Jacques Derrida

Edebiyat eleştirmeni ve yapısökümcülük olarak bilinen eleştirel düşünce yönteminin kurucusu

Jacques Derrida (15 Temmuz 1930; El-Biar, Cezayir - 8 Ekim 2004, Paris), Fransız filozof, edebiyat eleştirmeni ve yapısökümcülük olarak bilinen eleştirel düşünce yönteminin kurucusudur.

Jacques Derrida
Tam adıJacques Derrida
Doğumu15 Temmuz 1930(1930-07-15)
Ölümü8 Ekim 2004 (74 yaşında)
Çağı20. yüzyıl felsefesi
BölgesiBatı felsefesi
OkuluPostmodernizm, yapısöküm, postyapısalcı felsefe
İlgi alanlarıDil, akıl, metafizik, edebiyat
Önemli fikirleriYapısöküm, metinsellik, mevcudiyet metafiziği, karar verilemezlik

Yaşamı ve düşüncelerinin oluşumu

değiştir

Cezayir'in El Biar kentindeki bir yazlık evde doğdu. Babası Haïm Aaron Prosper Derrida (1896–1970) şarap imalatçısıydı. Annesi Georgette Sultana Esther'in (1901–1991) terziydi. Ailesi Sefarad Yahudisiydi. Derrida, beş çocuğun üçüncüsüydü. Derrida küçük yaştayken ağabeyi Paul Moïse öldü. 1942'de Cezayir'deki Fransız yöneticiler - Vichy hükümeti tarafından belirlenen antisemitizm kotalarını uygulayarak Derrida'yı lisesinden kovdular. Okulda yasakladı olduğu dönemde Derrida, Rousseau, Nietsche, Albert Camus, Sartre, Henri Bergson ve André Gide gibi kişilerin eserlerini okuyarak ve topluma karşı bir isyancı oldu. 1949'da Paris'e taşındı. 1952 yılında École normale supérieure kaydoldu. Buradaki ilk günlerinde öğrenci Louis Althusser ile tanıştı. Claude Lévi-Straussve Jean Hyppolite'ten dersler aldı. Derrida, Harvard Üniversitesi'nde eğitim için bir burs aldı ve 1956–57 akademik yılını Widener Kütüphanesi'nde James Joyce'un Ulysses'ini okuyarak geçirdi. 1960'tan 1964'e kadar Sorbonne Üniversitesi'de felsefe öğretti. Burada Georges Canguilhem, Jean Wahl ve Paul Ricoeur gibi isimlerin asistanlığını yaptı.

Derrida'nın etkinliği yalnızca felsefeyle sınırlı olmamıştı. Özellikle, 1960'lardan sonra yoğunlaşan siyasal konjonktür içinde ırkçılık karşıtı hareketlerde yer aldığı, Fransa'daki Cezayirli mültecilerin haklarını desteklediği ve ayrıca Soğuk Savaş dönemi Çekoslovakya'sının muhalif hareketlerini desteklediği ve bu nedenden 1982 yılında aynı ülkede tutuklanmış olduğu bilinmektedir.

Körfez Savaşı sırasında ise Alman filozof Jürgen Habermas'la birlikte Frankfurter Allgemeine'de kaleme aldıkları bir yazıda, dünya entelektüellerini ABD'nin Irak'a karşı giriştiği saldırıya tavır almaya ve Avrupa'nın dünyadaki yerini yeniden tanımlamaya giriştiği bilinir.

1970'lerden itibaren Paris ve ABD'deki Johns Hopkins, Yale, Harvard, Kaliforniya üniversitelerinde akademik kariyerini sürdürdü. Geliştirdiği yöntem ve kavramlar edebiyat eleştirisinden sosyolojiye, kimlik sorunundan felsefeye bütün düşünsel alanlarda etkisini gösterdi ve sarsıcı sonuçlara yol açtı.

Michel Foucault, Gilles Deleuze ve Félix Guattari gibi ünlü postyapısalcı felsefenin ya da başka bir deyişle yapısalcılık-sonrası-teorinin kurucu öncülerinden biridir.

