Said Nursî
Sait Okur, bilinen adıyla Said Nursî (1878[a] - 23 Mart 1960[2]), Kürt İslam âlimi,[3] müfessir ve yazar. Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye azalığı, Birinci Dünya Savaşı'nın Kafkasya Cephesi'nde milis alay kumandanlığı yapmıştır. İslam üzerine yazılmış ve 300 kadar ayeti tefsir eden Risale-i Nur isimli 50'den fazla dile çevrilen[4] külliyatın yazarıdır.[5]
Said Nursî | |
---|---|
Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye Azası | |
Görev süresi 1918-1922 | |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | Mirzazâde Said 1878 Nurs, Hizan, Bitlis Vilayeti, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm | 23 Mart 1960 (82 yaşında) Şanlıurfa, Türkiye |
Defin yeri | Halil-ür Rahman Dergâhı, Urfa (24 Mart 1960 - 12 Temmuz 1960) Meçhul (12 Temmuz 1960'tan beri) |
Mesleği | Asker, yazar, ulema[1] |
Dini | İslam |
Ödülleri | Harp Madalyası |
Askerî hizmeti | |
Hizmet yılları | 1914-1916 Esaret (3 Mart 1916) Yurda dönüş (18 Haziran 1918) |
Rütbesi | Milis Miralay |
Çatışma/savaşları | I. Dünya Savaşı (Kafkasya Cephesi) |
Van'da hayalini kurup zihinsel hazırlığını yaptığı fen ve din ilimlerinin beraber okutulacağı Medresetü'z-Zehra projesi için İstanbul'a geldi. Bu amaçla Sultan II. Abdülhamid ile görüşme girişimlerinde bulunduysa da istediği neticeyi alamadı. Ancak yerine gelen Sultan Reşad ile görüşme fırsatı buldu ve projesini detaylı şekilde anlattı. Kabul gören proje için Van Valiliğine bin altın ödenek gönderildi.[6]
Osmanlı dönemi medrese geleneklerinden olan ilmî münazaralara katılan Said Nursî, kullandığı ünvan ve burada gösterdiği başarıları ile şöhret oldu.[7][8][9] Çeşitli gazete ve dergilerde makaleler yazıp, Marifet ve İttihad-ı Ekrad isminde bir gazete çıkarma girişiminde bulundu.[10] Bu dönemde Meşrutiyet taraftarı olan Said Nursî, bu yönetim biçimininin dine aykırı olmadığını vurgular. Düşüncelerini Münazarat isimli eserinde kitaplaştırır.
Said Nursi 31 Mart Vakası'nda isyanın bastırılması için gazete yazıları yazdı ve Harbiye Nezaretinde onlara hitap etti. 31 Mart Vakası sonrası kurulan Divan-ı Harbi Örfi mahkemesinde yargılanarak beraat etti.[11]
Van'a dönerek Evkaf Nezaretine bağlı Horhor Medresesi'nde talebe okutmaya başlar. I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Alay Müftüsü olarak orduya dahil olan Nursî, sonrasında ise Enver Paşa tarafından gönüllü milis alayı kumandanı olarak görevlendirilir. Kafkas Cephesi'nde talebeleri ile birlikte mücadele eder.[12][13][14][15] Savaş sırasında bir kısım talebesi ölür, kendisi de yaralanarak esir düşer ve Kostroma'ya esir kampına gönderilir.[16][17] Gösterdiği azim ve mücadeleler sebebiyle esaretinin bitminde kendisine Harp Madalyası verilir ve Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye a'zası olarak atanır.[18][19]
Hilal-i Ahdar Cemiyeti toplantılarına katılan Nursî, Yeşilay'ın kurucu üyesidir.[20][21]
Biyografi
değiştirSaid Nursî kendi hayatını "Eski Said" ve "Yeni Said" olarak ikiye ayırır.[22] Eski Said olarak tabir ettiği doğumundan 1923 yılına kadar olan dönemde sosyal ve siyasî sorunların çözümünde doğrudan inisiyatif alan bir kişilik sergiler. 1923 yılında TBMM'nin daveti üzerine Ankara'ya gelen Nursî, Ankara'da aradığı atmosferi bulamaz. Van'a dönerek inzivaya çekilir ve daha sonraları bu dönüşünü Yeni Said'in başlangıcı olarak nitelendirir. Bu dönemde sosyal ve siyasî meselelerden uzaklaşır. En önemli vazifenin imânı kuvvetlendirmek olduğunu söyler. Şiddetle karşı çıktığı ama silah çekmediği Cumhuriyet idaresi tarafından bu dönem zarfında uzun yıllar sürgün, gözetim ve yer yer hapis hayatı yaşatılacak ve zorunlu ikâmete tabi tutulacaktır. Büyük çoğunluğunun Isparta Barla'da yazıldığı Risale-i Nur külliyatının yazımı ve Nur Cemaati'nin oluşumu bu dönemde yaşanmıştır.
"Eski Said" (Cumhuriyet öncesi)
değiştirÇocukluğu ve öğrenim hayatı
değiştirDoğum tarihi: Nursî'nin doğum tarihi ile ilgili farklı görüşler vardır. 1906 yılında yapılan nüfus tescil kayıtlarında, Rumî 1288-1299 (Miladi 1872)[23] olarak geçse de doğum tarihinin Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye'ye verdiği özgeçmişine göre hazırlanan Osmanlı nüfus kimlik belgesinde Rumi 1293, Hicri 1295 tarihleri yani Miladi 1878 yılı olduğu tahmin edilmektedir.[24]
Bitlis'in Hizan ilçesinin İspairit nahiyesinin Nurs köyünde,[25] yedi çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi.[23] Babasının adı Abdullah Mirza, annesinin adı ise Nuriye'dir.[26] Annesi Nurs köyü yakınlarında bulunan Bilkan köyündendir. Nuriye Hanım Nure veya Nura ismiyle de tanınmaktadır.[19][27] Sofi Mirza olarak tanınan Mirza Efendi ailesinin geçimini çiftçilikle sağlamıştır.[28]
İsim ve ünvanları: 15 yaşında iken İslâm âlimlerinin bulunduğu ilim meclisinde yapılan imtihan ve münazara sonunda Molla Fethullah tarafından Bediüzzaman ünvanı verilmiş; diğer âlimler tarafından da kâbul görmüş ve bu isimle anılmaya başlanmıştır.[7][8][29] "Bediüzzaman"[30] ünvanının yanı sıra Said Okur,[31] "Molla Said"[30] ve "Said-i Kürdî"[32] gibi isimler ile de tanınmaktadır. Said Nursî, İstanbul'a gelişinden sonra Güneydoğu Anadoludan gelmiş olması ve Kürt olması[33] dolayısıyla Said-i Kürdî ismiyle meşhur olmuş ve ilk dönem eserlerinin birçoğunda bu adı kullanmıştır. Cumhuriyet'in kurulmasından sonra kabul edilen Türk milliyetçiliği politikasından dolayı, hem bu durumun aleyhine kullanılmasını, hem de yanlış anlaşılmaları engellemek için, kendisi bunu Said-i Nursi şeklinde değiştirmiştir.[34]
Öğrenim hayatı: 1887'de Tağ köyündeki Molla Mehmed Emin Efendi'nin medresesinde öğrenim hayatına başladı.[27] 1888'de medrese eğitimi bırakarak köyüne döndü. Köyüne döndükten sonra, medrese öğrencisi olan ağabeyi Molla Abdullah'ın derslerini takip etti. Beş yıl süren tahsil hayatı boyunca Molla Mehmed Emin Efendi Medresesi, Mir Said Veli Medresesi, Molla Fethullah Efendi Medreselerinde eğitim aldı. Risalelerinde, bu süre zarfında Kur'ân'ı hatmettiğini, Sarf ve Nahiv kitaplarını İzhar'a kadar okuduğunu, Doğu Beyazıt'ta bulunan Şeyh Mehmet Celalî'nin medresesinde üç ay süren bir eğitim gördüğünü, bu eğitimi sırasında her gün günde üç saat meşgul olarak yüze yakın kitabı okuyup ezberine aldığını, medreselerde eğitimi yapılan kitaplar dışında pek çok başka kitabı da okuduğunu yazmıştır.[35] Daha sonra icazetini aldığı ve sonra Doğu Beyazıt'tan ayrıldığı bildirilmektedir.[36] Bu sırada arkadaşları ve bazı hocalarıyla olan tartışmaları ve kavgaları sebebiyle medrese eğitiminde aksamalar olmuştur.[37] Said Nursî köyünde gördüğü bir rüyadan etkilenerek eğitimine devam etmek üzere Mir Hasan Veli Medresesine gittiğinden bahseder.[38]
İcazetnâmeleri: Said Nursî ilkini Muhammed Celali,[39] ikincisini ise Şeyh Fethullah Es-Siirdi'den aldığı iki adet icazetnâmeye sahiptir.[40]
Gençlik çağı
değiştirRisalelerde ilmi alt yapısı ve farklı kişiliğiyle, Bitlis Valisi Ömer Paşanın dikkatini çektiği ve Vilayet konağında kalarak çalışmalarına devam etmesi için ona bir oda tahsis edildiği,[41] burada iki yıl kalan Nursî'nin daha sonra Van Valisi Hasan Paşa tarafından davet edilerek Hasan paşa ve İşkodralı Tahir Paşa zamanlarında vali konağının kendisine ayrılan bölümünde yaklaşık olarak 10 yıl ikamet ettiği,[42] Horhor Medresesi'nde de talebelerine ders verdiği anlatılmaktadır.[43][44][45]
