Osmanlı İmparatorluğu yükselme dönemi
Osmanlı İmparatorluğu yükselme dönemi, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş döneminden (1299-1453) sonra geldiği kabul edilen dönemdir. 29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul'un Fethi ile başladığı kabul edilen bu olgunluk döneminin ne zaman sona erdiğiyle ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Osmanlı aydını Kâtip Çelebi, imparatorluğun bu döneminin 1593'te Celâlîlerin ortaya çıkmasına kadar sürdüğünü belirtirken, Naîmâ ise 1683'teki Viyana bozgununu bu dönemin bitişi ve yeni bir dönemin başlangıcı olarak ilan eder.
Bu dönemin, I. Süleyman'ın saltanatının bittiği yıl olan 1566'ya kadar veya Sadrazam Sokollu Mehmed Paşa'nın ölüm yılı olan 1579'a kadar devam ettiği de ifade edilen görüşler arasındadır.[1] Naîmâ'nın İbn-i Haldun'un tarih anlayışına göre yapmış olduğu bölümlendirme, genellikle sonraki dönem Osmanlı tarihçileri tarafından da benimsenmiş ve bu dönemin 17. yüzyılın son çeyreğine kadar sürdüğü kabul edilmiştir.[2][3]
Osmanlı İmparatorluğu bu dönemde Kuzey Afrika'ya ve Orta Doğu'ya yayıldı ve Doğu Avrupa'nın önemli kısımlarını kontrol altına alarak Viyana kapılarına dayandı. 16. yüzyılın başında Doğu'da ortaya çıkan Şii Safevî Devleti ile mezhepsel ayrılıklar ve siyasi nedenlerle savaştı. I. Selim'in 1516-1517'deki Büyük Mısır Seferi sonucunda Mısır'ın Osmanlıların eline geçmesiyle birlikte imparatorluk ilk Kuzey Afrika toprağını kazandı ve üç kıtaya yayılma kapasitesine ulaştı.
Bölgesel değişim
değiştirYükselme devrinde Osmanlı İmparatorluğu'nun bölgesel büyümesi, II. Mehmed tarafından 29 Mayıs 1453 tarihinde Konstantinopolis'in Fethi ile başladı. Fatih Sultan Mehmed, 1454-55'te Sırbistan'ı, 1458-59'da da Mora'yı fethederek imparatorluğun Balkanlar ve Anadolu'daki konumunu sağlamlaştırmaya devam etti. 1461'de Trabzon ve 1463'te Bosna fethedildi. Yunanistan'daki birçok Venedik bölgesi, 1463-79 Osmanlı-Venedik Savaşı sırasında fethedildi. 1474'te Osmanlılar, Anadolu'daki rakipleri Karamanoğulları Beyliği'ni ilhak ettiler. 1480'de İtalya'daki Napoli Krallığı'nın elindeki Otranto'nun işgali başladı; ancak ertesi yıl II. Mehmed'in ani ölümü, Osmanlıların geri çekilmesine yol açtı.
II. Bayezid'in saltanatı (1481-1512), önceki dönemin hızlı fetihlerinden sonra bir duraklama dönemiydi ve imparatorluğun toprakları yalnızca marjinal olarak genişletildi. 1484'te II. Bayezid, Boğdan'a karşı bir sefer düzenledi, bölgeyi vasal statüsüne tabi tuttu ve stratejik Kilia ve Akkerman limanlarını ilhak etti. Ayrıca belli başlı Venedik limanları (Modon, Koron, Durazzo), 1499-1503 savaşı sırasında Yunanistan ve Arnavutluk'ta fethedildi. Ancak saltanatının sonunda Doğu'daki Osmanlı toprakları, İran'da yeni kurulmuş bir devlet olan Safevî İmparatorluğu'nun tehdidi altına giriyordu. Zira Şii mezhebine bağlı olan Safevîler, Sünni Anadolu topraklarında mezheplerini yaymak ve Osmanlı İmparatorluğu'nu güçsüzleştirmek için çalışıyordu.