1960'lı yıllardan itibaren geniş bir entelektüel kesimin dikkatini çekmeye başladı, özellikle düşünce tarihine yönelttiği köktenci eleştiriler ve yazmanın (yazının) doğasıyla ilgili teorik önermeleri önemsendi. Bu yönelim sonrasında, sürekli felsefenin ve düşüncenin kıyılarında dolanacak, düşünce tarihi içinde geri alınması ya da yok sayılması olanaksız müdahaleler gerçekleştirecektir.

Yapısökümcülük denilen Derridacı yöntem, yani metnin derin yapılarını ayrıştırmayı hedefleyen yöntemsel yaklaşım edebiyat kuramı, dilbilim, felsefe, hukuk, sosyoloji, kültür kuramı, mimarlık gibi disiplinler başta olmak üzere birçok alanda yeni açılımlar getirdi. Onun çalışmaları köktenci bir şekilde, Platon'dan günümüze çeşitli ve karşıt eğilimlerle gelmiş olan metafizik felsefenin sorgulanması ve böyle bir sorgulama ışığında örneğin Marx, Freud ya da Nietzsche gibi düşünürlerin yeniden değerlendirilmesi olanağını sağladı.

Postyapısalcılık

değiştir

Derrida, Dil’i yeniden sorunsallaştırır. Dolayısıyla yapısalcılığı özellikle Saussure'ü ve Levi-Strauss'u da kendi sınırlılığı çerçevesinde sorunsallaştırır. Ona göre, dil, yapısalcıların sandığı ve gösterdiklerinden çok daha fazla oynak ve belirsiz bir şeydir. Anlam, karşıtlık içinde başka bir anlama gönderme yapmaksızın doğamaz ve anlamın sınırları Dil'in tarihselliği içerisinde sürekli yer değiştirir; çünkü göstergeler her zaman başka anlam bağlamlarından geçerler, başka anlamlara gelirler, asla kapatılamazlar. Bağlamdan bağlama değişen göstergeler zincirinde anlam, dolayısıyla durmadan değişen bir nitelik arz eder. Derrida bağımsız bir gösterilenler alanının olamayacağını ileri sürer. Burada iki önerme belirginleşir: Birincisi, bağımsız bir gösterilenler alanının olanaksızlığı ve ikincisi, hiçbir şekilde ya da herhangi bir şekilde bir gösterge dizgesinden kaçılamayacağı.

De la grammatologie 1967’de yayınlandı. O dönem yayınlanan, yazı üzerine diger iki ayrı çalışmasıyla birlikte bunlar Derrida'nın çizgisinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu metinler fenomenoloji (ve Edmund Husserl’i), dilbilimi (ve Ferdinand de Saussure’ü), psikanalizi (ve Jacques Lacan’ı), yapısalcılığı (ve Levi-Strauss’u) eleştiriye aldığı temel ve öncü çalışmalardır. Yapısalcılığı ve fenomenolojiyi, bir yapısalcının ve fenomenoloğun yapamayacağı şekilde kendi içinde mantıksal sonuçlarına götürerek dilin ve yapı'nın merkeziliğini sorunsallaştırdı. Buna bağlı olarak yapıların tarafsızlığı önermesini bu düzlemde geçersiz kıldı.

Yapısalcılık iç-ögelerinin ayrımı olarak yapıyı tanımlamakla geleneksel felsefedeki " merkez " anlayışını yerinden etmişti. Derrida, bu noktada yapıların merkeziliğine yönelik eleştirisiyle devreye girer ve yapısökümcülüğü oluşturarak yapısalcılığı yerinden eder. Yapısöküm, burada, Deconstruction’un Türkçe karşılığı olarak kullanılmaktadır. Başka yerlerde bunun yapıbozum ya da yapıçözüm olarak karşılandığı da görülür.

Derrida’nın yapısalcı Dil anlayışına itirazı, kendisinin asıl temel sorgulama konusu olan mevcudiyet metafiziği (başka bazı çevirilerde "bulunuş metafiziği" olarak çevrilir) dediği geleneksel düşünce yapısına karşı itirazının temelini oluşturur. Mevcudiyet metafizigi, Platon’dan Husserl’e ve yapısalcılığa kadar uzanmaktadır ve sonuçta hepsi bağımsız bir mevcudiyet ya da varlık alanının olduğu varsayımından hareket ederler; oysa Derrida, göstergelerin ( ya da işaretlerin) işaret ettiği ve bu göstergelerden tamamen bağımsız bir alanın olanaksızlığını ileri sürer ve gösteren'den bağımsız bir gösterilen'in mümkün olmadığını ortaya koyar.