Said Nursî, Van, Bitlis ve Diyarbakır illerinde fen bilimleriyle İslami ilimlerin birlikte okutulacağı, Kürdistan’da cehaleti ve bilgisizliği ortadan kaldıracak nitelikte, Medresetü'z-Zehra ismini verdiği birkaç üniversitenin yapımı düşüncesini hükûmete iletmek için 1907 yılında İstanbul'a gelir.[9][27][46] El-Ezher Üniversitesi'ne kardeş olarak tarif ettiği bu üniversitede Arapça, Kürtçe ve Türkçe olmak üzere üç dilde eğitim yapacağını belirtmektedir.[47] İstanbul’da Ferik (tümgeneral) rütbesindeki Ahmed Paşa’nın evine yerleşmiş,[48] idealindeki üniversite ile ilgili bir dilekçeyi padişahın özel kalem dairesi olan Mabeyn-i Hümayun’a sunmuş ancak cevap alamamıştır. Gelişinden iki ay sonra Fatih'te bulunan Şekerci Hanı'na yerleşti.[27] Otel olarak hizmet veren Şekerci hanında “Burada her suale cevap verilir, fakat sual sorulmaz” şeklinde bir yazı asmış,[27] değişik münazaralara katılmıştır.[49]
Saray bahçesinde yöresel kıyafetleri, başında sarığı ve hançeri ile dolaşırken tavırları şüpheli bulunarak tutuklandı ve Üsküdar Toptaşı Akıl Hastanesi'ne gönderildi.[19] Ancak doktorlar tarafından akıl hastası olmadığına dair bir rapor hazırlandı;[27][50] hastaneden çıkartılarak tekrar zaptiye nezaretine gönderildi. Nezarette iken Sultan II. Abdülhamid, Said Nursi'ye maaş bağlanması ve memleketine geri dönmesi için harcırah verilmesi emrini verdi. Padişahın maaş bağlanması emrini getiren zaptiye nazırı Şefik Paşa, Nursi'ye padişahın kendisine selamı olduğunu ve medrese teklifinin Divan-ı Hümayun'da görüşüldüğünü söyledi. Nursi amacının maaş kapmak olmadığını söyleyerek maaş ve harcırahı reddetti.[51]
1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanından hemen önce İstanbul'a geldi. İstanbul'da Derviş Vahdeti'nin Volkan gazetesinde yazdı. İslamcı bir siyasal parti olan İttihad-ı Muhammedi Fırkası'nın (Fırka-i Muhammediye) kurucuları arasında yer aldı.[52] Volkan gazetesi bu fırkanın yayın organıydı. 13 Nisan 1909 (Rumi 31 Mart 1323) tarihinde 31 Mart Vakası patlak verdi. Selanik'ten gelen Hareket Ordusu aradan 11 gün geçtikten sonra isyanı bastırabildi. Bazıları İttihad-ı Muhammedi Fırkası'nın ileri gelenleri olmak üzere isyanı çıkaranlar ve Derviş Vahdeti ile birlikte Divan-ı Harp Mahkemesinde yargılandı, Derviş Vahdeti ve 16 kişi idam edildi, Said Nursî davadan beraat etti. Serbest kaldıktan sonra Serbesti gazetesinde "ordunun ruhu ve ülküsünün okullu subaylar olduğunu, bunlara isyan etmenin cinayet olduğunu" yazmıştır.[53] Talebelerinin yazdığı Tarihçe-i hayata göre Meşrutiyetin ilanı sırasında Said Nursi 11 Temmuz'da Sultan Ahmet meydanında yaptığı "Hürriyete Hitap" adını verdiği konuşmasıyla ve bunun Selanik'te tekrarı ile halkı teskin etmek için çalışmıştır.[54]
Abdülhamid sonrasında, eğitimle ilgili düşüncelerini Sultan V. Mehmet'e sunmak üzere İstanbul’a geldi. Van'da kurmayı planladığı Medresetü'z Zehra padişah tarafından kabul gördü ve 19 bin altın ödenek ayrıldı.[55]
31 Mart Vakası'ndan sonra İttihat ve Terakki'nin zulümlü olduğuna inandığı faaliyetlerinden küserek İstanbul'dan ayrıldı.[56] O zamanlar Şark olarak tabir edilen Doğu'ya; Batum üzerinden Van'a gitti. Sonrasında ise Şam'a gitti. 1911'de Şam, Emevîye Camii'nde okuduğu hutbe daha sonra Hutbe-i Şamiye adıyla kitaplaştırıldı. Münâzarat ve Muhakemât gibi eserlerini telif etti.
I. Dünya Savaşı
değiştirSaid Nursi I. Dünya Savaşı'nın ilanının hemen ardından gönüllü vaiz olarak orduya yazıldı.[kaynak belirtilmeli] Kendisinin 2. meşrutiyetin ilanı sırasında Osmanlının istihbarat kurumu olan Teşkilat-ı Mahsusa'da görev aldığı, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye olduğu,[57] Teşkilat-ı Mahsusa tarafından 1915 yılında Rus Cephesine ve Libya'ya gönderildiği tarihçi Cemal Kutay tarafından yazılmış ancak görevlendirme bilgisinin doğru olmadığı yönünde itirazlar olmuştur.[58]
Van'da görevlendirildikten sonra Pasinler cephesine gönderildi. Nursi, Enver Paşa'nın isteği üzerine talebeleri ve gönüllülerden oluşan 4-5 bin kişilik milis teşkilatı kurdu.[19] Milis Miralay rütbesiyle gönüllü alay komutanı olarak kurduğu teşkilatı ile birlikte Van, Muş ve Bitlis'te Rus birlikleri ve Ermeni çetelerine karşı savaştı.[15] Savaş sırasında sigara tablasından, hançer kabzasından ve omzundan olmak üzere üç yerinden vurularak yaralanmıştır.[19]
Esaret hayatı: Said Nursi gönüllü olarak katıldığı I. Dünya Savaşı'nda Bitlis'te su kemerinin üzerinden atlamış, sağ ayağı kırılmış ve esir düşmüştür.
Birinci Cihan Harbinden önce Van'a gelerek Horhor'da talebe okutan Bediüzzaman'ın medresesine ben de dahil oldum. Birinci Cihan Harbi başlayınca Bediüzzaman hocalığı bırakarak, gönüllü alay kumandanı oldu. Bizlerden de isteyenler, onunla birlikte harbe iştirak etti. Ben kendileriyle, Gevaş ve Bitlis harplerinde bulundum. Kış bastırmıştı. Her taraf kardı. Bitlis'te Üstad'la birlikte birkaç talebe kalmıştık. Bütün arkadaşlarımız şehid oldular. Geceleyin yüksek bir duvardan atlarken Üstad'ın ayağı kırıldı. Otuz altı saat soğuk, kar, çamur içinde bir dehlizde kaldık. İleride Rus nöbetçileri gözüküyordu. Dehlizin üzerinden de Rusların seslerini işitiyorduk.
— Mehmed Münevver Çetin
Nursi burada Ruslara esir olarak Van, Culfa ve sonrasında Tiflise götürüldü.[59] Yaklaşık 6 ay Tiflis'te kaldı ve burada tedavi gördü. Tiflis'in Varasofski Sokağında kırk dört numaralı kampta tutulduğu bilinmektedir. Kosturma'nın Kologrif beldesindeki esir kampına, oradan da en büyük esir kampı olan Kosturma'ya sevk edildi.[60][61]
Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye
değiştirEsaretten dönüş sonrası İstanbul'a geldi.[62] Ordu-yu Hümâyun'un tavsiyesi üzerine 4 Ağustos 1918 yılında Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye azası olarak atandı.[18][19][30] Said Nursi bir müddet dinlenmek için izin aldıktan sonra görevine başlayıp Kasım 1922'ye kadar 4 yıl 4 ay boyunca bu görevde çalıştı. Bab-ı Meşihat tarafından da ilmi rütbesi Mahrec Payesi verilerek onaylandı.[63]
Nursî I. Dünya Savaşı sonrası mütareke günlerinde, Çamlıca’daki evinde yeğeni Abdurrahman ile birlikte kalmıştır. Bu dönemde Kürt Teali Cemiyeti üyelerinin[64][65] Said Nursî'yi cemiyetlerine davet ettikleri, ancak Nursî'nin bu teklifi reddettiği ifade edilmektedir.[66][67] 15 Şubat 1919 tarihinde sonradan Teâli-i İslâm Cemiyeti adını alan Cemiyet-i Müderrisîn'in kurucu azaları arasında yer aldı.[68][69]
Said Nursi 1919'da Mesnevî-i Nuriye adlı eserini yazmaya başlamış, “Sünûhât”, “Hakikat Çekirdekleri” (1920), “Nokta” (1921), “Rumûz” (1922) gibi bazı kitapçıkları kaleme almıştır.[70]
Millî Mücadele
değiştirMillî Mücadele döneminde Kuvâ-yi Milliye aleyhindeki fetvayı çürüten bir yazı yazar.[b][71] İstanbul'un İngilizler tarafından işgaline karşı 16 Şubat 1920'de Hutuvat-ı Sitte adlı eserini telif etmiş,[72] eseri Türkçe ve Arapça olarak ücretsiz ve gizlice dağıtılmasını sağlamıştır.[73]
Bir zaman İngiliz devleti, İstanbul Boğazının toplarını tahrip ve İstanbul’u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesinin Başpapazı tarafından, Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu. Ben de o zaman, Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiyenin âzâsı idim. Bana dediler: ‘Bir cevap ver. Onlar, altı suallerine altı yüz kelimeyle cevap istiyorlar.’ Ben dedim: ‘Altı yüz kelimeyle değil, altı kelimeyle değil, hattâ bir kelimeyle değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum. Çünkü o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı mağrurane üstümüzde sual sormasına karşı yüzüne tükürmek lâzım geliyor… Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!’ demiştim.