İmparatorluğun hızlı genişlemesi, 1514'teki Çaldıran Muharebesi'nde Safevîleri mağlup eden, ardından Doğu Anadolu'nun çoğunu ele geçiren ve kısa bir süre sonra Tebriz içlerine giren I. Selim döneminde yeniden başladı. Yavuz Sultan Selim, 1516'da Mısır'daki Memlûk Sultanlığı'na karşı bir sefer düzenledi ve ertesi yıl önce Suriye'yi, ardından bazı stratejik Orta Doğu bölgelerini, nihayetinde de Mısır'ı fethetti. Bu olaylar, Osmanlı İmparatorluğu'nun artık Orta Doğu'nun Müslüman merkezlerine hükmetmeye ve kutsal Mekke ve Medine şehirlerini koruma altına almaya başladığı anlamına geliyordu. I. Selim'in bu seferi, İslamî uygulamaların imparatorluk yönetimi üzerindeki etkisini artırdı ve Arapça konuşan bu bölge ile Anadolu ve Balkanlar'daki Osmanlı bölgeleri arasında etkileşimi kolaylaştırdı. Sultan Selim'in sekiz yıllık hükümdarlığı döneminde imparatorluğun toprakları iki kattan daha fazla genişledi ve devlet hazinesi doldu.
Genişleme I. Süleyman devrinde, 1526'da, Macaristan Krallığı ordusu ile yapılan Mohaç Muharebesi sonucunda krallığı devlete bağlı duruma getirmekle devam etti. 1529'da Avusturya'nın başkenti olan Viyana kuşatıldı, ancak başarısız olundu. 1533'te Cezayir hükümdarı Barbaros Hayreddin Paşa, başkent İstanbul'a geldi ve devlete bağlılığını ilan ederek imparatorluğun hizmetine girdi. Sonraki yıl ise Süleyman tarafından kaptan-ı derya olarak görevlendirildi. Aynı yıl Süleyman, Bağdat ve Tebriz'i imparatorluğun topraklarına kattı. 1536'da Fransa ile ittifak kuruldu; bu ittifakın bir parçası olarak Nice ve Korsika kuşatmaları yapıldı. 1538'de, Barbaros Hayreddin Paşa kumandasındaki Osmanlı donanması, Akdeniz'deki Preveze açıklarında yaşanan Preveze Deniz Muharebesi'nden zaferle ayrıldı. 1540'ta ise Mora ve Dalmaçya kıyıları Osmanlı'ya katıldı. 1560'ta Tunus'un Cerbe Adası ele geçirildi. 1565 yılında Malta kuşatılsa da, kuşatma başarısız oldu. I. Süleyman, 1566'da, 71 yaşında 13. seferine çıktı ve Zigetvar'a vardı. 7 Eylül 1566'da, Zigetvar'ın alınmasından bir gün önce öldü. I. Süleyman Batı'da Muhteşem Süleyman, Doğu'da Kanuni Sultan Süleyman olarak tanındı. Saltanatının son yıllarında, üç kıtaya yayılmış olan imparatorluğun topraklarında yaşayan insan sayısı 15 milyona ulaştı.
Fatih Sultan Mehmed dönemi (1451–1481)
değiştirİstanbul'un Fethi
değiştir29 Mayıs 1453 tarihinde Osmanlı Türkleri, Bizans İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u kuşattı ve yaklaşık iki aylık yoğun bir kuşatmadan sonra şehri fethetti. Bir zamanlar neredeyse tüm Akdeniz'e hâkim olan Doğu Roma İmparatorluğu'nun çökmesi, Hristiyan dünyasında büyük bir şaşkınlık yarattı. Hristiyanlığın en büyük ve en önemli katedrallerinden biri olan Ayasofya, Müslümanların zaferini simgelemek amacıyla II. Mehmed tarafından camiye dönüştürüldü ve şehirde imar faaliyetleri başlatılarak yeni bir düzenleme oluşturuldu.
Babası II. Murad'ın 1451'deki ölümü üzerine 19 yaşında Osmanlı tahtına çıkan II. Mehmed, babası döneminde Venedikliler, Cenevizler, Macarlar ve Sırplar ile yapılan barış anlaşmalarını yeniledi. Ardından İstanbul'u kuşattı. Yaklaşık iki aylık yoğun bir kuşatmadan sonra şehri fethetti,[4] 1058 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu'nu yıktı. İslam dünyasında büyük bir itibar kazanan Osmanlılar, Ortodoks Kilisesi'ni de himayesi altına aldı. Bu fetih, tarihçilerin birçoğu tarafından Orta Çağ'ın sonu ve Yeni Çağ'ın başlangıcı sayılan olaylardan biri olarak kabul edilir. II. Mehmed, fetihten sonra "Fatih" unvanıyla anılmaya başlandı.
Osmanlılar, İstanbul'un etrafındaki bölgelerin birçoğunu kontrol altına aldıktan sonra, II. Mehmed'in emriyle şehri topa tuttular.[4] Ağır toplarla şehrin surlarında gedikler açıldıktan sonra 80.000'den fazla askerden oluşan Osmanlı ordusu, surların içindeki küçük Bizans kuvvetlerini yenilgiye uğrattı. Çarpışmalar sırasında son Bizans İmparatoru XI. Konstantinos öldü ve şehrin düşmesiyle birlikte imparatorluğu da son buldu.[4] Konstantinopolis, fethedildiği bu tarihten Osmanlı İmparatorluğu'nun sona erdiği 1922 yılına kadar devletin başkenti oldu ve çoğu zaman "İstanbul" veya "Konstantiniyye" olarak anıldı.
