Müzenin duvar resimleri – genel renk tonları ile Şuşa, Şeki, Tebriz gibi şehirlerdeki eski evler ve sarayların duvar resimleriyle uyum içinde yankılanmaktadır[35].

1950’li Yıllar

değiştir

1950’li yıllardan itibaren Bakü, Gence, Sumgayıt, Şirvan ve diğer şehirlerde modern mimari açısından önemli kamu binaları inşa edilmeye başlandı. Bunların başlıcaları arasında Bilimler Akademisi kampüsü, M. F. Ahundov Devlet Kütüphanesi (mimar M. Hüseynov), Azerbaycan Devlet Akademik Drama Tiyatrosu binası (mimarlar G. Aliyev, M. Medetov) ve Gence'nin Merkezi Meydanı’nda yer alan idari bina (mimar A. İsmayılov) dikkat çekmektedir[36].

Mimari formlar ve şehir planlama perspektifinden farklı olan bu binaların ortak bir yönü vardı: Yazarlar, Azerbaycan’ın klasik mimari geleneklerinden yararlanarak bu binaların anıtsal nitelikte olmasını sağlamaya çalıştılar.

1960–1970 Yılları

değiştir

1960–1970 yıllarında Bakü'de gerçekleştirilen en önemli kentsel planlama projelerinden biri, Hükümet Binası’nın yer aldığı Azadlık Meydanı'nın yeniden yapılandırılması projesidir. Bu dönemin kamu binaları arasında dikkat çeken yapılardan biri de Azadlık Meydanı'nda yükselen "Azerbaycan" otelidir. Meydan tarafında 16 ve Neftçiler Bulvarı tarafında 11 katlı olan bu otel, geniş balkonların kullanımı sayesinde bölgenin güney iklimine uygun bir görünüm kazanmıştır. Mimari çözümün temel unsuru olan bu balkonlar, aynı zamanda otelin Azerbaycan’ın geleneksel halk yapılarıyla uyumlu bir şekil almasına yardımcı olmuştur. Bu dönemde inşa edilen önemli yapılardan bir diğeri de Bakü Sirki’dir. Şehrin Semed Vurğun Caddesi’nde, yüksek bir noktada bulunan Devlet Sirki, kentsel yerleşimi ve modern iç tasarımıyla dikkat çekmektedir. 2500 seyirci kapasiteli bu sirk binası, donanımı ve mimari çözümüyle dikkat çeker (mimar Enver İsmayılov)[37].

Azerbaycan mimarlarının son yıllardaki yaratıcı başarılarından biri de Bakü metrosunun dış vestibülleri ve yeraltı platformlarının mimari yapısıdır. İster dış pavilyonlarda, ister yeraltı tesislerinde olsun, mimari unsurların diğer sanat formlarıyla uyumu büyük bir beceriyle sağlanmıştır. Bakü metrosu istasyonları, Azerbaycan milli mimarisinden ustaca yararlanılmasıyla, inşaat kalitesi ve estetiğiyle öne çıkarlar[37].

Nizami Metro İstasyonu

değiştir
 
Nizami metrostansiyası

“Nizami” metro istasyonu (mimar M. Hüseynov), şehrin eski kısmında yer almaktadır. Yeraltı istasyonun mimarisinde milli mimari geleneklerden geniş ölçüde faydalanılmıştır. İstasyonun yeraltı vestibülü derin olup, pilon tipindedir. Burada basit kemerler ve sanatsal birleşime imkân tanıyan dekoratif kemerler ile pilonlar önemli bir rol oynamaktadır. İlk kez Nizami metro istasyonunda geniş çapta mozaik kullanılmıştır. Halk sanatçısı M. Abdullayev tarafından yapılan bu mozaikler, metroya özel bir estetik kazandırmıştır. Bu mozaiklerdeki tarihi zemin, Nizami dönemine ait eserlerle bağlantılı olarak kurgulanmıştır[37].

Anıtlar

değiştir

Yüzyılın sonlarına doğru Azerbaycan’da birkaç yüksek anlam taşıyan anıtlar da yapılmıştır. Bunlardan biri Nahçıvan’daki Hüseyin Cavid anıtı (mimar R. Aliyev), diğeri ise Şuşa'daki Molla Penah Vagif anıtıdır (mimarlar A. Salamzade ve E. Hanikov). Bu anıtlar, Azerbaycan milli mimarisinin geleneksel özelliklerinden yaratıcı bir şekilde yararlanılmasının parlak örneklerindendir[37].

Endüstriyel Yapılar

değiştir

Şehirlerin estetik simasının oluşmasında endüstriyel yapılar da önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Bunlar arasında Bakü Ev Aletleri Fabrikası, Şampanya Şarapları Fabrikası, Merkez Telefon İstasyonu ve Azerbaycan Milli Bankası gibi yapılar sayılabilir[37][38].