Hutuvat-ı Sitte'yi basan ve dağıtılmasında Said Nursi'ye yardım eden kişilerden biri de Eşref Edip Fergan'dır.[74]
İstanbul kamuoyunu etkisi altına alan ve İngilizlere karşı çok sert bir dille yazılmış olan Hutuvat-ı Sitte Risalesi sonrası İngiliz Başkumandanı tarafından Said Nursî hakkında idam kararı alınmıştır.[75]
Hutuvat'ı sitte ve Kuvâ-yi Milliye'ye olan desteği[76] Ankara Hükûmeti'nin dikkatini çekmiş, Eski Van Valisi Tahsin Bey ve Mustafa Kemal Paşa'nın davetleri sonucu, 9 Kasım 1922'de Ankara'ya gitmiş[77] ve hoş-amedi merasimi ile karşılanmıştır.[78][79]
Said Nursî, Medreset-üz Zehra ideali için, II. Meşrutiyet döneminde Van’da temelini attığı fakat savaş yüzünden inşaatı başlatılamayan üniversitenin kurulması için Mebuslara bir kanun teklifi hazırlattırdı. Teklif mecliste iki yüz milletvekilinden 163’ünün imzasıyla kanunlaştı. Buna rağmen Said Nursi Ankaradaki siyasi ve dini atmosferden hoşnut olmadı. 7 Nisan 1923'te talebe yetiştirmek ve münzevi bir yaşam sürmek üzere Van’a gitti, Erek Dağı’nda iki senesini geçirdi.[80][81][82]
"Yeni Said" / Cumhuriyet sonrası
değiştirSaid Nursî, Van'a dönüşünü ve Erek Dağı'nda inzivaya çekilmesini dönüm noktası olarak kabul eder. Bu sırada Şeyh Said başlatmak istediği ayaklanma için Said Nursî'den destek ister fakat Nursî ayaklanmaya destek vermeyeceğini bir mektupla haber verir.[83][84][85]
Yaptığınız mücadele kardeşi kardeşe öldürtmektir ve neticesizdir. Türk milleti İslâmiyet'e bayraktarlık etmiş, dini uğrunda yüz binlerle, milyonlarla şehid vermiş ve milyonlar veli yetiştirmiştir. Binaenaleyh kahraman ve fedakar İslam müdafiilerinin torunlarına, Türk milletine kılınç çekilmez ve ben de çekmem.
Said Nursî doğuda meydana gelen sosyal olaylar üzerinde olması muhtemel siyasi etkisinden korkularak 1926'da sürüldüğü Burdur'da Nur'un İlk Kapısı'nı, Burdur ve Isparta'daki dokuz aylık mecburi ikametinden sonra 1 Mart 1927'de ulaştığı[86] Barla'daki sürgün hayatında ise Sözler, Mektûbat ve Lem'alar'ın büyük bölümünü yazmıştır.
Buradaki faaliyetleri şüpheli bulunarak 1934'te Isparta'ya sürüldü. 1935 yılında “gizli cemiyet kurmak, rejimin temel düzenini yıkmak” iddiasıyla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde aleyhinde dâvâ açıldı ve Tesettür Risalesi'nden dolayı kendisi on bir ay, on altı öğrencisi de altı ay hapse mahkûm edildi.[87] 1936'da hapis cezasının bitiminden sonra 7 yıllığına Kastamonu'ya sürüldü.
1943 yılında 126 talebesiyle birlikte "rejimin temel düzenini yıkmak" iddiasıyla tutuklanarak Denizli hapishanesine sevk edildi. 9 ay tutuklu kaldı. Beraat etti. Daha sonra Emirdağ'a götürülerek burada zorunlu ikâmete mahkûm edildi. 1947 yılında aynı suçlamalarla tekrar tutuklanarak 54 talebesiyle birlikte Afyon hapishanesine sevk edildi. Yaklaşık 20 ay hapiste kaldı. Buradan tekrar Emirdağ'a götürüldü.
"Üçüncü Said: 1952'de Gençlik Rehberi isimli eseri hakkında açılan dava münasebetiyle İstanbul'a geldi ve bu davadan beraat etti. 1953'te Emirdağ'a döndü. İkinci defa İstanbul'a geldi ve üç buçuk ay burada kaldı. Bundan sonraki hayatı genellikle Emirdağ ve Isparta'da geçti.
Bu dönemde, yazımı tamamlanmış olan Risale-i Nur'un farklı kesimlerden insanlara ulaştırılmasıyla ilgilenmiştir. Bu amaçla birçok şehir ve köylerde el ile yazılan risalelerin okunması, okutulması, bazı merkezlerde risalelerin daktilo ile çoğaltılması; Ankara, İstanbul ve doğu illerini de kapsayacak şekilde risalelerin bütün toplumsal tabakalara ulaştırılması işleri ile ilgilenmiştir. Yine bu dönemde mahkemelerden iade edilen Nur Risaleleri ve bazı illerde bir kısım Nur Talebelerine dava açılması sebepleriyle resmi makamlarla görüşmeleri olmuştur. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti hükûmetinin Risale-i Nur hareketine olumsuz bakmaması ve yayımlanmasına engel olmaması sebebiyle, risaleler bu dönemde matbaalarda basılmış Anadolu'nun yanında Mısır, Pakistan, ABD, İtalya gibi çeşitli ülkelere de gönderilmiştir.[88]
Hayata bakışı ve mücadele yöntemi
değiştirSaid Nursi’nin içinde bulunduğu siyasi ortam, onun mücadele yöntemini de etkilemiştir. Eski Said döneminde faaliyetlerini yukarıdan aşağıya, yani devlet imkanlarından da istifade ederek yapmaya çalışmıştır. Osmanlı döneminde toplumu değiştirmek için siyasi çalışmalar yürütmüştü. Cumhuriyet döneminde ise toplumu değiştirmenin ancak bireyleri değiştirerek mümkün olacağını düşünmüş ve aşağıdan yukarıya doğru bir yöntemi benimsemiştir. Eski Said’in eserleri olan Asar-ı Bediiyye daha çok toplumsal ve siyasal hayatı ilgilendiren konulara temas ederken, Yeni Said’in temel eserleri olan ve Risale-i Nur külliyatının temelini oluşturan Sözler, Mektubat, Lem’alar ve Şualar adlı eserleri daha çok inanç konusuna odaklanır.[89] Eski Said dönemi içerisinde, ilim meclislerinde münazaralara giren, sosyal ve siyasi olayları takip eden ve müdahil olmaktan geri durmayan Said Nursî, yeni döneme geçmesiyle birlikte daha çok inziva içerisinde[7] eserlerini yazdırmış, hatta siyaseti şeytan işi olarak tanımlamıştır.
Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım.[90]
Said Nursi’nin anlayışında zamanımız Muhammed’in dünyanın yaratılışından kıyamete kadar 7000 yıllık bir ömrünün olduğunu, bunun 1000-1500 yılının Muhammed sonrasında yaşanacak miktarı oluşturduğunu ifade eden[91][92][93][94] sözlerine ek olarak, Said Nursi’nin "Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır."[95] hadisinden ebced yoluyla elde ettiği çıkarımlara[96] göre ahir zaman idi ve insanlık bu dönemin en büyük fitnesi ve insanlığa en büyük tehdit olan imansızlık tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktaydı. Bu sebeple ona göre bu dönemde en büyük hizmet iman kurtarma hizmeti[97] ve bu görevi hakkıyla yapan Risale-i Nur ahir zamanın büyük mehdiliğini temsil etmekteydi.[97] Ancak risale-i nur "iman ve Kur'an hizmeti" adını verdiği bu görevin ilk ve en önemli basamaklarını yerine getirmekte, kendisinden sonra gelecek bir başka kişiye zemin ve program hazırlamaktadır.[97] Geriye kalan ve "mehdinin altın çağı" olduğuna inanılan dönem ileride gelecek, 30-40 yıl devam edecek olan bu dönemden sonra dinsizlik tekrar hakim olacak ve kıyamet 1530-1540 h. yıllarında dinsizlerin başına kopacaktır.[96]
Mehdi, Mesih, deccal, süfyan gibi karakterler erken İslam tarihinde, iktidar olma savaşı veren Kufe merkezli Alioğulları (Ehl-i beyt), Horasan coğrafyasından siyah sancaklı Abbasiler ve Ebu Süfyan soyundan gelen Şam merkezli Ümeyye oğulları (Emeviler) gibi gruplar arasında, çıkış yerleri olarak o günün güç merkezlerini işaret eden, toplumda kendilerine yer edinme adına, iyi karakterlerin kendi içlerinde, kötü karakterlerin ise rakiplerinde aranması yönünde, haklarında çok sayıda hadis uydurulan,[98][99][100] dönemin dinsel-politik figürleri olarak ortaya çıktılar.[101] Daha sonraki dönemlerde ise birtakım dini gruplar, bu figürlerin gerçek anlamda var olduğuna inandılar ve onları inanç esaslarına dahil ettiler. Bu veya benzer deyim ve tiplemeler İslam dünyasında günümüze kadar devam etmiş, dini gruplar kendi liderlerini mehdi, mesih gibi kurtarıcı, rakiplerini ise deccal, süfyan gibi aşağılayıcı sıfatlarla anmaya devam etmişlerdir.[102][103] O kadar ki, Abbasoğulları veya Alioğullarının Mehdi figürüne rakip olarak, Emeviler, iyi bir karakter olan kurtarıcı Süfyan figürünü ortaya sürdüler. Ancak Abbasi veya Ehli Beyt taraftarları kısa sürede yeni hadislerle bu figürü kötü bir karaktere çevirmeyi ve Emevileri alt etmeyi başardılar.[104] Said Nursi bahsi geçen figürlerle ilgili rivayetleri kendi zamanındaki kişiler üzerinden yeniden yorumlamıştır.