Bizans İmparatorluğu, İstanbul'un fethedildiği tarihte halihazırda kendi sonuna yaklaşmıştı. İmparatorluğun elinde yalnızca başkent, başkentin batısındaki bir arazi ve Yunanistan'ın güney kısmı kalmıştı.[4] 1204 yılında Haçlılar ve müttefikleri Venedikliler, Dördüncü Haçlı Seferi yolunda şehre acımasız bir saldırı düzenleyerek Konstantinopolis'i yağmalamışlardı. Siviller tecavüze uğrayıp öldürülmüş, kiliseler ve bazı anıtlar yıkılmış, şehir yerle bir edilmişti.[5] II. Mehmed Osmanlı tahtına geçtiğinde, Anadolu ile Rumeli bölgeleri arasında bir tampon bölge görevi gören ve asırlardır birçok hükümdarın ele geçirmeyi hayal ettiği bu şehri fethetmeye kararlıydı ve nihayetinde amacına ulaştı.
Balkanlardaki gelişmeler
değiştirII. Mehmed, yeniçeri ordusunu aşama aşama yeniden düzenledi. Ordusunun silahlarını yeniledi, sayısını artırdı ve merkezi kontrolünü güçlendirdi. İstanbul'un Fethi'nden sonra dikkatini Anadolu'ya yöneltti. II. Mehmed'den 50 yıl önce Sultan I. Bayezid Anadolu'yu önemli ölçüde politik bir birlik hâline getirmeyi başarmıştı; ancak 1402'deki Ankara Muharebesi'nden sonra bu birlik yeniden dağılmıştı. Bu yüzden II. Mehmed, Osmanlıların kontrolündeki diğer Anadolu beylikleri ile Trabzon İmparatorluğu'nu topraklarına katmak ve Kırım Hanlığı ile ittifak yapmayı amaçladı. Bu hedefinde başarılı oldu ve Anadolu'daki diğer beylikler üzerinde Osmanlı kontrolünü sağladı.
İstanbul'un 1453'teki fethinden sonra tüm Yunanistan birkaç yıl içinde kontrol altına alındı. Rodos, Girit ve Kıbrıs gibi önemli adalar ise bunun dışındaydı. Rodos'ta Hospitalier Şövalyeleri, 16. yüzyılın başına değin tutunabildiler. Kıbrıs 16. yüzyıla kadar, Girit ise 17. yüzyıla kadar Venediklilerin kontrolünde kaldı. Trabzon, 1461'de düşünce bağımsız hiçbir Rum devleti kalmamış oldu. Kısa süre içinde Tuna'nın güneyindeki Slav devletler de ortadan kaldırıldı. Son direniş, İskender Bey adı verilen Georges Castriota'nın birkaç yıl sürdürmeyi başarabildiği Arnavutluk'taki direniş oldu.[6] Böylece imparatorluğun Avrupa yakasında hiçbir çatlak kalmadı.[6]
II. Mehmed, 1456'daki Belgrad Kuşatması'nda Belgrad'ı Janos Hunyadi'den fethetmeye çalıştı. Macar komutanlar şehri başarılı bir şekilde savundu ve Osmanlılar ağır kayıplar vererek geri çekildi,[7] ancak sonrasında Osmanlılar neredeyse tüm Sırbistan'ı işgal etti. 1460'ta Mehmed, Mora Yarımadası'ndaki Mora Despotluğu'nu ve 1461'de de Anadolu'nun kuzeyindeki Trabzon Rum İmparatorluğu'nu ele geçirdi. Böylelikle Bizans yönetiminin son iki kalıntısı Osmanlılar tarafından ilhak edilmiş oldu.[8] 1463'te, Bosna Krallığı tarafından her yıl ödenen haraçla ilgili yaşanan bir anlaşmazlıktan sonra Bosna işgal edildi ve son Bosna kralı Stjepan Tomašević ve amcası idam edilerek bölge çok hızlı bir şekilde fethedildi.