Yapılar

değiştir

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Gıyasi, Cafer (2012). "Ortaçağ Azerbaycan Mimarisi" (PDF). irs-az.com. IRS Miras Dergisi. 9 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017. 
  2. ^ Amanzade, Rayihe. "I-XVII. Yüzyıllarda Azerbaycan'da Abidevî Yapıların Özellikleri". tarihtarih.com. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017. [ölü/kırık bağlantı]
  3. ^ "Mimarlık hakkında". turkruni.com. 9 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017. 
  4. ^ "DEVELOPMENT OF ARCHITECTURE IN AZERBAIJAN IN THE 20th CENTURY". 27 Eylül 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ekim 2024. 
  5. ^ Babayeva, Nigar (2013). "Kuzey Azerbaycan'da Gelişen Mimarî Ekoller" (PDF). Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 4 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017. 
  6. ^ C. Qiyasi (1991). Nizami dövrünün memarlıq abidələri. Bakı: İşıq nəşriyyatı. s. 163. 
  7. ^ "Geheimnis des Jungfrauenturm soll gelöst werden". Erişim tarihi: 7 Kasım 2014. 
  8. ^ Buniyatov, Ziya Musa (1991). Azerbaycan. Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 5 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017. 
  9. ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Kasım 2014. 
  10. ^ a b "Baku (Azerbaijan); Evaluation Report" (pdf). Unesco.org. 25 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 25 Kasım 2010. 
  11. ^ "АЗЕРБАЙДЖАН IV—XVIII веков" Л. С. Бретаницкий, Б. В. Веймарн Издательство "ИСКУССТВО ", Москва, 1976
  12. ^ "Walled City of Baku with the Shirvanshah's Palace and Maiden Tower". Unesco.org. 5 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Kasım 2010. 
  13. ^ "Mimarlık hakkında". 8 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017. 
  14. ^ Gıyasi, Cafer (2012). "Orta çağ Azerbaycan Mimarisi" (PDF). IRS Miras Dergisi. 27 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017. 
  15. ^ "World Heritage Committee removes Baku from Danger List welcoming improvements in the ancient city´s preservation". 20 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ekim 2024. 
  16. ^ "National Gymnastics Arena". 
  17. ^ "World Heritage Committee removes Baku from Danger List welcoming improvements in the ancient city's preservation". UNESCO. 25 Haziran 2009. Erişim tarihi: 21 Haziran 2016. 
  18. ^ "Baku (Azerbaijan); Evaluation Report" (PDF). 26 Aralık 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Kasım 2010. 
  19. ^ "Doğu Kafkaslar'da ve kısmen bugünkü Azerbaycan'da 799-1607 yılları arasında hüküm süren bir müslüman hânedan". 5 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ekim 2024. 
  20. ^ Buniyatov, Ziya Musa (1991). "Azerbaycan". islamansiklopedisi.info. Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 9 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017. 
  21. ^ a b c d e f Babayeva, Nigar (2013). "Kuzey Azerbaycan'da Gelişen Mimarî Ekoller" (PDF). sosyalarastirmalar.com. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 25 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017. 
  22. ^ Bretanitsky, L. S. & Weimarn, B. V. (1976). АЗЕРБАЙДЖАН IV—XVIII веков. Moskova: ИСКУССТВО. 
  23. ^ "Walled City of Baku with the Shirvanshah's Palace and Maiden Tower". 26 Aralık 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Kasım 2010. 
  24. ^ James Dodds Henry (1905). Baku: An Eventful History. A. Constable & Co., ltd. s. 11. 
  25. ^ A. Henry Savage Landor (2009). Across Coveted Lands, Volume 1. BiblioBazaar, LLC. s. 23. ISBN 9781113610409. 
  26. ^ Azərbaycan İncəsənəti. Bakı. 2008. s. 327. 
  27. ^ "Kız Kulesinin aslında kaç yaşı var?". Azadlıq Radiosu. 5 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Kasım 2014. 
  28. ^ C. Qiyasi (1991). Nizami dövrünün memarlıq abidələri. Bakı: İşıq nəşriyyatı. s. 162. 
  29. ^ "AZERBAIJAN NATIONAL LIBRARY AFTER AKHUNDOV TO BECOME EEL MEMBER". 
  30. ^ "Government House". 
  31. ^ Blair, Sheila (1992). The monumental inscriptions from early Islamic Iran and Transoxiana. BRILL. s. 155. ISBN 9004093672. Erişim tarihi: 27 Kasım 2010. 
  32. ^ Karoly Gink, Ilona Turansky (1997). Aserbaidschan. Paläste – Türme – Moscheen. Dausien Werner Verlag. ISBN 3-7684-1955-X. 
  33. ^ Ibrahimov, Dr. Kamil. "The Mystery of the Maiden Tower". Visions of Azerbaijan. ss. 22-26. Erişim tarihi: 28 Kasım 2010. 
  34. ^ Lonely Planet 1000 Ultimate Experiences. Lonely Planet. 2009. s. 191. ISBN 1741799457. Erişim tarihi: 9 Kasım 2014. 
  35. ^ a b c d e C. Qiyasi (1991). Nizami dövrünün memarlıq abidələri. Bakı: İşıq nəşriyyatı. s. 164. 
  36. ^ "Decision – 27COM 7B.59 – Walled City of Baku with the Shirvanshah's Palace and Maiden Tower (Azerbaijan)". 9 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım 2014. 
  37. ^ a b c d e S. Aşurbəyli (2007). Bakı şəhərinin tarixi. Bakı. s. 154. 
  38. ^ "Efrasiyab Bedelbeylinin yaratıcılığının kronolojisi". Erişim tarihi: 10 Kasım 2014. 

Ayrıca bakınız

değiştir