Said Nursi kendisinin skolastik bir medrese hocası gibi değerlendirilmemesini,[105] Risale-i Nur'un arş-ı âzamdan indirilerek kendisine yazdırılan ve mehdiliği temsil[106] eden Kur'an hakikatleri olduğunu, kendisinin sadece bir aracı ve elçi (nur elçisi)[107][108] olduğunu ifade eder.[109] Öyle ki Kur'an'ın[110] yanında celcelutiye,[111] mektubat[112] (İmam Rabbani) gibi asırlar önce yazılmış eserler ima ve işaretler yoluyla muhtelif yerlerde Risale-i Nur'a işaret eder, mücadelesini destekler, Risale-i Nur'un mahrem ve izni ilahi tarafından uygun görülmeyen kısımları yazdırılmaz ya da ilgili bölüm atlanılarak izin verilen kısımlar yazdırılmaya devam eder.[113] Kendisinin mücadele alanı ise başta insanın sonsuz azap çekmesini gerektiren imansızlığın yanında imansızlığın en büyük kaynağı olarak gördüğü ve ahir zamanın büyük deccali olarak adlandırdığı bolşeviklik,[114][115] ve İslam deccali veya süfyan olarak nitelendirdiği Mustafa Kemal'den ve Cumhuriyet Devrimleri'nden[116] başkası değildir. Cumhuriyete taraf olmakla birlikte, şeriatı yürürlükten kaldıran laikliğe şiddetle karşıdır ve şapka giyilmesini de küfür işareti olarak görür. Çünkü ona göre şeriat adalet-i mahza ve fazilettir.[117] TBMM'de Atatürk ile yaşadığı namaz tartışmasında Said Nursî'nin sarf ettiği sözler: “Paşa! Paşa! İslâmiyette, imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur.”[118] Bazı kaynaklar bu cümlenin devamını da verir: "Kafirin hakkı hayatı var. Merdudun yoktur."[119] Klasik şeriat anlayışını yansıtan ifadeler dilin kullanımı açısından da sorunludur. Çünkü şeriatta namaz kılmayanlar için merdut diye bir fıkıh hükmü bulunmuyor ancak, namaz kılmayanlar bazı İslam mezheplerinde mürted olarak değerlendirilir ve dört büyük Sünni mezhebe göre mürtedin cezası ölümdür.[120][121][122] Tarihsel süreç içerisinde terkedilen, (belki de hiç uygulanmayan) bu hükümlerin uygulanması insan hakları ve dini özgürlüklere karşı ağır bir saldırı anlamına gelecektir.
İnanç ve öğreti
değiştir- Zaman ve görev algısı: Said Nursî'de temel düşünce örgüsü zamanın ahir zaman ve görevin iman kurtarma görevi olduğu üzerine kuruldu.
- Risale-i Nur'un İslami konulara yaklaşımı seçici[123] veya eleştirel değil destekleyici ve zorlayıcıdır. Öyle ki tarafsızlık bile ona göre inançsızlıkla eşdeğer şeytani bir aldanmadan ibarettir.[124] Said Nursi'nin Mucizat-ı Ahmediye gibi risalelerde kullandığı rivayetlerin bir kısmı kıssacılık geleneğinin yansımalarından oluşmaktadır.[125] Bu geleneğin özelliği ürettikleri rivayetlere senetler ekleme gibi her kılığa girerek, halkı rahatsız eden yalın gerçekleri değil, anlatımları sonrasında topladıkları bahşişleri artıran, onların duygularını okşayan, kabartan, bazen de ağlatan, ayrıntılı dramatik hikâyeleri coşkulu bir dille vermesidir. Kıssacılar en çok peygamberlik delilleri (Delail En Nübüvve) gibi alanlarda üretim yapmışlardır.[125] Örneğin Huneyn Muharebesinde Muhammedin attığı bir avuç çakıl taşı kafirlerin tümünün gözlerine ayrı ayrı girer.[125] Fantastik seyahat yazarı[126][127] Evliya Çelebi, Seyahatnâme'de, İslâm'da İsa'nın havârilerinden kabul edilen Şem'un-u Safa'nın Nakura yakınlarındaki türbesinde bulduğu incil nüshasını incelediğini, Muhammed'i müjdeleyen ayetin o nüshada mevcut olduğunu iddia etmektedir.[128][129] Çelebi'nin, bizzat Şem'un-u Safa tarafından yazıldığını naklettiği bu el yazması incil, bulunamamıştır. Said Nursi Çelebiyi ciddiye alır.[128] Bu bakış açısı birtakım şeyhlerin pişmiş tavuğu diriltebileceği hikâyesine kadar uzanır.[130]
- Şeriat, Kadın ve tesettür: Ona göre mutlak adalet şeriatla mümkündür fakat bu yönetime ihtilal şeklinde asayişi bozarak gidilmemelidir.
"Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adâlet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil."[131]
Said Nursi, kadınların fıtraten tesettüre ihtiyacı olduğunu[132] en doğru tesettürün çarşaf ile yapılabileceğini[133] kadınların baştan ayağa kadar yüz ve eller dâhil olmak üzere çarşafla örtünmelerinin Kur’ân’ın kesin bir emri olduğunu[134] ve şeriata göre kadınlara mirastan erkeğin yarısı kadar pay verilmesinin tam bir adalet ve merhamet olduğunu söyler.[135]
Said Nursî'nin adalet anlayışı başka bir değerlendirmesinde de kendisini ortaya koyar; buna göre sınırlı bir dünya hayatında işlenen günahların -ki ona göre bunların en büyüğü imansızlıktır- karşılığı olarak sonu gelmeyen cehennem azabı Allah'ın merhamet ve adalet sıfatlarına uygundur.
- Kur'an ve hadis yorumu: Said Nursi'ye göre Kur'an ayetlerinin avam ve havasa yönelik gizli anlam tabakaları, işaretleri ve bağlantıları bulunmaktadır. Bu bağlantıların açığa çıkartılması için ebced hesabı kullanılarak Arap alfabesindeki her harfe sayısal bir değer atanır ve yazılar sayısallaştırılır. Bu yaklaşımlarda ebced, Arap yazısı ve Kur'an tarihinin ortaya koyduğu kronolojik yazım düzeni gibi düzenleme ve yazım şekilleri atlanarak günümüz metinlerine uygulanır, ayetlerden yeni anlamlar ve çıkarımlar elde edilir. Batıni metotların uygulandığı bu yaklaşımlara[138] göre örneğin Kur'an 33 ayetiyle Risale-i nura, Ebrehe ordusuna atılan "pişirilmiş taşlar" İkinci Dünya Savaşı'nda atılan bombalara işaret eder.[139]
Midraş türü hikâyeler: Ninova halkına peygamber olarak gönderilen Yunus, 33 yıl onları Tanrı'nın dinine davet etmiş, kendisine bu süre içerisinde sadece iki kişi inanmıştır.[140][141] Bu durum kendisinin canını sıkmış, Tanrı'nın izni olmadan Ninova'dan ayrılıp Akdeniz'e kadar giderek bir gemiye binmiş ve Yunus Akdeniz'de gemiden atılmıştır. Rivayetlerde balık Yunus'u sırasıyla Nil nehrine, Fars denizine, el-Betâik Denizi'ne ve Dicle'ye götürüp Nusaybin topraklarında düz ve geniş bir yere atar.[142] Yunus tekrar kavmine döndürülür ve 100 bin kişi ona inanır. Said Nursi'nin bu ve benzer hikâyelere yaklaşımı onun temel kaynaklarda geçen akıl dışı ayrıntıları atlayarak rasyonalize etmesi şeklinde de kendini gösterebilmektedir: "Hazret-i Yunus Aleyhisselâm'ın kıssa-i meşhuresinin hülâsası: Denize atılmış, büyük bir balık onu yutmuş. Deniz fırtınalı ve gece dağdağalı ve karanlık ve her taraftan ümid kesik bir vaziyette münacatı, ona sür'aten vasıta-i necat olmuştur."[143]
- Evrim ve bilim: Said Nursi'nin evren ile ilgili ifadeleri, kendisinin bilgilerinin güncelliğini sorgulatacak niteliktedir. Örneğin gökcisimlerinden bahsederken nücum'u sevabite[144] deyimini kullanması ve canlıların Evrimi ile ilgili başkalarından aktararak kullandığı muğlak ifadeler[145] yanında kendisinin sıklıkla yaratılış'a vurgu yapması dikkat çekicidir.