Denizlerdeki fetihler
değiştirBu dönemde Girit hariç Ege Denizi'ndeki tüm adalarda Venedik hâkimiyeti sonlandırıldı. Sadrazam Gedik Ahmed Paşa'nın Toroslar'ı ve Akdeniz kıyılarını ele geçirmesiyle Memlûk Devleti ile sınır komşusu olundu ve Memlûklarla sıcak temaslar başladı. Yine Gedik Ahmed Paşa'nın Kırım'a yaptığı seferler ile Kefe, Sudak ve Kırım Hanlığı Osmanlı himayesine girdi. Böylece Karadeniz'deki Ceneviz hâkimiyeti sonlandırıldı ve Karadeniz, bir Türk gölü hâline geldi.
Akkoyunlular ve Otlukbeli Muharebesi
değiştirİmparatorluğun Asya cephesindeki sorunlar Avrupa cephesinden çok daha derindi. Anadolu'daki hiçbir beylik Osmanlı ile mücadele edebilecek güçte değildi, ama dinsel ve etnik duyguların öne çıktığı başka sorunlar vardı. İran, Azerbaycan ve Ermenistan'da politik bir güç hâline gelen Akkoyunlular Devleti bir sorun oldu. Uzun Hasan önderliğinde Doğu'da güç kazanan bu Türkmen krallığı, Trabzon Rum İmparatorluğu ve Venedik Cumhuriyeti gibi Hristiyan güçlerle güçlü ilişkileri ve Türkmenler ile Karamanoğulları arasında ittifakları olduğu için, II. Mehmed onları bir tehdit olarak gördü.[9] Ayrıca Asya Türkmenleri, kendilerinden uzakta olan ve Batı sınırlarında doğmuş olan Osmanlı'ya nispeten, kendilerini Akkoyunlulara daha yakın hissediyorlardı. Bunda, Türkmen oymaklarının çoğunluğunun Şii Müslüman olmasının da rolü önemliydi.[10]
Fatih Sultan Mehmed, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ı 11 Ağustos 1473'te, Erzincan mevkiindeki Otlukbeli Savaşı'nda bozguna uğrattı.[9] Böylece devletin sınırları, Fırat Nehri'nin batısındaki Anadolu topraklarına kadar genişletilmiş oldu. Otlukbeli'de elde edilen zafer, Timur mağlubiyetinden sonra doğudan gelecek tehlike korkusu taşıyan Osmanlılara büyük bir moral kazandırdı.[9] Osmanlıların Doğu Anadolu'ya ve ticaret güzergâhına hâkim olmalarının yolu açılırken, Akkoyunlular ise bu yenilginin ardından kendilerini bir daha toparlayamadılar ve kısa bir süre sonra tarihten silindiler. Ancak tarikatların ve sufilerin büyük saygınlığa sahip olduğu bu halklar arasında bir süre sonra, İran'ın Erdebil şehrinde doğacak olan ve yeni bir Şii hanedanı olan Safevî Devleti kurulacaktı.[10] Safevîler, Sultan II. Bayezid döneminden başlayarak Osmanlılar için çok büyük bir tehlike teşkil edeceklerdi.
Kültürel faaliyetler
değiştirEğitim, kültür ve bilime de oldukça önem veren Fatih Sultan Mehmed, inşaatı 1462-1470 yılları arasında süren Sahn-ı Seman Medresesi'ni kurdu ve medreseye müderrislik yapmak için gökbilimci Ali Kuşçu'yu İstanbul'a davet etti. Medreselerde Ali Kuşçu tarafından düzenlenen bir okutma planının olduğu, bunun bir "Kânûnnâme" şeklinde yapıldığı bilinmektedir. II. Mehmed, 1474'te Fatih Camii mihrabının kenarlarına yerleştirttiği, iki dolaba koyulan, 800 cilt ile başlamış bir kütüphane de kurdu.
