Râfızîlik veya Râfızîler (Arapçaالرافِضَة), başlangıçta Zeyd bin Ali’den ayrılanlara, daha sonra bütün Şiî fırkaları ile Şiî unsurları taşıyan bazı bâtınî grupları tanımlamakta kullanılan bir tâbirdir. Lügâtte; Râfızî kelimesi "terk eden, ayrılan, bırakan kimse" manalarına gelir.

"Şîʿa" kelimesinin ilk kullanılışı

değiştir

İslâm'da ilk ayrışmayı başlatan fırka Haricîler olmuştu. Hâricîler'in karşısında yer alan Ali taraftarı fırkalar ise "Ali yandaşları" mânâsında kendilerini "Şîʿa" olarak tanımlanmaktaydılar. O devirde henüz günümüzdeki anlamıyla bir Şiî ve Sünnî ayrışması mevzû-u bahis olmadığından, "Şîʿa" kelimesi, Hâricî olmayan Ali yandaşı bütün fırkalar için kullanılmaktaydı.

"Şîʿa-i Muhlisîn" [1]

değiştir

Daha sonraları Ali el-Mûrtezâ'ya ulûhiyet isnâdında bulunan "Sebe’îyye" ve benzeri "Ghulat-i Şîʿa" fırkaların ortaya çıkması neticesinde, bir grup ta kendilerinin bu ulûhiyyet isnâdında bulunan "Ghulat-i Şîʿa fırkaları" ile bir alâkaları bulunmadığını belirtmek üzere "Şîʿa" kelimesini ayrı kullanmaktan vazgeçerek kendilerini "Şîʿa-i Muhlisîn" olarak tanımladılar. Bu gruba dâhil olanlar arasında Zeyd bin Ali'nin hakikî tâkipçileri de yer almaktaydı.

"Şîʿa-i Ulâ" [1]

değiştir

Zaman içerisinde Ghulat-i Şîʿa mezheplerin artması, Ehl-i Beyt mensûplarına ulûhiyyet isnâdında bulunan fırkaların çoğalması, Hattâb’îyyet-ûl Mutlâka ve Şîʿa-i Bâtın’îyye gibi "Şîʿa" kelimesini gerçek anlamından farklı istikâmetlerde kullanan mezheplerin sayısındaki artış gibi nedenlerden dolayı da Halife Ali'nin sâmimi tâkipçilerinden oluşan Muhlis fırkalar", bu ghulat fırkalar ile uzaktan yakından hiçbir ilişkilerinin bulunmadığını açıkça belirtmek üzere kendilerini evvelâ "Şîʿa-i Ulâ" [1] sonra da Ehl-i Sünnet v’el-Cemâ'at olarak tanımlamakta karar kıldılar.

Tarihte ilk Râfızîler

değiştir

"Râfızîler", tarihte her zaman, dördüncü halife Ali ve Peygamber'in amcası Abbas'ın torunlarının birinin etrafında toplanıp çeşitli fırkalara ayrıldılar. İmam Zeynel Abidin vefat edince, birçoğu imamın oğlu Zeyd'in etrafında toplandı. Emevî Devleti'nin Irak valisi olan Sakifli Yusuf oğlu el-Haccac ile harp etmeye giderken bir kısmı Zeyd'den ayrıldı. Ayrılanlar, Zeyd'e:

Ebu Kuhafe oğlu Ebu Bekir'e ve Hattab oğlu Ömer'e düşman ol!

demişlerdi. Bunun üzerine Zeyd;

Büyük dedem olan Resulullah'ın sevdiği kimselere düşmanlık edemem.

dedi. Bunun üzerine Zeyd'i terk etmek için bahane bulmuş oldular. Zeyd bin Ali bunlara "Rafaztumunî!" (Beni terk edin!) dedi. Onlar da bu lâf üzerine onu terk ettiler ve böylece terk edenler anlamında "Râfızîler" olarak anıldılar. Râfızîler'in çoğunluğunu, Peygamber'den sonra hilâfetin Ali ve soyundan gelen imâmların hakkı olduğununu savunan gruplar teşkil etmektedir. Zamanla tarihte Râfızî kelimesi Sünniler tarafından tüm Şii ve Haricî grupları tanımlamakta kullanılan ortak bir tabir haline gelmiştir.

Kaynakça

değiştir
  1. ^ a b c Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk Tarihi’nde Mezhep Cereyanları, Hilmi Ziyâ Neşriyatı, Ahmet Sait Tab’ı, 1940.