- Kıyamet alametleri: “Dabbe”; anarşistlik ile fesada giden ve dinsizliğe, küfür ve küfrana düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle arzdan bir hayvan çıkıp musallat olacak olan bir taife-i hayvaniyedir.[146] Dabbenin yeşil maymun denilen hayvandan yayılan AIDS hastalığı olduğu yönünde bazı Nurcular arasında görüşler vardır.[kaynak belirtilmeli]
- Milliyetçilik: Said Nursi menfi olarak nitelediği milliyetçiliğe karşı çıkmış, "zehr-i katil" gözüyle bakmıştır. Avrupa'nın bu fikri Müslüman milletleri birbirinden ayırmak için Müslümanların içine attığını söylemiştir.[147] Said Nursi'nin eski eserlerindeki Kürdistan veya Bilad-ı Ekrad ifadelerini ise "vilayat-ı şarkiyye" şeklinde değiştirdiği iddia edilmiştir.[148] Ancak, Risale-i Nur külliyatını neşreden yayınevlerinden Tenvir ve Zehra Yayınları bu iddiaları kabul etmemekte ve nüshalar üzerinde tahrifat yapıldığını ifade etmektedirler.[149][150] Said Nursî'nin yeni dönem eserlerinde de "Kürdistan" ifadesini birçok kez kullandığı görülmektedir.[151]
- Yönetim şekli: Cumhuriyet: Said Nursî değişik yerlerde komünizm ve Bolşevizm'in insanlık üzerindeki yıkımları üzerinde durur ve onları ahir zamanın büyük deccali olarak niteler.[152][153] Said Nursi Cumhuriyet taraftarı olduğunu söyler ve kendisini dindar Cumhuriyetçi olarak addeder.[154] Eskişehir mahkemesinde “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?” sorusuna şöyle cevap verir:
“...sizler daha dünyaya gelmeden evvel benim dindar bir Cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki Tarihçe-i Hayatım ispat eder...O zaman şimdiki gibi, hâli bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara verirdim, ekmeğimi onun suyuyla yerdim. İşitenler benden soruyordular. Ben de derdim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. O cumhuriyetperverliklerine hürmeten, tanelerini karıncalara verirdim.”[155][156]
Fakat Said Nursî Cumhuriyet öncesi ve sonrası siyasi otoritelerle problemlidir. Cumhuriyete karşı olmamakla birlikte devrimler, özellikle de tekke ve zaviyelerin kapatılması, kılık kıyafet devrimi ve şeriat kanunlarının ilgası anlamına gelen laikliğe karşı çıkmıştır.[157] Ahir zaman fitnesi olarak gördüğü bu durum karşısında imanı kuvvetlendirmeye dönük eserler yazmaya ve bu konuda çalışmaya yönelir.
Ölümü, mezar yeri ve mirası
değiştir23 Mart 1960'ta Şanlıurfa'da öldü. Urfa Halil-ur Rahman Dergahı'na defnedildi.[158] 27 Mayıs Darbesi sonrasında 12 Temmuz 1960'ta cuntanın emriyle mezarı yıktırıldı.[159] Naaşın taşındığı uçakta yer alan Erol Türegün tarafından ortaya atılan iddiaya göre naaşı Isparta'ya götürülerek şehir mezarlığına gizlice defnedilmiştir. Buna göre Said Nursî'nin naaşı Isparta-Afyon arasında bir yere gömülmüştür.[160] Vasiyeti üzerine 1969'da bir-iki talebesi tarafından açılarak, naaşı kendileri dışında kimsenin bilmediği bir yere gömülmüştür.[161] Şu an mezarının yeri bilinmemektedir.
Mal varlığı
değiştirSaid Nursî'nin vefatından sonra tereke hakimliği tarafından tespit edilen resmi mal varlığı listesi:[162]
Eşyanın cinsi | Adedi | Kıymeti-Kuruş |
---|---|---|
Cizlavet marka çift lastik (ayakkabı) | 1 | 500 |
Sefer tası içi | 4 | |
Çinko tencere küçük | 1 | |
Ayaklı bardak | ||
Küçük çaydanlık | 1 | |
Ayaksız bardak | 2 | 150 |
Eski çarşaf | 1 | |
Eski Frenk gömleği | 1 | |
Eski iç gömlek | 1 | |
Sarık üzerine sarılacak bez | ||
Mendil | 3 | |
Pamuklu hırka | ||
Eski gömlek | 1 | |
Havlu | 1 | 200 |
Eski çarşaf, mendil ve eski bohça | 1750 | |
Kırık gözlük | 1 | |
Dua kitabı | 1 | |
Eski yazı takvim | ||
Kalem | 2 |
Vasiyeti ve varisleri
değiştir- Said Nursi ölümünden sonra bıraktığı kitapların hizmet-i nuriye ve imaniye tabir edilen faaliyetlerde kullanma yetkisini varis tayin ettiği talebelerine bırakmıştır.
"Aziz, sıddık kardeşlerim ve varislerim, Ecel gizli olmasından, vasiyetname yazmak sünnettir. Benim metrukatım ve Risale-i nurdan olan benim hususi kitaplarım ve güzel ciltlenmiş mecmualarım ve sair şeylerimin bütününü, Gül ve Nur fabrikaların hey'etine, başta Husrev ve Tahiri olarak o heyetten on iki kahraman kardeşlerime (Kardeşim Abdülmecid, Zübeyir, Mustafa Sungur, Ceylan, Mehmed Kaya, Hüsnü, Bayram, Rüştü, Abdullah, Ahmed Aytimur, Atıf, Tillolu Said, Mustafa, Mustafa, Seyyid Salih) vasiyet ediyorum. Onlara bırakıyorum ki; emri hak olan ecelim geldiği zaman, benim arkamda o metrukatım, benim bedelime o sadık ve mübarek ellerde hizmeti nuriye ve imaniyede çalışsın ve istimal etsin."[163]
Vasiyetname de adı geçen varis talebelerin tam isimleri
Ahmed Husrev Altınbaşak, Tahiri Mutlu, Abdulmecid Nursî, Zübeyir Gündüzalp, Mustafa Sungur, Ceylan Çalışkan, Mehmet Kayalar, Hüsnü Bayramoğlu, Bayram Yüksel, Süleyman Rüştü Çakın, Abdullah Yeğin, Ahmed Aytimur, Hasan Atıf Egemen, Tillolu Said Özdemir, Mustafa Acet, Mustafa Cahid Türkmenoğlu, Salih Özcan.[164]
Bazı yayınevlerinin Risale-i Nur külliyatını sadeleştirmesi ve farklı tarzlarda neşretmesi nedeniyle Said Nursî'nin varis tayin ettiği talebeleri Risale-i Nur'un bu tarzda basımının yanlış olduğunu bildirmişler, bu kapsamda Risale-i Nurların orijinalliğinin korunması için Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü tarafından çalışma başlatılmış ve devlet koruması altına alınmıştır.[165] Fakat daha sonra bazı Risale-i Nur talebeleri[166] ve CHP'nin iptal istemiyle AYM'ye başvurmasıyla devlet koruması Danıştay tarafından kaldırılmıştır.[167]
- Kabrinin yerini bir iki talebesinden başka kimsenin bilmesini istememiştir.[168][169] 23 Mart 1960'ta Şanlıurfa'da vefat ettiğinde, Urfa Halil-ur Rahman Dergahı'na defnedildi. 27 Mayıs Darbesi sonrasında, 12 Temmuz 1960'ta askerî cuntanın emriyle mezarı yıktırılmış, Nursî'nin naaşı bilinmeyen bir yere nakledilmiştir.[161][170]
- Risale-i Nurların devlet eliyle diyanet tarafından basılmasını arzu etmiştir. 2014 yılında Diyanet Yayınları, ilk olarak Risale-i Nur külliyatından İşaratü-l İ'caz'ı[171] ve ilerleyen dönemlerde de diğer bazı eserleri basmıştır.[172]
- Said Nursi, kendisinden sonra Risale-i Nur hizmetinin başına Hüsrev Altınbaşak'ın geçeceğini ifade etmiştir.[173]
"Hüsrev gibi bir Nur kahramanından, benim yerimde ve Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinin çok ehemmiyetli bir mümessili bir temsilcisi olmasından hiç bir cihetle gücenmemek elzemdir"
Eserleri
değiştirKitapları
değiştirUluslararası arenada düzenlenen Risale-i Nur ve Said Nursî konulu sempozyumlarda yayınlanan bildirilerde,[174][175] Said Nursî'nin risalelerindeki fikirlerin, felsefi ve alegorik anlamlar taşıyan Kur'an Tefsirleri olduğu ifadelerine yer verilmiştir.[176]
- Risale-i Nur Külliyatı
- Sözler
- Mektubat
- Lem'alar
- Şualar
- Tarihçe-i Hayat
- Barla Lahikası
- Kastamonu Lahikası
- Emirdağ Lahikası
- İşaratü-l İ'caz
- Mesnevi-i Nuriye
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi
- Asa-yı Musa
- Zülfikar
- Sirac-ün Nur
- Tılsımlar
- İman ve Küfür Muvazeneleri
- Eski Said Dönemi Eserleri
Şiirleri
değiştirNur Cemaati
değiştirNur Cemaati, Said Nursî'nin[179] risalelerinde açıkladığı fikirlerine dayanan, 20. yüzyıl başlarında doğan İslâmî harekettir. Said Nursi takipçilerini ifade etmek için "Nur talebeleri" ve Nurcu tabirlerini kullanmıştır.[180] Nur Cemaati Nur risalelerinde yazılan görüşler çerçevesinde, itikâdi ve fıkhi bakımdan Sünnî İslâm'a bağlıdırlar. Nurculuk, belirli dua ve zikirleri olmakla birlikte tasavvufi bir tarikat değildir. Said Nursî'den sonra Nur Talebeleri farklı eğilim ve liderlikler etrafında toplanan değişik gruplar oluşturmuşlardır.
Cemaatin ana faaliyeti "Hizmet-i imaniye ve Kur'aniye" adını verdikleri Risale-i Nur'ların okunması, yorumlanması ve çoğaltılıp yayılmasıdır. Cemaatte abi, kardeş gibi kavramlar kullanılır. Çoğunlukla emir-komuta gibi, kesin bağlılık gerektiren kurallar olmamakla birlikte meşveret kararlarına hürmet etmeyi gerektiren bir anlayışın hakim olduğu söylenebilir. Nur Risaleleri'ndeki konuların başkalarına anlatılması ve bunun için oluşturulan ev, yurt, yayın faaliyeti gibi kurumsal yapı ve faaliyetlere ise Hizmet denilmektedir. [kaynak belirtilmeli]
Nur cemaati, yaşanılan zaman diliminin ahir zaman olduğu, bu zamanda komünist-materyalist felsefenin (maddiyyunluk) ilmi de arkasına alarak imana karşı büyük bir yıkım (deccaliyet) faaliyeti içerisinde olduğu, bu zamanda en önemli görevin "Hizmet-i imaniye ve Kur'aniye" adı verilen Risale-i Nur yoluyla iman kurtarma olduğuna ve bu hizmetin Mehdi'nin birinci ve en büyük görevi olduğuna inanır. Mehdinin diğer görevleri ise imanın hayata geçirilmesi, Hilâfet'in ihyası ve şeriattır.[181][182]
Müze ve kültür evi
değiştirİstanbul Fatih'te bulunan Rüstem Paşa Medresesi düzenlenerek Bediüzzaman ve Risale-i Nur müzesi olarak ziyarete açıldı. Isparta'da ikamet ettiği dönemde kaldığı ev günümüzde Bediüzzaman Said Nursi Evi olarak, Eğirdir ilçesinin Barla kasabasında ikamet ettiği döneme ait olan ev ise Barla Bediüzzaman Said Nursi Kültür Evi olarak faaliyet göstermektedir.