Fatih'in özellikle İstanbul'un Fethi'nden sonra zengin bir kütüphanesi vardı ve 1000 cilde yakın kitabı vardı. Antik Yunan tarihçi Plutarhos'un Geographia isimli eserini Yunancadan Türkçeye çevirerek coğrafi bilimlere olan ilgisini göstermiştir. Mitolojiyle de ilgilenen Fatih, Homeros'un meşhur İlyada Destanı'nın kopyasını hazırlatmıştır.[11] Ali Kuşçu ve Georgios Trapezuntios gibi devrin büyük zekalarını korumuş, Hristiyan bilim adamları ve sanatkârları sarayına davet etmiş, onlara iltifat ve ikramlarda bulunmuştur. Fatih ayrıca İtalyan ressam Gentile Bellini'ye kendi hususi resmi olmak üzere çeşitli portreler ve heykeller yaptırmıştır. Hristiyanlığı yakından tanımak isteyen Fatih, İstanbul Ortodoks Kilisesi'ne patrik olarak atadığı Gennadios ile Hristiyanlık akaidi üzerine müzakereye girişmiş ve bu müzakerenin yazılmasını istemiştir. Hatta bu durum Avrupa'da Fatih'in Hristiyanlığa meylettiği şeklinde yorumlanmış ve Papa II. Pius, padişahı Hristiyanlığa davet eden bir mektup kaleme almıştır.[12] Tarihçi İlber Ortaylı, bu konuyla ilgili olarak Fatih'in hiç şüphesiz entelektüel bir Müslüman olduğunu belirtmiştir.[13]
Otranto Seferi
değiştirII. Mehmed, 1480'de İtalya'yı işgal etti. İstilasının amacı, Roma'yı ele geçirmek ve Roma İmparatorluğu'nun sınırlarını yeniden birleştirmek idi. İlk başta bunu, Osmanlı'nın 1480'de hızlı bir şekilde (yaklaşık 15 günde) Otranto'yu ele geçirmesiyle başarabilecekmiş gibi göründü. Ancak olaydan bir yıl sonra, 1481 yılındaki ani ölümünden sonra Otranto, Papalık güçleri tarafından geri alındı. II. Mehmed'in ölümünden sonra yerine oğlu II. Bayezid geçti.
II. Bayezid dönemi (1481–1512)
değiştirCem Sultan olayı
değiştirII. Bayezid, babası II. Mehmed'in ölümü üzerine Yeniçerilerin desteğini alarak tahta geçti.[14] II. Bayezid, babasının aksine pasif bir kişiliğe sahipti. Ayrıca dindar olduğu da bilinmektedir.[15]
Cem Sultan, ağabeyi Bayezid'in padişahlığını tanımayınca, iki kardeş arasında taht mücadelesi başladı.[16] Yenişehir'de çıkan çatışmada yenilen Cem, Memlûk Devleti'nin egemenliğindeki Kahire'ye kaçtı. Ertesi yıl Memlûklerin desteğiyle geri döndü ve Doğu Anadolu, Ankara ve Konya'yı aldı; ancak sonunda yenildi ve Rodos'a kaçmak zorunda kaldı. Adadaki Rodos Şövalyeleri'ne ve en nihayetinde papaya sığındı.[16]
Balkanlardaki girişimler
değiştirII. Bayezid, 1483'te Hersek'i, 1484'te Kili ve Akkerman'ı Osmanlı topraklarına kattı. Döneminde Memlûklar ile yapılan savaş (1485-1491) sonuçsuz kaldı.[17] Bayezid, kardeşi Cem'in 1495'te Napoli'de ölmesinden sonra Avrupa'da seferler yapmaya devam etti.[16]
II. Bayezid, Avrupa diplomasisinin manevralarına girmek zorunda kaldı. Yeni Haçlı seferlerini engelleyebilmek için babasının başlattığı deniz gücü kurma çabasını devam ettirdi.[14] Bunun sonunda İtalya'daki şehir devletleri, birbirlerine karşı koz olarak Osmanlı'nın desteğini sağlamaya çalıştılar. II. Bayezid, Venedikliler ile 1499-1503 yılları arasında yaptığı savaşlar sonucunda devlete Modon, Koron, Navarin ve İnebahtı limanlarını kazandırdı; ülkeyi vergiye bağladı. II. Bayezid ayrıca, imparatorluğun ticari ve ekonomik ilişkilerinin gelişmesini teşvik etti ve İtalyan kent devletleriyle kârlı ticari ilişkilere girdi. 15. yüzyılın sonundan başlayarak, İspanya'dan sürülen Yahudileri Osmanlı topraklarına kabul etti.[18]
Şahkulu Ayaklanması
değiştir1500'lerin başında İran'da ortaya çıkıp güçlenmeye başlayan Safevîler, Anadolu'da Şii mezhebini yaymak için çalışmaya başladılar. Bu çalışmalar sonucunda 1511'de Osmanlı İmparatorluğu'na karşı Şahkulu İsyanı çıktı.[19] İsyan, aynı yıl isyancı Şahkulu'nun yakalanıp öldürülmesi ile bastırıldı.[20] Bayezid ise, Nisan 1512'de, yoğun baskılar sonucunda tahtı oğlu Selim'e bırakmak zorunda kaldı ve tahttan zoraki çekildi. Olaydan bir ay sonra da öldü.