Buna göre, anlama işaret eden işaretlerden ya da göstergelerden bağımsız bir anlam alanının olamayacağı gösterilmiş olunur, yani hiçbir koşula bağlı olmayan bir bulunuşun ya da mevcudiyetin söz konusu olamayacağı belirtilir. Şu-anda-bulunuş, dil bağlamında söz konusu olamaz. Çünkü " aşkın bir gösterilen yoktur ". Her gösteren, başka bir göstereni gösterir ve buradan elde edilecek olan yalnızca mevcudiyet değil anlama kaynaklık eden " gösterge zincirleri "dir. Böylece "anlam oyunu" sonsuz/ bitimsiz bir oyuna dönüşür.

Sesmerkezcilik ve Sözmerkezcilik

değiştir

Derrida’nın sesmerkezcilik’i ve sözmerkezcilik’i reddedişi de tam bu noktaya ilişkindir. Bunların yapılarını sökerek Derrida, mevcudiyet metafiziğinin örtülerini kaldırır. Idea, Tanrı, Akıl ya da Madde gibi merkezlerin başka nosyonlara dayanak olmaları söz konusu olamaz Derrida'ya göre. Çünkü "aşkın bir göstergenin yokluğu" söz konusudur. Dolayısıyla, yazı karşısında ses’e ve söz’e öncelik ve ayrıcalık verilmesi de anlamsızdır. Söz-yazı ayrımının kendisi bizzat, bu metafiziksel düşüncenin ürünüdür, yani belirli bir merkez üzerinde ikili karşıtlıklarla işleyen felsefe geleneğinin bir sonucudur. Her tür metafiziksel düşünce Derrida'ya göre ikili karşıtlıklarla taşınır. Madan Sarup bunları şöyle belirtir: gösteren /gösterilen, duyulur/ düşünülür, konuşma /yazı, söz/dil, artzamanlı/eşzamanlı, uzam/zaman, edilgenlik/etkenlik. Ayrıca bunlara daha ideolojik kullanımları olan ikilikleri de ekler: madde/tin, özne/nesne, yanlışlık/doğruluk, beden/ruh, temsil/mevcudiyet, görünüş/öz, içsel/dışsal gibi. Derrida, yapısalcıların bu ikilikleri fazla sorgulamadan kabul ettiklerini söyler. Bu karşıt terimlerin her biri ancak diğerinin var olmasıyla birlikte var olurlar. Derrida bunu anlamanın yöntemsel araçlarını geliştirir yapısökümcülüğü ile.

Söz-yazı ayrımı, metafiziğin en gizli ve güçlü argümanının kalbidir ve kabul edilemezdir; çünkü Derrida’ya göre, geleneksel düşüncede konuşmanın birincil konuma çıkarılmasının gerisinde "bulunuş metafiziği"nin temel mantığı yatmaktadır. Buna göre konuşmada, konuşan kişi ürettiği sözle eş-anlı bulunmakta yani sözüyle arasında zamansal ya da uzamsal bir uzaklık olmamaktadır. Bu doğrudanlık, konuşmada, dolayısıyla ses ve söz'de, konuşan kişinin ürettiği söz ve o söz aracılığıyla anlatmaya çalıştığı şey arasında bir örtüşme (özdeşlik) olduğunu varsayar. Başka bir deyişle, anlamın söz'de içkin olduğunu kabul edilir burada. Derrida bunun böyle olamayacağını gösterir. Şimdi-burada-varoluş, söz’ün içinden belirlenebilecek bir şey değildir. Yazı için geçerli olan söz için de geçerlidir; her söz söyleyenin ve söylenenin yokluğunda söylenmiştir, dil’e gelen aşkın bir gösterilene asla işaret edemez.