İlgili film ve biyografiler
değiştir- Hür Adam
- Allah'ın Sadık Kulu
- Tarihçe-i Hayat, Bediüzzaman Said Nursi
- Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, Necmeddin Şahiner, Yeni Asya Yayınları
- Arşiv Belgeleri Işığında Bediüzzaman Said Nursi ve İlmi Şahsiyeti (1,2,3,4,5), Ahmet Akgündüz
- Çizgilerin Diliyle Bediüzzaman Said Nursi
- Bediüzzaman Said Nursi, Necip Fazıl Kısakürek
- Son Devrin Din Mazlumları, Necip Fazıl Kısakürek
- Dar-ül Hikmet-ül İslamiye, Diyanet Vakfı yayınları
- Bediüzzaman Said Nursi / Hayatı Tefekkürü Mücadelesi, Yavuz Bahadıroğlu, Nesil yayınları
- Zindanda Şahlanış, Yavuz Bahadıroğlu
- Mufassal Tarihçe-i Hayat, Abdülkadir Badıllı (3 cilt)
- Risale-i Nur Müellifi Bediüzzaman Said Nur - Hayatı, Eserleri, Mesleği / Eşref Edip
- Nurculuğun Tarihçesi / Medeniyet-i İslamiyye, Muhammed Sıddık Şeyhanzade, Tenvir Neşriyat
Notlar
değiştirKaynakça
değiştirÖzel
değiştir- ^ "Şûrây-ı Meşîhat-ı İslâmiye", Sebîlürreşâd Mecmûası (PDF), Ankara: Milli Kütüphane, 4 Mart 1920, 27 Nisan 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 22 Ekim 2020,
E'azım-ı Ulema-i İslamiyeden Fazıl-ı Şehir Bediüzzaman Said-i Kürdi Efendi Hazretleri, pek mühim bir teklifde bulunuyorlar.
- ^ Albayrak, Sadık. Son Devrin İslam Akademisi, Dârü'l-Hikmeti'l-İslâmiye. İZ Yayıncılık.
- ^ Kaplan, Mehmet. Dini gruplar ve çatışma: Said Nursi ve Nurculuk örneği (Yüksek Lisans). Ulusal Tez Merkezi. s. 1.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 1 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mart 2021.
- ^ Şahiner 2016, s. 25
- ^ "Bâb-ı Âlî Evrak Odası: BEO, no: 4191,314292", Devlet-i Aliyye Osmaniye Telgraf İdaresi (PDF), İstanbul: T.C Devlet Arşivleri Daire Başkanığı, 3 Temmuz 1913 [Hicri (28 Receb 1331)], 24 Nisan 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi, erişim tarihi: 24 Nisan 2020,
Van'da Darülfünun şeklinde tesis olunacak medrese-i aliyenin bedel-i inşasının Evkaf Hazinesi tarafından tesviyesi ve padişahın ismine nisbetle isimlendirilerek bedelinin takside bağlanarak ödenmesine dair Van Vilayeti'ne ve Dahiliye Nezareti'ne malumat ita olunmakla hemen inşaata mübaşeret olunması
- ^ a b c Badıllı, Abdulkadir (1990). Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayat.
- ^ a b Akgündüz, Ahmet, Bediüzzamanın İlmi Şahsiyeti ve İcazetnameleri, Osmanlı Araştırmaları Vakfı
- ^ a b Müküslü Hamza, "Bedîüzzaman Saîd-i Kürdî’nin Tercüme-i Hâlinden Bir Hülâsadır", 1918. aktaran: risaletashih.com 15 Nisan 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ Marifet ve İttihad-ı Ekrad adıyla gazete çıkarma talebi, Kağıthane/İstanbul: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Daire Başkanlığı, 5 Şubat 1909,
Marifet ve İttihad-ı Ekrad adıyla Türkçe ve Kürtçe bir gazete çıkarmak için izin talebeden Bediüzzaman Said-i Kürdi Efendi'nin arzuhali hakkında gereğinin yapılması talebi.
- ^ "Bediüzzaman Said'in tahliye edilmesi" (PDF). Tanin Gazetesi (261). Ankara Üniversitesi Akademik Arşiv. 24 Mayıs 1909. 13 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 11 Nisan 2020.
Bediüzzaman Said Kürdi mukaddem vaki olan ihbaratın saniadan (uydurmadan) ibaret olduğu ve bilakis mumaileyhin (kendisinin) tesisi meşrutiyette hidematı bergüzidesi (üstün ve seçkin hizmetleri) sebkeylediği (geçtiği) tahakkuk eylemekle tahliye edilmiştir.
- ^ Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri -I- (PDF), Ankara: T.C. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, 2001, s. 32,42-43,126,128, 27 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF), erişim tarihi: 20 Nisan 2020
- ^ "Dahiliye Nezareti Şifre Kalemi:DH.ŞFR, Nr:588/60", Bediüzzaman Said Efendinin gönüllü kumandan olarak Birinci Harbi Umumi mücadelesi, Kağıthane/İstanbul: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Daire Başkanlığı, 28 Haziran 1918,
gönüllü kumandan sıfatıyla kasaba ahali ve talebelesini alarak sekiz topu kurtarmak suretindeki fevkalede gayreti vuku'a gelmiş idi.
- ^ Badıllı, Abdulkadir. "Takrizler". Mufassal Târihçe-i Bediüzzaman I. cild.
- ^ a b Ceylan, Nurettin. "Belgelerin diliyli I. Dünya Savaşında Gönüllü alay komutanı Bediüzzaman". Gerçeğin aynasında Bediüzzaman.
- ^ "Vikikaynak, Bitlis'in istilasına şahit olan polis memurunun ifadesi". 24 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Nisan 2020.
- ^ "Karton No: 110, Dosya No: 12-2, Fon Kodu: HR.SYS. HU.", Bâb-ı Âlî Dâhiliye Nezâreti Emniyet-i Umûmiyye Müdiriyeti, TC. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı, 1 Haziran 1916 [19 Mayıs 1332],
ulemâ-yı meşhureden Molla Said-i Kürdî ve yirmi kadar talebeleriyle birlikde ve komşularımızdan tüccârândan Abdürrezzak bin Hacı İshak ve daha birçok kimseler Ermeni çetelerinin kurşun ve süngüleriyle fecî' bir sûretde parçalandığını görmüş isem de hüviyetleri hâtırımda kalmamışdır.
- ^ a b "Darül Hikmetül İslamiye azası olarak tayin edilen Bediüzzaman Said Efendi" (PDF). Takvim-i Vekayi (3315). Ankaara Üniversitesi Akademik Arşiv Sistemi. 11 Ağustos 1918. 13 Nisan 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Nisan 2020.
- ^ a b c d e f Şahiner, Necmeddin. Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi. Nesil Yayınları.
- "Sinan Omur Anlatıyor". a.g.e.
- "Ali Aras Anlatıyor". a.g.e.
- "Bediüzzaman Kologrifte". a.g.e.
- "İsparit-Isparta-Sıpayırt-Sıparta". a.g.e.
- ^ "Hilal-ı Ahdar Cemiyeti" (PDF). Yeşilay Dergisi, 938. Türkiye Yeşilay Cemiyeti. Mart 2012. 22 Nisan 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Nisan 2020.
- ^ "Yeşilay Haftası münasebetiyle". Zafer Dergisi, 15. Sakarya Gençlik Teşkilatı. Nisan 1978.
- ^ Tarihçe-i Hayat. Envar Neşriyat.
- ^ a b Nurs Köyü-Hizan Defteri, Ankara: Nüfus-Vatandaşlık Genel Müdürlüğü Arşivi, s. 53-54 No:13
- ^ Vahide, Şükran. Bediüzzaman Said Nursi / Entelektüel Biyografisi. Nesil Yayınları.
- ^ Şahiner 2016, s. 26
- ^ Şahiner 2016, s. 26-27
- ^ a b c d e f Vahide, Şükran. Bediüzzaman Said Nursi / Entelektüel Biyografisi.
- "Doğumu ve Çocukluğu". a.g.e.
- "İstanbul (Hayatı)". a.g.e.
- "Şekerci Hanı". a.g.e.
- ^ Paksu, Ömer Faruk (Mayıs 2012). "Bediüzzaman'ı yetiştiren anne-baba", 98. Moral Dünyası.
- ^ Said Nursî. "İlk Hayatı". Tarihçe-i Hayat. Envar Neşriyat. s. 47.
İşte pek genç yaşındaki mezkûr hârikulâdeliklere ve bahr-i umman halinde bir ilme mâlikiyetine şahid olan ehl-i ilim, Molla Said'e "Bedîüzzaman" lakabını vermiştir.