Yavuz Sultan Selim dönemi (1512–1520)
değiştirBabası II. Beyazıt'in tahtına oldukça sorunlu şekilde, hatta bir tür darbe ile oturan I. Selim önce kardeşleri Şehzade Ahmet ve Şehzade Korkut tehditlerinden kurtuldu ve sonra yeniden yükselen Safevi devleti tehdidini bertaraf etmeye girişti. Şah İsmail'in üzerine yürüyerek onu 1514'te Çaldıran'da bozguna uğrattı ve sonra Tebriz'e kadar ilerledi. Dönüşünde Dulkadiroğulları Beyliği ile Turnadağ Muharebesi yapıldı(1515). Bunu gören Ramazanoğulları Beyliği savaşmadan teslim oldu ve Anadoluda Türk birliği sağlandı. Devletin Doğu Anadolu yüksek bölgesini de içerecek biçimde genişlemesi doğudan gelebilecek (Timur saldırısı gibi) bir saldırıya karşı ülkenin savunmasını kolaylaştırıyordu.[21]
Çaldıran seferinden hemen sonra gündeme gelen Mısır seferi ve burada Memlukların yönetimine son verilmesi ile Sultan Selim halifeliğin Osmanlı sülalesine geçmesini sağlamış oldu. Kutsal emanetlerin İstanbul'a getirilmesi, Mekke, Medine gibi kutsal kentlerin ve Hicaz hac yolunun denetimi de artık Osmanlı imparatorluğu tarafından yapılır oldu. Böylece Osmanlı, artık tüm İslam dünyasının koruyucusu olduğunu göstermişti.[21]
Kanuni Sultan Süleyman dönemi (1520–1566)
değiştirKanunî Sultân Süleyman, Yavuz Sultan Selim döneminde duraklayan Batı'ya karşı gazâ siyâsetini yeniden yürürlüğe koydu. Belgrad'ın zaptı (1521) Orta Avrupa'da; Rodos'un zaptı (1522) ise Akdeniz'deki etkinlikleri için Osmanlı Devleti'ne elverişli bir konum kazandırdı. Macar ordusunu Mohaç'ta yok eden (1526) Kanunî Sultân Süleyman, Macaristan'ın başkenti Buda'ya (Budin) girdi ve Macaristan'ı Zapolya'nın krallığında himâyesine aldı. Mohaç Savaşı (Meydan Muharebesi) tarihin en kısa süren savaşıdır. Bu, Osmanlı Devleti'ni Macaristan egemenliği için Habsburglar'la karşı karşıya getirdi. Kanuni, Zapolya'yı korumak için 1529'da Viyana'nın kuşatılmasıyla sonuçlanan seferi, 1532'de de Alman Seferi'ni yaptı. 1541'de ise Osmanlı egemenliğindeki Macaristan topraklarını bir Osmanlı eyaleti (Budin Eyaleti) yaparak ilhâk etti; ölen Zapolya'nın oğluna, kendisine bağlı olması koşuluyla Erdel Prensliği'ni verdi. 1543'teki Macaristan seferi sırasında ise Estergon Kalesi'ni zapt etti. 1534'te Barbaros Hayrettin Paşa himayesindeki Cezayir Osmanlılara geçti. 1551'de Trablusgarb'ı Turgut Reis komutasındaki donanma ile aldı.
II. Selim dönemi (1566–1574)
değiştirII. Selim, tahta çıktığında ilk seferini Yemen'e yaptı. Yavuz Sultan Selim döneminde alınamayan Yemen onun döneminde alındı (1568). Yemen'den sonra Cenevizlilerden Sakız Adası alınarak boğazların güvenliği sağlanmış oldu. Döneminde sadece tek bir veziriazam atamıştır. Bu veziriazam Sokullu Mehmed Paşa idi. II. Selim, yönetimi kızı Esmehan Sultan'ın kocası olan Sokullu Mehmed Paşa'ya bırakarak çok isabetli bir karar vermiştir. Osmanlı Devleti, II. Selim döneminde de gücünü korumuştur. Sakız Adası'ndan sonra Tunus, Endonezya, Astrahan, Kıbrıs gibi toprakları da imparatorluğa katmıştır. İnebahtı Deniz Savaşı'nda ise Osmanlı ordusu büyük bir yenilgiye uğratılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Don-Volga nehirleri arasında bir kanal açılmış ancak kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. II. Selim döneminde Sokullu Mehmed Paşa sayesinde bu nehirler arasında bir kanal açılarak boğazların güvenliği sağlanmıştır. Süveyş Kanal Projesi de diğer bir kanal projesidir.