Logos'un sökümü

değiştir

Derrida yaptığı yapısökümcü okumalarla, klasik felsefenin, yani Derrida'ya göre mevcudiyet metafiziğinin bilinçdışı kaynaklarını ortaya koymaya çalışmış, metinin yapısındaki ikili karşıtlıkları sorunsallaştırmış ve böylece mevcut düşünüş yapısını sökmeyi denemiştir. Bir "merkez" ve "dışarısı" olduğu varsayımına karşı, Derrida'nin ünlü argümanı ve sav sözü şöyledir:

  • Metnin dışında hiçbir şey yoktur.

Bu noktada, Derrida, nın çalışmasında Logos'a yönelik temelli itirazların geliştirildiği görülür. Batı felsefesi'nde hem söz hem de akıl anlamına gelir Logos. Derrida'nın eleştirisinin tam da bu hedeflere yöneldiği açıktır. Burada metafizik bir varlık görüşü gizlidir çünkü ve Derrida, bir yandan akıl'ın konumunu sorunsallaştırarak bir yandan da söz-merkezcilik'in yapısını deşifre ederek, mevcudiyet metafiziğinin ardındaki temel dayanak olan Logos'un sökümünü gerçekleştirir. Bunun sonucunda özne'nin metafizik mevcudiyet fikrinin merkezindeki konumu sona edilir. Söz ve akıl sahibi özne artık metafizik mevcudiyetin merkezi dayanak noktası değildir.

Bazı yapıtları

değiştir
  1. De la Grammatologie,1967
  2. La Dissemination (Yayılım),1972
  3. Marges de la philosophie (Felsefenin Kıyıları),1972
  4. La verite en peinture(Resim olarak gerçek), 1978
  5. La cartepostale(Kartpostal), 1980
  6. Psyche, inventions de l'autre (Psyche, Ötekinin icatları),1987
  7. Du Droit a la philosophie (Felsefe Hakkı Üzerine), 1990
  8. Apories(Açmazlar), 1996
  9. L'Autre cap (Öteki Hedef/Başka Baş),1991

İngilizcede yapıtları

değiştir

Türkçede yapıtları

değiştir
  • Marx'ın Hayaletleri, (çev. A.Tümertekin, Ayrıntı yay.2001)
  • Marx ve Mahdumları, (çev. A.Tümertekin, Ayrıntı yay., 2002)
  • Şiir Nedir?, (çev. Ahmet Sarı, Abdullah Arslan, Babil yay.)
  • Mahmuzlar/ Nietzsche'nin Üslupları, (çev. Mehmet Baştürk, Babil yay.)
  • Öteki Hedef/ Başka Baş, (çev. M.Başaran, Bağlam yay. 2003)
  • Bağışlama ve Kozmopolitizm, (çev. Ali Utku, Mukadder Erkan, Birey yay., 2005)
  • Çile, (çev. Melih Başaran, Kabalcı yay.2008)
  • İsim Hariç, (çev.Didem Eryar, Kabalcı yay.2008)
  • Khora, (çev.Didem Eryar, Kabalcı yay.2008)
  • Terör günlerinde felsefe (J. Habermas ve J. Derrida ile diyaloglar,çev.Emre Barca, YKY,2003)
  • Edebiyat Edimleri (çev.Ali Utku, Mukadder Erkan, Otonom Yayıncılık,2010)
  • Gramatoloji (çev.İsmet Birkan, BilgeSu Yayıncılık,2011)
  • Nietzchelerin Şöleni (çev.Ali Utku, Mukadder Erkan, Otonom Yayıncılık,2008)
  • Önemsizin Arkeolojisi: Condillac Okuması (çev.Ali Utku, Mukadder Erkan, Otonom Yayıncılık,2007)
  • Yazı ve Fark (çev.P. Burcu Yalım, Metin Yayınları, 2020)

Kaynakça

değiştir
  1. Post-yapısalcılık ve postmodernizm, Madan Sarup, çev:Abdülbaki Güçlü, Bilim ve Sanat yay.
  2. Edebiyat Kuramı, Terry Eagleton, çev:Tuncay Birkan, Ayrıntı yay.
  3. Derrida, 1997 yılında Türkiye'ye gelmiştir. Katıldığı seminerlerdeki sunular sonradan kitaplaştırıldı. Bkz: Pera Peras Poros, Jacques Derrida ile birlikte disiplinlerarası çalışma, yay. haz. Ferda Keskin, Önay Sözer, Y.K.Y., İstanbul, 1998).

Dış bağlantılar

değiştir