- ^ a b c Davet, Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı, 26 Mart 1337,
Darü'l-Hikmeti'l-İslamiyye azasından Molla Said Bediüzzaman Bey, Amasya Mebusu Fazıl Arif ve Nafiz Bey, Tokad Mebusu Tahsin ve Kamil Efendi'nin Otoğrafik harita tanzimi için bazı bilgiler alınmak üzere Cağaloğlu'ndaki daireye davet edilmeleri.
- ^ "Said Nursî'nin Resmi Soyadı". Yeni Asya. 23 Ekim 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2019.
- ^ Said Nursî. Kastamonu Lahikası. Envar Neşriyat. s. 40.
Ve bu kalbî muhabbet hürmeti için olacak ki; bin üçyüz yirmialtı (1326) senesinde Hazret-i Üstad'ın "Bedîüzzaman Said-i Kürdî" lakabı altında Karadeniz seyahatinde iki hizmetkârı ile İnebolu'yu ziyaret ederek...
- ^ İki Mekteb-i Musîbetin Şehâdetnâmesi yahud Divan-ı Harb-i Örfî ve Said-i Kürdî, 1912. Aktaran: Divan-ı Harb-i Örfi (Asar-ı Bediiyye) 15 Nisan 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ Tarihçe-i Hayat | Üçüncü Kısım: Eskişehir Hayatı 15 Nisan 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. | s. 202: "Adalet noktasından tarafgirlik fikrini verip, adaletin mahiyetini zulme çeviren, hakkımda sarf edilen bir tabirdir ki, Isparta’da ve burada bazı isticvablarda ismim Said Nursî iken, her tekrarında "Said Kürdî" ve "Bu Kürd" diye beni öyle yad ediyorlar. Bununla, hem ahiret kardeşlerimin hamiyet-i milliyelerine ilişip aleyhime bir his uyandırmak, hem mahkeme ve adaletinin mahiyetine bütün bütün zıt ve muhalif bir cereyan vermektir."
- ^ "Emre Aköz, Bir rüya gördü hayatı değişti, Sabah". 31 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Nisan 2008.
- ^ 4. Sadık Albayrak, Son Devrin İslam Akademisi, İstanbul 1972, s. 198.
- ^ "Boğaziçi Üniversitesi, Atatürk Enstitüsü, Said Nursi biyografisi". 23 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2007.
- ^ Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım: İlk Hayatı | 30
- ^ Akgündüz 2013, s. 24
- ^ Akgündüz 2013, s. 16
- ^ "Said Nursi, Emirdağ Lahikası, s.229". 11 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2008.
- ^ "Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, s.41". 11 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2008.
- ^ "Horhor Medresesi'nin varlığı hakkında". 11 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2008.
- ^ "Horhor Medresesi hakkında". 16 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2008.
- ^ "Horhor Medresesi". 7 Temmuz 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2008.
- ^ Zehra Yayıncılık, "Bediüzzaman Said Nursi", zehrayayincilik.com 15 Nisan 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (erişim: 14.04.2017)
- ^ Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım : İlk Hayatı | 45 ve Münazarat | İfâde-i Merâm ve Uzunca Bir Mâzeret 15 Nisan 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. | s. 30: "Fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc; ve lisân-ı Arabî vâcip, Kürdî câiz, Türkî lâzım kılmak."
- ^ Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, 1990, C.1, s. 142
- ^ Abdurrahman Nursi, Bediüzzaman’ın Hayatı, 1993, s. 45
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 35, sayfa: 565
- ^ Mektubî Kalemine Mahsus: Dahiliye Nezaret-i Celîlesine, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, 29 Ağustos 1908,
iki bin kuruşu mumaileyh Molla Said Efendi kabulden istinkâf eylemesine binâen meblağ-ı mezbur me’mura tevdian nezâret-i Celîleleri veznesine iâde edildiğine
ZB., 325/115 - ^ İttihad-I Muhammedi Fırkası (Fırka-i Muhammediye) 1909, İstanbul. Kurucu ve Yöneticileri: "...Bediüzzaman Saidi Kürdi...", TBMM, Siyasi Partiler 27 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (erişim: 14.04.2017)
- ^ "Mevzuat Dergisi, 1998-08-02". 28 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2008.
- ^ Tarihçe-i Hayat. s. 73.
- ^ http://www.radikal.com.tr/yazarlar/oral_calislar/said_i_nursi_ataturk_ve_vana_universite-1113904 20 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
- ^ Akgündüz 2014, s. 346
- ^ Necmeddin Şahiner. Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, Yeni Asya Yayınları.
- ^ "Latif Salihoğlu, Yeni Asya, Teşkilât-ı Mahsusa yalancıları". 12 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Mayıs 2008.
- ^ "Dahiliye Nezareti", Tezkire, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, 20 Eylül 1916,
Esiren Tiflis’te bulunan Bediüzzaman Said-i Kûrdi Efendi
No:41/ 36 - ^ Şahiner, Necmeddin. Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi. Nesil Yayınları.
- "Sinan Omur Anlatıyor". a.g.e.
- "Ali Aras Anlatıyor". a.g.e.
- "Bediüzzaman Kologrifte". a.g.e.
- "İsparit-Isparta-Sıpayırt-Sıparta". a.g.e.
- ^ İslam Ansiklopedisi, cilt: 35, sayfa: 566
- ^ "Muvâsalat / مواصلات" (PDF). Tanin Gazetesi (3428). Milli Kütüphane. 25 Haziran 1918 [Hicri (16 Ramazan 1336)]. s. 3. 27 Nisan 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Nisan 2020.
Kürdistan ulemasından olup, talebeleriyle birlikte Kafkas cephesinde muharebeye iştirak eylemiş ve Ruslara esir düşmüş olan Bediüzzaman Said Kürdi Efendi, ahiren şehrimize muvasalat eylemiştir.
- ^ "Mehmed Vahideddin" (PDF). Takvîm-i Vekâyi. Ankara Üniversitesi Akademik Arşiv. 2 Eylül 1918 [2 Eylül 1334]. 27 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 19 Nisan 2020.
Dâr’ül Hikmetü’l İslâmiye azâsından Bediüzzaman Said Efendiye mahrec pâyesi tevcih olunmuştur. Bu irâde-i seniyyenin icrasına Meşihat memurdur.
- ^ Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler
- ^ Kürtçülük, 1787-1923, Bilal Şimşir
- ^ Mustafa Nezihi Polat, Mülâkat, Erzurum 1964, s. 30-34
- ^ Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî, İstanbul 1979, s. 214-216.
- ^ Tunaya, Tarık Zafer, Türkiye'de Siyasal Partiler, Hürriyet Vakfı Yay., İstanbul, 1988, cilt 2, s.182.
- ^ "Köprü Dergisi, 72. Sayı, İslâm'ın Siyasallaşma Sürecinde Cemiyet-i Müderrisin'den Teâli-i İslâm'a". 17 Kasım 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ekim 2007.
- ^ Sinan Meydan (31 Aralık 2010). "İŞTE HÜR ADAMIN GERÇEK ÖYKÜSÜ". odatv.com. 13 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ağustos 2011.
- ^ Akgündüz 2014, ss. 258.
- ^ Akgündüz 2014, ss. 271.
- ^ Şahiner 2011, ss. 265.
- ^ Akgündüz 2014, ss. 267.
- ^ Akgündüz 2014, ss. 269.
- ^ Akgündüz 2014, ss. 273.
- ^ 45. Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, İstanbul 1994
- ^ "TBMM Zabıt Ceridesi". Türkiye Büyük Millet Meclisi. 22 Kasım 1922. 13 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Nisan 2020.
- ^ "Tarihi bir Celse" (PDF). Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi. Ankara Üniversitesi Akademik Arşiv. 10 Kasım 1922. s. 2. 13 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 12 Nisan 2020.
Vilayat-ı Şarkıye Ulemay-ı benamından olub Anadolu Gazilerini ve Meclis-i Ali'yi ziyaret etmek üzere İstanbul'dan buraya gelen ve sami'in locasında bulunan Bediüzzaman Molla Said Efendi Hazretlerine beyan-ı Hoş-amedi edilmesi
- ^ Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, 1994, s. 439.
- ^ Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe-i Hayatı, İstanbul 1990, C. 1, s. 457
- ^ Şahiner 2016, ss. 238-240.
- ^ Din Işığı Altında Nurculuğun İçyüzü, Faruk Güventürk, Okat Yayınevi, İstanbul 1964.
- ^ "- Beyanat ve Tenvirler s. 19". 11 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Nisan 2008.
- ^ "- Osmanlıca teksir Asa-yı Mûsa, s. 250". 11 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Nisan 2008.
- ^ Kurt, Mustafa H. (24 Mayıs 2015). "Haşir Risalesinin Tarihçesine Dair Bir Değerlendirme". 5 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ekim 2021.
- ^ "Mevzuat Dergisi, Sayı:8, Ağustos 1998". 28 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2008.
- ^ "Said Nursi Tarihçe-i Hayatı - Isparta Hayatı - Envar Neşriyat s.527". 18 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2008.
- ^ Ağcakulu, Ali (2017) Said Nursi'nin Siyaset Teorisi veya İslam Siyaset Düşüncesinde Reform. İstanbul:Çıra Yayınları, s. 449-450
- ^ Tarihçe-i Hayat
- ^ Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Âhir Zaman, s. 88
- ^ Suyuti, el-keşfu an mücavezeti hazihil ümmeti el-elfu, el-havi lil fetavi, Suyuti. 2/248
- ^ Ruhul beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262
- ^ Ahmed bin Hanbel, Kitâbu’l-ilel, s. 89
- ^ Buhari, 9:125, 162; Müslim,1:137
- ^ a b Kastamonu Lahikası, s.26
- ^ a b c "Arşivlenmiş kopya". 5 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Aralık 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 28 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Haziran 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 15 Temmuz 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ocak 2013.