Güney Azerbaycan seferi
değiştirKanuni döneminde önemli mücadele alanlarından biri de Azerbaycan oldu. Yavuz Sultan Selim zamanında Azerbaycan’a karşı kazanılan Çaldıran zaferine, Osmanlı ordularının Tebriz’e kadar ilerlemesine ve tüm Doğu Anadolu’nun Osmanlı egemenliğine geçmesine karşın Sefeviler ile kesin bir barış antlaşması imzalanmamıştı. Gerek Sefeviler, gerekse Osmanlı İmparatorluğu, birbirlerine kuşku ile bakıyorlardı. Güney Azerbaycan, Anadolu’yu ele geçirme planlarından vazgeçmediği gibi, Osmanlılar da Hint Okyanusu’na kuzeyden açılan iki körfezden biri olan Basra Körfezi'ne açılan Irak topraklarını ele geçirme emelleri besliyorlardı. Bu arada iki devlet arasında sınır olayları da eksik değildi; bir takım sınır görevlileri durmadan taraf değiştirmekteydiler. Bütün bu olaylar bir araya gelince 1533'te Sadrazam İbrahim Paşa, Sefevi seferiyle görevlendirildi, arkasından da padişah Safevi seferine çıktı (1534). "Irakeyn Seferi"denilen bu seferin en önemli ve kalıcı etkisi Bağdat dahil olmak üzere Irak topraklarının Osmanlılar'ın eline geçmesi oldu (1535). Böylece Hint Okyanusu'na açılan önemli körfezlerin ikisi de Osmanlılar'ın eline geçmiş oldu. Güney Azerbaycan savaşları 1555'teki Amasya Antlaşması ile sona erdi; antlaşma sonucu Azerbaycan ile merkezi Tebriz, bir kısım Doğu Anadolu toprakları Osmanlılar'ın eline geçti. Bu barış 1576 yılına kadar sürdü.
Hint Deniz Seferleri (1538–1669)
değiştirAkdeniz'de Osmanlılar'la Hristiyan Akdeniz devletleri arasında her iki taraf için de yıpratıcı deniz savaşları yapılırken, Osmanlı Devleti, 1538'den başlayarak Hint Okyanusu'nda Portekizliler ile mücadeleye girişti. Osmanlı Devleti'nin Hint Okyanusu için mücadelesi 1669'a kadar sürdü. Bu süre içinde birkaç kez Hindistan'a, bir kez de Sumatra Adası'na donanma gönderildi; Yemen, Habeşistan ve bazı Afrika ülkeleri Osmanlı Devleti’ne katıldı. Hint Okyanusu'nda Portekizlilere karşı bazı deniz başarıları elde edildi ise de, Osmanlılar Hint Okyanusu’nda kesin bir üstünlük sağlayamadılar. Osmanlılar’ın Hint Okyanusu’ndaki başarısızlığı daha sonra hem Osmanlı Devleti hem de tüm doğu ulusları için son derece olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Osmanlı donanması nın okyanus şartlarına uygun olmaması, Hint deniz seferlerine gereken önemin verilmemesi ayrıca Gucerat hükümdarlarının Osmanlılar'a yardım etmemesi başarısızlığın diğer nedenlerindendir.
Krizler ve değişim (1566–1683)
değiştirBu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz. |
Kanuni'den sonra tahta geçen padişahların çoğu devlet işlerine fazla bir ilgi göstermemişlerdir. Devlet işleri bu dönemde Sokullu (görev süresi 1565-1579) ve Köprülüler (görev süreleri 1656-1683) gibi yetenekli sadrazamların eline geçmiş ve zayıf padişahlar ve güçlü sadrazamlar dönemi başlamıştır.[22] Bu dönemde tahta gelen birçok sultan zaten çocuk yaşta idi. I. Ahmet (1604-1617) ve II. Osman (1618-1621) iktidara geldiklerinde 14 yaşında idiler; IV. Murat (1623-1640) 12, IV. Mehmed (1648-1687) ise 7 yaşındaydı. Bu durumda naiplik devreye giriyor ve kadınların büyük rol oynadığı bu durum bir dizi karışıklığa yol açıyordu. Bu sultanların kadınlara ve içkiye düşkünlükleri de dikkat çeker boyutta idi. Örneğin III. Murad 102 kez baba oldu ve sonra da sara hastalığına tutuldu.[kaynak belirtilmeli] I. İbrahim cinsel saplantılar içindeydi sonunda da boğularak öldürüldü.[23] Bu sultanlar, çoğu kez yeteneksizdiler. Saraydan çıkmıyor, hiçbir işe el sürmüyorlar, bizzat adalet dağıtmıyorlar, ne vezirlerini ne diğer yöneticileri denetlemiyorlardı. Kanuni'den sonra sadece III. Mehmet ve II. Osman birer sefere çıktı. İçlerinde ordunun başına geçen ve savaş adamı niteliğini hakeden sadece IV. Murat idi. Yeniçeriler de artık sultanlara saygı duymaz oldular ve ilk kez bir sultanı II. Osman'ı tahttan indirip öldürerek, yerine, I. Mustafa'yı tahta geçirdiler.[24]
# | Sultan | Tahtta olduğu dönem |
---|---|---|
1 | III. Murat | 1574-1595 |
2 | III. Mehmet | 1595-1603 |
3 | I. Ahmet | 1603-1617 |
3 | I. Mustafa | 1617-1618 |
4 | II. Osman | 1618-1622 |
5 | I. Mustafa | 1622-1623 |
6 | IV. Murat | 1623-1640 |
Kaynakça
değiştirGenel
değiştir- Howard, Douglas A. (2017). A History of the Ottoman Empire. Cambridge: Cambridge University Press. ISBN 978-0-521-72730-3.
- Finkel, Caroline (2005). Osman's Dream: The Story of the Ottoman Empire, 1300-1923. Basic Books. ISBN 978-0-465-02396-7.
- Hathaway, Jane (2008). The Arab Lands under Ottoman Rule, 1516-1800. Pearson Education Ltd. ss. 8. ISBN 978-0-582-41899-8.
- İnalcık, Halil; Donald Quataert, (Ed.) (1994). An Economic and Social History of the Ottoman Empire, 1300-1914. 1. Cambridge University Press. ISBN 0-521-57456-0.
- Mikhail, Alan. God's Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World (2020) excerpt 6 Ekim 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. on Selim I
- Tanilli, Server (1986), Yüzyılların Gerçeği ve Mirası II. Cilt, Ortaçağ (ISBN 975-406-466-0), Cem Yayınevi
- Tanilli, Server (1987), Yüzyılların Gerçeği ve Mirası III. Cilt, 16. ve 17. yüzyıllar (ISBN 975-406-466-0), Cem Yayınevi
- Sander, Oral (1989), Siyasi Tarih, İlkçağlardan 1918'e, İmge Yayınevi
Özel
değiştir- ^ "Osmanlı Devleti yükseliş dönemi özeti". Habertürk. 14 Kasım 2022. 15 Temmuz 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Aralık 2022.
- ^ Osmanlı Tarihinde Dönemler 18 Ağustos 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Prof. Dr. Halil İnalcık, Erişim: 26 Şubat 2013
- ^ Osmanlı Tarihinde Dönemler 31 Ağustos 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Ferhan Kırlıdökme-Mollaoğlu, Erişim: 26 Şubat 2013
- ^ a b c d Cartwright, Mark. "1453: İstanbul'un Fethi". Dünya Tarihi Ansiklopedisi. 26 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Aralık 2022.
- ^ Cartwright, Mark. "1204: İstanbul'un İstilası". Dünya Tarihi Ansiklopedisi. 26 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Aralık 2022.
- ^ a b Tanilli 1986, s. 562
- ^ Dursunkaya, Mustafa. "Roma'ya Açılan Kapı: Belgrad Kuşatması | TARİHLERLE". 26 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Aralık 2022.
- ^ İnan, Kenan (1 Haziran 2003). "Trabzon'un Osmanlılar Tarafından Fethi". Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 1 (14): 71-84. ISSN 1300-1582. 26 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Aralık 2022.
- ^ a b c "OTLUKBELİ SAVAŞI". TDV İslâm Ansiklopedisi. 26 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Aralık 2022.
- ^ a b Tanilli 1986, s. 564
- ^ Meydan, Sinan (Son Truvalılar, syf.253)
- ^ Afyoncu, Erhan (Truva'nın İntikamı syf.147)
- ^ "İlber Ortaylı'yı Sinirlendiren Fatih Sultan Mehmet Sorusu". Onedio. 26 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Aralık 2022.
- ^ a b "BAYEZİD II". TDV İslâm Ansiklopedisi. 25 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Aralık 2022.
- ^ "II. Bayezid Hân'ın Şahsiyeti – Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil". 29 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Aralık 2022.
- ^ a b c Kafadar, Cemal, "Cem Sultan", (1999) Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, İstanbul:Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş. C.1 ISBN 975-08-0072-9
- ^ Brummett (1994), s. 52ff
- ^ Sander 1989, s. 34
- ^ Nicolae Jorga: Geschiste des Osmanichen vol II, (çev: Nilüfer Epçeli) Yeditepe Yayınları, 2009, ISBN 975-6480-19-X ,s.217
- ^ Prof. Yaşar Yüce-Prof. Ali Sevim: Türkiye tarihi Cilt II, AKDTYKTTK Yayınları, İstanbul, 1991 p 225-226
- ^ a b Sander 1989, s. 35
- ^ Sander 1989, s. 85
- ^ Tanilli 1987, s. 452
- ^ Tanilli 1987, s. 453