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, Mehdî, yazar: Yusuf Şevki Yavuz
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 16 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Haziran 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 25 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Haziran 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Haziran 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 16 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 15 Haziran 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 20 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Aralık 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 10 Ekim 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2013.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2013.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Aralık 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Aralık 2020.
- ^ "Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, s.353". 13 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ekim 2011.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 23 Mart 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2013.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Aralık 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 18 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Şubat 2022.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Temmuz 2023.
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 10 Şubat 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 15 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 26 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ekim 2020.
- ^ a b c https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1033412 28 Aralık 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. [yalın URL]
- ^ http://www.radikal.com.tr/yazarlar/hakki-devrim/evliya-celebi-atti-mi-dersiniz-682174/ [yalın URL]
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Şubat 2022.
- ^ a b Said Nursî, Mektûbat, s. 171, Envâr Neşriyât, İstanbul: 2010. Evliya Çelebi'nin eserinde Osmanlı alfabesiyle alıntıladığı o âyette geçen kelimeler; "ايتون Bir oğlan", "ازربيون İbrahim neslinden ola", "پروفتون Peygamber ola", "لوغسلين yalancı olmaya", "بنت onun", "افزولات doğum yeri Mekke ola", "كه كالوشير salihlikle gelmiş ola", "تونومنين onun mübarek adı", "مواميت Mevamit ola", "اسفدوس ona uyanlar", "تاكرديس bu dünyânın mâliki olalar", "بيست بيث ve o dünyânın mâliki olalar" Said Nursî, mevamit kelimesinin sırasıyla Muhammed ve Memed kelimelerinden tahrif edildiğini savunur.
- ^ Evliya Çelebi; Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi; 3. Kitap, 1. Cilt, s. 140-141 vd.; hazırlayanlar, Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı; Yapı Kredi Yayınları; 3. Baskı, İstanbul: Haziran 2012; ISBN 978-975-08-1101-1.
- ^ Hazret-i Gavs tavuğa demiş: "Kum biiznillâh!" O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını, mutemet ve mevsuk çok zatlardan, Hazret-i Gavs gibi kerâmât-ı harikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zâtın bir kerameti olarak, mânevî tevatürle nakledilmiş. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/on-dokuzuncu-lem-a/145
- ^ [1] Divanı harbi örfi
- ^ Hem kadınların on adetten altı yedisi, ya ihtiyardır, ya çirkindir ki, ihtiyarlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. Ya kıskançtır, kendinden daha güzellere nispeten çirkin düşmemek veya tecavüzden ve ittihamdan korkar; taarruza mâruz kalmamak ve kocası nazarında hıyanetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hattâ dikkat edilse, en ziyade kendini saklayan, ihtiyarlardır. Ve on adetten ancak iki üç tanesi bulunabilir ki, hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 19 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 4 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 29 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 31 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Eylül 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 25 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Eylül 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 19 Ocak 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Nisan 2020.
- ^ İbn Esir, el-Kâmil, Beyrut 1965, I, 360
- ^ Sahihi Buhâri ve Tecridi Sarih Tercümesi, IX, 152
- ^ Râzî, XXVI, 165
- ^ Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, 1. Lema
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 23 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ekim 2021.
- ^ “Mazide nazarî olan bir şey, müstakbelde bedihî olabilir. Şöyle tahakkuk etmiştir: Âlemde meylü’l-istikmal vardır. [Bizde birisi demiştir: Her zerrede temayül ayandır tekâmüle / Her soyda füyuz-u hüveyda-nüma ile / Bir nokta-i kemale şitab üzre kâinat / Ol noktaya teveccüh ile yükselir hayat. —Kahriyat] Onunla hilkat-i âlem, kanun-u tekâmüle tâbidir. İnsan ise, âlemin semerat ve eczasından olduğundan, onda dahi meylü’l-istikmalden bir meylü’t-terakki mevcuttur. Bu meyil ise telâhuk-u efkârdan istimdatla neşv ü nema bulur. Telâhuk-u efkâr ise, tekemmül-ü mebâdiyle inbisat eder. Tekemmül-ü mebâdi ise, fünun-u ekvânın tohumlarını sulb-ü hilkatten zamanın terbiyegerdesi bir zemine ilka ile telkih eder. O tohumlar ise tedricî tecrübelerle büyür ve neşvünema bulur.”"Arşivlenmiş kopya". 19 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ Mektubat, 16. Mektup, s. 66
- ^ Akgündüz, Ahmet. ARŞİV BELGELERİ IŞIĞINDA BEDÎÜZZAMAN SAİD NURSÎ VE İLMÎ ŞAHSİYETİ.
- ^ "Risale-i Nur’da büyük tahrifat", yeniakit.com.tr 15 Nisan 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (erişim: 14.04.2017)
- ^ Ekrem Malbat, Bediüzzaman’ın “Kurdî” Kimliği Üzerinde Yapılan Tahrifatlar, hurbakis.net 15 Nisan 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (erişim: 14.04.2017)
- ^ Risale-i Nur külliyatında "Kürdistan" kelimesi için arama sonuçları, risaleinurenstitusu.org 15 Nisan 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (online erişim: 14.04.2017)
- ^ "Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, s.353". 13 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ekim 2011.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Hulefa-i Raşidîn hem halife hem reis-i cumhur idiler. Sıddık-ı Ekber (R.A.) Aşere-i Mübeşşere'ye ve Sahabe-i Kiram'a elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-ı adaleti ve hürriyet-i şer'iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler." Şualar, On İkinci Şua.
- ^ Tarihçe-i Hayat, s. 58
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 16 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 19 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ Colin Turner; Hasan Horkuç. Said Nursi: İslam Medeniyetinin Kurucuları. Nesil Yayınları.
- ^ Bahadıroğlu, Yavuz. Bediüzzaman Said Nursi. Nesil Yayınları.
- ^ 52 Yıl Sonra Said Nursi’nin Mezarında Flaş Gelişme 18 Şubat 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., http://www.bitlisnews.com 14 Eylül 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Erişim: 21.02.2013
- ^ a b "Konuşan yalnız hakikattir". 13 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Nisan 2010.
- ^ TC URFA TEREKE HÂKİMLİĞİ, 21 Mart 1960,
Müteveffa Said-i Nursi’ye ait eşyalar yed-i emin olarak Zübeyir Gündüzalp, Bayram Yüksel ve Hüsnü Bayram’a teslim edildiğinde, kendileri bugün Hâkimliğimize müracaatla müteveffanın yegâne varisinin Konya İmam-Hatip Okulunda bulunan Arapça Öğretmeni Abdülmecid Ünlükul’un olduğunu bildirerek eşyanın oraya gönderilmesini taleb ettiler.
Esas: 1960/1 Hâkim: Özdemir Türker 12096, Kâtip: İbrahim Dedeşah - ^ Said Nursi (2013). "Vasiyetnamemdir". Emirdağ Lahikası. RNK Neşriyat. s. 141.
- ^ ""Bediüzzaman'ın vasiyetinde adı geçen on yedi varis ağabeylerin tam listesi", nurdanhaber.com". 17 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ Kazım Güleçyüz: Yaşadıklarımız, 2004 MGK kararlarının yansımasıdır[ölü/kırık bağlantı]
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ Emirdağ Lahikası - II sayfa 126
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 1 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ Said Nursi'nin Mezarının Sırrı, Necmeddin Şahiner
- ^ "Diyanet'in bastığı İşaratül İcaz'da onlarca tahrifat var". 24 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "İşte Diyanet'in bastığı Sözler". 1 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ Osmanlıca Şualar. Hayrat Neşriyat. s. 543. Birden fazla
|sayfalar=
ve|sayfa=
kullanıldı (yardım) - ^ "Köprü Dergisi, Said Nursî'nin Felsefeye Bakışı". 3 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2009.
- ^ "Risale-inur internet sitesi". 9 Aralık 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2009.
- ^ "İnsanlık onuru için "Adalet" arayışında Risale-i Nur modeli konuşuldu". 2 Ocak 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Nisan 2010.
- ^ Said Nursi, Lemaat
- ^ Akgündüz 2014, s. 243
- ^ "Said Nursî'nin kendi eserlerindeki isminin doğru yazılışı". 13 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ Bu şuhur-u mübarekede, Nurcuların şirket-i mâneviyesine inşaallah pek çok kudsî servet girecek. Her bir Nurcu, binler lisanla ve yüzer kalemle çalışacak gibi kâr kazanacak. Emirdağ Lahikası 1, Mektup No: 108, s.1747
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
Genel
değiştir- Akgündüz, Ahmet (2014). Arşiv Belgeleri Işığında Bediüzzaman Said Nursi ve İlmî Şahsiyet. Osmanlı Araştırmaları Vakfı. ISBN 978-975-7268-68-0.
- Şahiner, Necmettin (2016). Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi. Nesil Yayınları.
- Şahiner, Necmettin (2011). Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor. 1. Nesil Yayınları. ISBN 9754082359.
- Edip, Eşref (2011). Fahrettin Gün (Ed.). Risale-i Nur Müellifi Said Nur. Beyan Yayıncılık.
- Akgündüz, Ahmet (2013). "Bediüzzaman Said Nursi'nin İlmi Şahsiyeti ve İcazetnameleri" (PDF). Osmanlı Araştırmaları Vakfı. 26 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 26 Mayıs 2020.
Dış bağlantılar
değiştir- İstanbul İlim ve Kültür Vakfı 10 Haziran 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Said Nursi ve Risale-i Nur külliyatı ile ilgili yapılan akademik çalışmaları içeren vakıf sitesi.
- Bediüzzaman Said Nursi 1 Kasım 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. sitesi
- Köprü dergisi Bediüzzaman Özel Sayısı, Bahar 2000 (70. Sayı)